T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aydın Doğan yanlış hatırlıyor

Nuriye Akman'ın Zaman gazetesinde üç gün boyunca yer alan Aydın Doğan röportajı bazı internet sitelerinde karşıma çıkınca kendi kendime önce, "Boş ver, bu konu da (hele de şu sıralar) eksik kalsın!" diyerek bir iki gün röportajdan yapılan alıntılarla idare etmeyi tercih ettim. Ancak ne zaman ki Nazlı Ilıcak'ın röportaja ilişkin yazısıyla karşılaştım, Akman'ın yazı dizisine dönmek doğrusu farz oldu! Ilıcak, röportajda yer alan bir sürü ıvır zıvırı kenara bırakarak, haklı olarak yazısına Doğan'ın elinde bulundurduğu dağıtım şirketinin işleyişiyle ilgili olarak "İstesem gazeteleri dağıtmam" şeklinde meydan okumasını değerlendirerek başlamış. Önce gözlerime inanamadım; bir dağıtım şirketinin (hem de tekel konumuna yakın bir nitelikte) eline ulaşan gazete ve dergilerin dağıtımında böyle "paşa gönlü"nün arzusuna göre karar verebilmesi nerede görülmüş? Röportajın tamamını okuyunca, metinde yalnızca bu hususun değil daha pek çok "hazine"nin yattığına şahit oldum. Ve de tabii ki bir yazıyı fazlasıyla hak ettiği sonucuna vardım!

Ilıcak, dağıtım işindeki bu "paşa gönlüm nasıl isterse" yöntemine gereken cevabı çok güzel vermiş. Patronun dünyadan haberi yok; Basın Kanunu'nun ek 7. maddesine göre bir dağıtımcının, dağıtım talebinde bulunulan basılı kağıdın -"mevzuatın öngördüğü şartların yerine getirilmesi halinde"- dağıtımına "paşa gönlü"ne göre karar vermesi tabii ki söz konusu bile değil. "Tabii ki" diyorum, yoksa aksi takdirde bir memlekette (eğer demokrasiyle az biraz ilişkisi varsa) basın özgürlüğünden mi söz edilebilir? Sen tut "basın özgürlüğü"nü kullanarak bir süreli ya da süresiz yayın işine gir, ama dağıtımı yapan gerçek ya da tüzel kişiler söz konusu yayınları dağıtıp dağıtmamakta "özgür" olsunlar! Oh ne âlâ memleket... Hiç şüphe yok ki, burada meselenin can sıkıcı bir diğer cephesi de, Doğan'ın yayınlarını dağıttığı kimselerden neredeyse "teşekkür" bekler havalarda konuşması. Aşağı yukarı şöyle bir şey yani: "Ahhh değerli Dağıtıcı! O kadar geniş bir gönlünüz var ki, sayenizde yazıp çizdiklerimiz okurlara ulaşabiliyor, Allah sizden razı olsun!" Yani bu kadar olur; taksi sürücülerinin bile müşteri seçmelerinin yasak olduğu bir ülkede, "haber alma özgürlüğü" gibi bir temel hak ve özgürlüğün olmazsa olmaz bir şartı ülkenin en büyük Dağıtıcı'sı tarafından gazete ve dergilere yaptığı bir "kıyak" gibi anlaşılıyor...

Ilıcak, yazısında, köşesinin izin verdiği ölçüde röportajdan başka ilginç alıntılar da yapmış. Ben bunlar arasında en çokş şunu beğendim: "Birinci sayfada güzel bir kadın görmek isterim. Atatürk kadını... Fazla kapalı kalmasın. Biraz frikiki olsun." (!) Bu satırları benim tekrar yorumlamama gerek yok sanırım. Zaten röportajın tam metnini okuduğunuzda "frikik" olarak nitelenebilecek benzer açıklamalar saymakla bitmez. Ne güzel düzen değil mi? Birinci sayfada patronun "frikik veren Atatürkçü kadını", arka sayfada genel yayın yönetmeninin her gün gözleriyle seçtiği "frikik" vermeyi çoktan geride bırakmış günün kapak kızı!

Röportajda benim ilgimi en çok çeken bölüm, Akman'ın "Sizin grupta, Hüsamettin Özkan aleyhinde hiç haber çıkmamasının özel bir nedeni var mı?" şeklindeki sorusuna Doğan'ın verdiği şu cevap oldu: "Hüsamettin Özkan aleyhine zaten haber yok. Ama biz kayınvalidesinin haberini kaç defa yaptık." (!) Yani aşkolsun, bir medya grubu patronu dünyadan ancak bu kadar habersiz olabilir! Hadi diyelim ki "dağıtım" gibi "frikik"i de anladık; ama insaf, "Kaynana" meselesi de bu kadar gargaraya getirilmez ki... Bu kadar da "frikik" verilmez ki... Bunları söylerken temelsiz konuştuğumu zannetmeyin. Doğan'ın "Kaynana" meselesine ilişkin sözlerinin külliyen yanlış olduğu belgelerle sabit! İşte, üşenmezseniz Doğan'ın memurlarının himmetiyle hayatına son verilen Medyakronik sitesinde yer alan "Hüsam Bey" ya da "Egebank" dosyalarını kendiniz inceleyin. Üşenmezsem bir kopyasını Doğan'a yollamak istediğim bu dosyalarda herşey o kadar açık ki... Mesleğini o dönem Yeni Şafak'ta sürdüren Murat Kelkitlioğlu'nun ülke gündemine bir bomba gibi soktuğu "Kaynana" haberlerine Doğan Grubu içinde yer alan medya kuruluşlarının hiç mi hiç aldırmadıkları o kadar açık ki... Hürriyet, Posta, Milliyet ve hatta Radikal yönetimleri Kelkitlioğlu'nun haberlerini nasıl görmezden geldiler, okurlarının "Kaynana" dosyasından haberdar olmamaları için nasıl canla başla savaştılar, "Hüsam Bey"in üzerindeki şüphelerin dağıtılması için ne numaralar yaptılar...

Dönemin Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesi Hatice Betül Özay'ın Egebank olayına karıştığının murakıp raporlarınca saptandığını günlerce sadece Yeni Şafak gazetesi haberleştirmiş. Şişli Savcılığı'nın ifadesini almak üzere Özay'ı araması bile diğerleri açısından "haber"den sayılmamıştı. Gelişme Medyakronik'te günü gününe izlenmiş ve nihayet 18 Ekim'de şu başlığı atmışız: "Yeni Şafak'tan sonra ilk kez Hürriyet ve Radikal'de... 'Kaynana' haberi... Nihayet..." 18 Ekim'de, yani Kelkitlioğlu'nun murakıp raporlarına dayanarak Egebank'tan "Kaynana"nın hesabına 250 bin dolar liranın havale edildiğini haberleştirmesinin üzerinden tam 10 gün geçtikten sonra! Ama durun acele etmeyin; büyük basının "Kaynana" dosyasına ilişkin olarak benimseyip uyguladığı "utangaç habercilik"in 18 Ekim'de son bulduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Belli ki bazıları hepten yeminliymiş; mesela Milliyet gazetesi. Gazete "Kaynana" skandalını okurlarına ilk kez 20 Ekim'de duyurmuş. Ama ne duyurma! Başbakan Bülent Ecevit'in ANAP'lı Seydaoğlu'nun meseleye ilişkin soru önergesini cevaplarken sarfettiği "ortada siyasal açıdan uygunsuz bir durum olmadığı açıkça görülmektedir" şeklindeki sözlerini "Egebank skandalına karıştığı iddia edilen Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesi Hatice Özbay'ın masum olduğu ortaya çıktı" şeklinde yorumlayarak! Çok şaşırmış ve hemen sormuşuz: "Madem bu gelişmeyi (Milliyet'in ifadesine göre) kamuoyu günlerdir merakla izliyordu, Milliyet'te neden bugüne kadar konuya ilişkin tek satır görmedik?" Hikaye uzun; bazı okurlarımızın iyi hatırlayacağı gibi, Başbakan'ın açıklamasından sonra, dilleri biraz açılır gibi olan gazeteler yine susmuş. Hem de ne susma... 30 Ekim'de de kayınvalide Özbay'ın konuyla ilgili DGM'de ifade vermesine niçin sadece Yeni Şafak, Cumhuriyet, Milli Gazete, Zaman ve Akit'in yer verdiğini sormayı da unutmamışız.

Evet, Aydın Doğan, gazetelerinin "Hüsam Bey"e nasıl davrandığını doğru hatırlamıyor. Vazgeçtik gazetelerinin habercilik anlayışını doğru hatırlamasından, gazetelerinin büyük yazarlarının konuya ilişkin yazıp çizdiklerinden bile haberi yok. "Kaynana" skandalı büyümeye başlayınca Hüsamettin Özkan'a "kefil" olan Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin değil miydi? Hadi ondan da vazgeçtik; Milliyet gazetesi "ombudsman"ı Yavuz Baydar'ın habersizlikten şikayet eden okurlarına 30 Ekim tarihinde "Önde gelen bir siyasetçinin, üstelik bir hükümet mensubunun yakınının bu tür bir soruşturmaya adının karışması kuşkusuz önemli bir haberdir. Toplumu yakından ilgilendiren bir yolsuzluk soruşturmasında öteki ayrıntılar gibi bu da aynı özenle izlenip kamuoyunun dikkatine mutlaka sunulmalıdır" diye seslendiğini de mi hatırlamıyor?

İşte böyle... Bakın, Aydın Doğan'la röportaj hiç de verimsiz bir metin değilmiş... "Frikik" filan derken ta nerelere vardık... İsterseniz bitirmeden önce iki söz de Nuriye Akman'a: Akman, röportajın son bölümünü şu sözlerle sunuyor: "Eğer okurlarıma zengin bir içerik sunabildiysem, bunu onun hoşgörüsü ve sıcaklığına borçluyum. Sayın Doğan bana kalbini böylesine açmasaydı onu yakından tanıma çabam, hüsranla sonuçlanabilirdi." (!) Söyleyin ne gereği var; işinde başarılı bir gazetecinin kaleminden bu yersiz sözcüklerin dökülmesinin ne gereği var... Ne yapalım biz Aydın Doğan'ın Akman'a ve biz okurlara "kalbini açması"nı, biz onun olup biteni doğru hatırlamasıyla, yani "hafızası" ile ilgiliyiz!


14 Eylül 2002
Cumartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED