|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
AB ülkelerinde basın nasılsa bizde de öyle olsun... Böyle bir başlık atmış refikimiz. Yalan... Vallahi yalan... Bir de konu hakkında "uzmanların", daha doğrusu meslekten arkadaşlarımızın görüşlerine başvurmuşlar ki, ölünür. Hayır, elbette kendi kendilerine ürettikleri bir "talep", bir "değişiklik isteği" değil bu, Başbakan Abdullah Gül gündeme getirdiği için tartışıyorlar. Hani "Basında ve kamuoyunda etkili kişi ve organların yargıyı etkileyerek adaleti yanıltmaları engellenecektir" diyordu ya Başbakan... Onlar da "durumdan vazife" çıkarmış, kendi kendilerine tartışıyorlar. İyi de ediyorlar... Fatih Altaylı biraderim "hemfikirim" diyor, "Abdullah Gül'ün böyle bir açıklama yapmasını bekliyordum, gazetecilerin güç odağı haline gelmesini siyasetçiler engellemeli..." Tabii gaza geldiği için böyle konuşuyor. Maazallah basın AB standartlarına göre yapılandırılsa durduk yerde insanlara "şerefsiz", "haysiyetsiz", "eşşoğlu eşşek" diye hakaret edemeyecek. Belki de kalemi elinden alınacak, bundan haberi yok. Tufan Türenç de Altaylı gibi düşünüyor: "Türkiye için kazanım olur, çünkü elindeki medya gücünü şantaj aracı olarak kullanma durumu sona erer ve bu amaçla medyaya girmiş insanlar, işverenler de bu yolu kullanamazlar." Güzel... Fakat Tufan Türenç ne dediğinin farkında mı? Elindeki medya gücünü "şantaj aracı" olarak kullanarak kamu ihalelerine giren, üstelik bu cürmü Yargıtay'ca onaylanmış medya patronu kimdi? Bunu biliyor mu? İpucu vereyim isterseniz... TEDAŞ diyeyim de anlayın... Bence de iyi olur ama, medya AB standartlarına göre yapılandırılırsa, yazıişleri müdürü olarak Tufan Türenç her haberi yayınlamak zorunda kalacak. Bazı haberleri istese de atlayamayacak mesela... Hani, Kürşat Bumin, Medine Bircan cinayetini yok sayarak "genelge fetişistleri"nin savunmalarına yer veren bir gazete için "Ben bu medyaya şerefli diyemem" demişti de Türenç kıyametleri koparmıştı ya; artık Kürşat Bumin gibiler çıkıp şeref-şerefsizlik bağlamında medya yorumları yapamayacak. İyi olur... Okay Gönensin, "somut olarak neyin kastedildiğini" anlamamış. Hasan Pulur da anlamamış: "Böyle bir şeyin varlığını kabul ediyorsa, medyada şantaj ve baskının neler olduğunu açıklaması lazım" diyor. Tufan Türenç'e sorsun... O bilir... Ama Güneri Cıvaoğlu destekliyor Başbakan Gül'ü: "Bütün kurumlarımızı AB ölçülerine göre düzenlemek zorundayız; AB ülkelerinde medya için ne varsa, ne bir fazla, ne bir eksik aynısı bizde de olsun istiyorum..." Valla ben de istiyorum... Bir basın düşünün ki, yıllardır "orkestra şefliğini derin devlet yapıyor" ve tamamen güç odaklarına endekslenmiş durumda; ne mesleğin evrensel standartlarına uyuyor, ne de "halkın haber alma özgürlüğü"ne saygı gösteriyor. Bir an önce hayata geçirilmeli basınla ilglili bu değişiklik.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |