|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dün, Başkent Hastanesi'ndeki 'liderler zirvesi' dışında iki gelişme daha oldu: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayladığı RTÜK Yasası Resmi Gazete'de yayımlandı; Cumhurbaşkanı Sezer, Resmi Gazete'de yayımlanan RTÜK Yasası'nı iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi'nden, vakit geçmeden yürütmenin durdurulmasını da istiyor. Türkiye epey bir süredir 'post-modernizmi' en çarpıcı biçimde yaşayan bir ülke oldu. Başbakanı 'yarı-mobil' bir ülke burası; hükümeti oluşturan partilerin liderlerinin çok önemli konular konuşacakları zirvelerini bir hastanede yaptıkları bir ülke... Anayasa Mahkemesi başkanlığından Çankaya'ya çıkan cumhurbaşkanının dört dörtlük gerekçelerle geri çevirdiği RTÜK Yasası, veto gerekçelerine aldırılmadan iktidar tarafından 'aynen' Meclis'ten geçirildi; bu da 'post-modern' bir durum. Yasa geçsin diye canla başla çalışanlar arasında, yasanın tartışıldığı günlerde toplanan 'bilişim şurası'na başkanlık eden DSP grup başkanvekili ile, bazısı 'sürekli basın kartı' sahibi gazeteci-milletvekilleri de vardı. Çıkan yasa, Türkiye'deki bilişim düzeninin canına okuyan, basın özgürlüğünü tehlikeye düşüren maddeler içeriyor oysa... Dünyanın muhtemelen ilk (ve şu anda tek) 'post-modern ülkesi' durumundayız. Yaşadıklarımız, giderek kara-mizah filmlerinden alıştığımız, "Güleriz ağlanacak halimize" türü, vaktiyle ilgiyle okunan Ripley'in "İster inan, ister inanma" bantlarından alıştığımız gariplikte olaylar... Cumhurbaşkanı Sezer, veto ettiğinde kullandığı gerekçelere aldırılmadan yeniden çıkartılan yasayı onaylamayabilir ve Meclis'teki görüşmeler sırasında yapılan usul hatasını ileri sürerek ikinci kez veto edebilirdi. Usul hatasına rağmen öyle davranmaması daha doğru. Anayasa Mahkemesi'nin, 'saraydan kız kaçırma' usulüyle çıkartılmış ve alelacele Resmi Gazete'de yayımlatılmış yasayı, uygulamaya konmasına fırsat vermeden, iptal etmesi umulur... Bazı kurumların her şeye rağmen kendilerini 'post-modernizme' teslim etmedikleri inancından beslenen bir umut bu. Bu umudumuzun altında, bir de, tasarının yasalaştırılma sürecindeki el çabukluğunun açıkça işaret ettiği niyetin Anayasa Mahkemesi üyeleri tarafından anlaşılmış olduğu beklentisi var. Alelacele geçirilen yasanın iptaline kadar geçecek süre içerisinde, iptali gerektiren vahamette yanlışlar uygulamaya konulabilir çünkü. Böylesine önemli ve değişik kesimleri ilgilendiren bir yasaya sahip çıkanların çok olması gerekirdi. Öyle olmadığını hep beraber gördük. Muhalefet geneli ve her maddesi üzerinde konuşurken, iktidar partileri sözcüleri sessizliği yeğlediler. Sessizliği bozan, ilgili bakan ile komisyon başkanının değişiklik önergelerine karşı kullandıkları tek sözcüklük itirazlardı. Uğruna yasa çıkartılan medya grubu bile, onu savunmak yerine 'susma hakkını' kullandı. Sahipsiz bir yasa RTÜK... Yasalar 'uyulsun' diye ve herkesi bağlayacak biçimde çıkartılır. RTÜK Yasası ile ilgili olarak umabileceğimiz tek şey, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına biran önce varması ve o karara kadar hiçbir maddesinin uygulanmamasıdır. Cumhurbaşkanı Sezer'in daha önceki veto gerekçelerini daha da pekiştirerek hazırladığı Anayasa Mahkemesi'ne başvuru dilekçesinde yer alan hususlar, uygulama yanlışlığına düşülmesi durumunda karşılaşılacak sorunların ülkenin başına açacağı dertlerin büyük olacağını gösteriyor. Şu okuduğunuz mümkün olduğunca nâzik ifadeler taşıyan yazı bile, daha ikinci maddesinde "Korku salacak" yayın, "Karamsarlık, umutsuzluk eğilimlerini körükleyici nitelikte" yayın gibi her yöne çekilebilecek muğlaklıkta suçlar ihdas eden bu yasanın ağlarına takılabilir. "Karamsarlık ve umutsuzluk eğilimlerini körüklemeyecek" türde yazılar yazmak zorundayız yasa yüzünden; bu yazı, yeni yasanın ölçülerine göre, 'korku salan' nitelikte bulunabilir oysa. Mahkemeler, gazeteye ve yazara milyarlık cezalar vermek zorunda kalabileceği gibi, yazılarımızı uzak diyarlarda internet üzerinden okumaya alışanlar, en yakın karakola dört nüsha teslim edilmediği için ondan mahrum alabilirler... Liderler zirvesinin doktor nezaretinde yapıldığı, epeydir başbakansız bir ülkede, basının daha da az özgür olmasını ve internetten yoksunluğu normal karşılamamız mı gerekiyor yoksa?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |