T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Partisiz demokrasi, şirketsiz ekonomi olmaz

Türkiye'de politik görüşü ne olursa olsun, herkesin üzerine düşen en büyük görev, bütün kurum ve kurallarıyle "Demokrasi"yi koruyup kollamaktır. Siyasi partiler seçmenlerin sesine kulak vererek, demokratik mekanizmayı sağlıklı bir biçimde işletemezlerse, ticari kuruluşlar da tüketicilerin son sözü söylediği, aksamadan işleyen bir rekabet ortamı oluşturamazlar.

Katılımcı demokrasi, tavandan değil tabandan gelir. Tabanı sağlam olmayan demokratik sistemin tavanı yük taşıyamaz. Aynı şekilde, tüketicileri bilinçli olmayan bir ekonominin şirketleri de, kendilerinde dünya pazarlarına açılacak güç ve cesareti bulamaz. Siyasi partilerin gücü seçmenlerinden, şirketlerin gücü de müşterilerinden gelir.

Ticarette müşteri, siyasette seçmen velinimettir. Seçmensiz siyasi parti, müşterisiz şirket olmaz. Bu yüzden, siyasi partiler demokrasinin, şirketler de ekonominin vazgeçilmez kurum ve kuruluşlarıdır. Siyasi partisiz demokrasi, şirketsiz ekonomi yoktur. Kimse siyasi partisiz demokrasi, şirketsiz ekonomi peşine düşmesin. Siyasi partisiz yönetim zorbalaşır, şirketsiz ekonomi de tekelleşir.

Hafta sonunda AK Parti'nin Adapazarı ve İzmit mitinglerini izledim. Genel Başkan Tayyip Erdoğan kitlelerle iletişim kurmasını iyi biliyor. Konuşmadaki ustalığı dinleyenleri bir iklimden başka bir iklime taşıyor. O konuşurken kitleler dalgalanıyor. Erdoğan'ın mitinglerini izleyenler, AK Parti'nin toplumun bütün kesimlerinden oluşan sağlam ve sağlıklı bir tabana dayandığını açıkça görürler.

Nasıl bir tabana dayandığının bilincinde olan Erdoğan, her fırsatta "Tavan Demokrasi"si değil, "Taban Demokrasi"sinin önemli ve belirleyici olduğunu vurguluyor. Konuşurken beden dilinden de başarıyla yararlandığı için, dinleyenleri de beden diliyle coşturuyor. Toplum Erdoğan'da kendi dilini buluyor. AK Parti'nin hiçbir partide olmayan temsil gücü, toplumun dilini iyi bilmesinden kaynaklanıyor.

Rahmetli Cahit Zarifoğlu Mavera'nın yayınlandığı yıllarda "Okuyucular ellerinde abone paraları bizi bekliyor, biz gidip almıyoruz" derdi. Erdoğan da "seçmenler, ellerinde oyları, bizi bekliyor. Bizim gidip almamız gerekiyor" diyor. Bunun için, Erdoğan adım adım bıkmadan, usanmadan bütün Anadolu'yu dolaşıyor. Ancak onun odaklandığı şehir İstanbul. Onun gözünde "İstanbul Türkiye'nin özeti. İstanbul'da başarılı olan Türkiye'de her şehirde başarılı olur."

Türkiye Türk boylarının harman olduğu bir coğrafya, Türk ve İslam dünyasının değişik bölgelerinden gelmiş bir soylar topluluğu. Örfler, gelenekler ve kurallar şehirden şehire farklılıklar gösterir. Aslında tek bir Türkiye yoktur. Ankara'nın Türkiye'si başka, İstanbul'un Türkiye'si başkadır. Benzer şekilde Konya'nın Türkiye'si ile Diyarbakır'ın Türkiye'si de değişiktir. Ayrıca, bir sivil bürokratların, bir de askeri bürokratların Türkiye'si vardır.

Türkiye'de bir siyasi partinin iktidar olabilmesi için seçmen desteği gereklidir. Temsil gücü olmayan bir siyasi parti, ara dönemler hariç, hiçbir zaman iktidar olamaz. Ancak seçmen desteği gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Türkiye içindeki farklı Türkiye'lerin de desteğini almak gerekir. Bunun için de, Medya'nın Türkiye'si, Üniversite'lerin Türkiye'si, İş Dünyası'nın Türkiye'si ve Sivil Toplum Kuruluşları'nın Türkiye'siyle ortak paydalarının keşfedilmesi gerekir.

Partiler bütün Türkiye'leri temsil eder. Herkesin Türkiye'si ötekinin Türkiye'siyle sınırlıdır. Gerçek güç, bütün Türkiye'lerin ortak tabanını bulmadadır.

Türkiye'nin ortak paydası, oy ve parasıyla konuşanların ortaya koyduğu "taban" demokrasisiyle birlikte "taban" ekonomisinde gizlidir.


22 Mayıs 2002
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED