T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kim kimin 'muadil'i?

Chirac, cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turunda rakibi olan Le Pen ile televizyonda tartışmayı reddediyor. Fransız Cumhurbaşkanı açık konuşuyor:

"Tahammülsüzlüğün ve kinin karşısında anlaşma imkanı, uzlaşma imkanı, tartışma imkanı yoktur." Chirac, "Ulusal Cephe" ile -fiyatı ne olursa olsun- geçmişte herhangi bir ittifakı kabul etmediği gibi, bugün de onun temsilcisiyle tartışmayı kabul etmeyeceğini söylüyor. Chirac'ın Fransızlar'ın önemli bir bölümünün şahit olmak istediği televizyon tartışmasına katılmayı reddederken öne çıkardığı en önemli argüman "moral", ya da daha doğrusu "cumhuriyetçi moral"...

Cumhurbaşkanı'na göre Fransa'yı Fransa yapan değerler adına bu "karşılaşma" gerçekleşmeyecek...

Fransız sağının (ya da orada söylendiği gibi "cumhuriyetçi sağ"ın) Le Pen'in temsil ettiği aşırı sağ ile arasına mesafe koyduğu doğru. Bu iki "sağ" arasında zaman zaman bir yakınlaşmadan söz edenler olduysa da (mesela Chirac tarafından yalanlanan şu iddia: Chirac ve Le Pen 1988 Başkanlık seçimleri sırasında iki tur arasında görüştüler mi?), Fransız sağının Fransız aşırı sağından uzak durmaya çalıştığı doğru. Bu uzak duruştan hatırlarda kalan güzel sahneler de eksik değil; mesela "liberal sağ"dan bir siyasetçinin bir televizyon programında "Savaş sonrası yanınızda olanların bir bölümü işbirlikçiydi!" diyerek karşısında oturan Le Pen'i "felç" etmesi ve ırkçı liderin "kem küm..." etmesi...

Sizi bilmem ama sağcıların aşırı sağla aralarına bu derece aşılmaz bir duvar örmeleri, aralarındaki bütün mümkün köprüleri yıkmaları benim her zaman hoşuma gitmiştir... Bugün de hoşuma gidiyor; cumhurbaşkanlığı beratını şimdiden cebine atmış olmanın rahatlığıyla Le Pen hakkında söylenmedik söz bırakmayan Chirac'ı dinlemek de çok hoşuma gidiyor. Chirac'ın bir ırkçı karşısında "Fransa'yı Fransa yapan evrensel değerler"den, "Aydınlanma"dan, eşitlik ve özgürlükten bu derece rahat söz etmesi -açıkçası eski defterleri şu an için hiç karıştırmadan!- çok hoşuma gidiyor... Bırakalım Chirac da, Fransız sağının Le Pen korkusunu üzerinden atmış diğer temsilcileri de bol bol konuşsun... Chirac'ın "Bu adamla tartışılmaz!" mealindeki açıklamaları karşısında "Ama bu bir skandal!" diyerek yerinde tepinen bir Le Pen görmek doğrusu pek hoş...

Her gün okuyor ya da dinliyorsunuz; Le Pen'in başında bulunduğu siyasi oluşumun adı "Ulusal Cephe" olarak Türkçe'ye çevriliyor. Bence doğru bir çeviri değil; "Milli Cephe" daha uygun kaçardı... Daha uygun kaçardı, çünkü Le Pen'in partisi söz konusu olunca teklif ettiğim ad bize daha doğru çağrışımlar yaptıracaktır. Yani kısaca, Türk sağının Türk aşırı sağıyla ittifakını çağrıştıracaktır... Oysa biliyorsunuz, "ulusal" sözcüğü siyasi terminolojimize yeni girdi sayılır. Hiç şüphe yok ki "ulusal" ve ondan türeyen "ulusalcı" sözcükleri de "aşırı" bir şeylere işaret etmekte; ama yine de "milli" ile arasında bir fark olduğu açık...

Şimdi hatırlamaya çalışalım: Türk siyasi tarihinde, Chirac'ın "aşırı sağ ile hiç ittifak yapmadım" açıklamasını tereddüt etmeden ağzına yerleştireceğimiz bir sağcı siyasetçi var mı? Muhafazakar ya da liberal sağcı, farketmez... "Vardı vardı, eskiden Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan vardı ya!" mı diyorsunuz? Yoksa, "Çiller, aradığımız ad Çiller'dir!" mi diyorsunuz? Yahut da, "Eskiye gitmeye ne gerek var, Mesut Yılmaz var ya!" mı diyorsunuz? Belki bir çeşni olsun diye "Bülent Ecevit gibi bir 'ulusalcı' var ya!" diye hatırlatıyorsunuzdur!

Yazıyı bitirmeden önce size bir de "fıkra" gibi bir fıkradan kısa bir alıntı yapmak istiyorum. Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Ankara'da, makamında (bazı genel yayın yönetmenleri şu sıralar ne kadar da sık Ankara'ya gidiyor!) görüşürken, başından geçenlerin bir bölümünü şöyle anlatıyor: "İkinci konumuz, tabiatıyla Fransa'daki seçimler. Bahçeli, sayıları az olmakla birlikte basında bazı kişilerin Le Pen'in partisi ile MHP arasında benzerlik kurma gayretinden çok rahatsız. 'Bizim Le Pen'in partisi ile ne ilgimiz var' diyor ve devam ediyor: 'Onlar ırkçı temelde politika yapıyor biz ise milliyetçilik temelinde. Irkçılıkla milliyetçilik arasında hiçbir ilişki yoktur.' Ben bu tahlile yüzde 100 katılıyorum. Gerçekten de MHP, ırkçı temelde bir politika izlemiyor."

Ben de, ben de katılıyorum! Hatta bir adım daha ileriye gidip, "ırkçılık"la asıl ilişkisi olanın "Yeni RTÜK Yasası'na cephe alanlar" olduğu yolundaki tahlile yüzde 1000 katıldığımı da ilan ediyorum!

Hadi oldu olacak, Özkök'ün yazısının başlığını da aktarayım: "Le Pen'in muadili dinci partidir"(!) Peki iyi güzel de, bu başlığı atan gazetecinin "muadili" acaba hangi gazetecidir? Ad sıkıntısı çektiğimi sanmayın...


29 Nisan 2002
Pazartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED