T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Destek ve köstek arasında iki Türkiye

New York Times'ta, Anayasa Mahkemesi'nin Tayyip Erdoğan'ın durumuna ilişkin kararı açıklayacağı günün arefesinde yayınlanan yazı; hem Türkiye hem de Tayip Erdoğan üzerinden Müslümanlık, laiklik gibi konulara ABD'nin bakışını yansıtan ilginç ip uçları içeriyordu. Yazıya bütün olarak bakıldığında Türkiye'nin toplumsal ve kültürel yapısına ilişkin tipik miyop yaklaşımlar yer alsa da iki tavır kendini gösteriyor.

Batının ve özelde Amerika'nın laiklik ve Müslümanlık bağlamında Türkiye'ye ilişkin iki farklı yaklaşımı bu yazıya da yansımış. İlki, laikliği benimsemiş Batı müttefiki olarak İslamcılığa karşı bir garanti olarak görülen ve bu yönüyle destek verilen bir Türkiye. İkincisi, laik ya da İslamcı hangi kadroların yönetiminde olursa olsun, daha doğrusu laik ve batıcı da olsa bütün olarak bir Türkiye imajı çizilir.

Bu iki farklı bakış açısı kimi zaman iyi fark edilmediği, kimi zamanda pragmatist biçimde işlerine geldiği için Türkiye'deki tarafların birbirine karşı kullandığı propaganda malzemesine dönüşebilir.

Önce desteklenen, alkışlanan, yaşaması için belli yardımların yapılması gerektiği düşünülen bir Türkiye vardır. Bu Ortadoğuda, İslam dünyasında yeniden canlanacağı düşünülen batı karşıtı İslamcılığın yükselişini engelleyecek, kontrol altında tutacak, gerektiğinde ezecek bir Türkiye'dir. ABD'nin başını çektiği dünya sisteminin ekonomik ve stratejik hayat alanında varlık gösterebilecek, Osmanlı gibi bir emperyal vizyon ve misyonun uyanışı bölge için en tehlikeli eğilimdir. Bu ruhun yeniden uyanmasın engelleyen bir Türkiye, Batı ittifakı için her zaman destek görecek; antı laik, anti batıcı yönelimlerin bastırılması, demokratik olup olmadığına bakılmaksızın her yola başvurarak engellenmesi desteklenecek bir durumdur. New York Times'ta Douglas Frantz'ın; "İslami aşırılığa karşı savaş Türkiye'dekinden daha fazla hiçbir ülkede yankı bulmuş değil. Ülke seksen yıldır laik idealleri korumak ve İslamcı siyasetçileri ezmek için katı yasalar ve kuvvet tehdidine başvurdu" şeklindeki ifadeleri bu iki farklı Türkiye manzarası açısından hem eleştirel hem destek gören bir ifadedir. Antidemokratik yöntemlere başvurulması Türkiye özelinde anlaşılabilir, desteklenebilir bir durumdur. Bunun temel nedeni; "ne kadar reforme olmuş olursa olsun, İslamcı bir siyasinin Türkiye'yi yönetmesi ihtimali laik-zihniyetli Türkler ve başta Amerika olmak üzere Batılı müttefikleri ürpertiyor."

"ABD'nin ve İsrail'in müttefiki" (artık sadece Amerika'nın müttefiki değiliz) bir Türkiye'nin konumunu sürdürebilmesi bir bakıma bu ürpertiyi gidermesine bağlı.

Yönetimi hangi grubun elinde olursa olsun, hatta yönetim şekli ve ittifakları ne olursa olsun bir başka Türkiye imajı daha var. Daha doğrusu Türkiye korkusu var. Ekonomik, stratejik ve kültürel anlamda dünyanın en dinamik bölgesinde yer alan, tarihi imajının çağrışımlarıyla Batılı müttefikleri ürperten bir Türkiye. Bu Türkiye, sınırlı müttefik desteğine mahküm olarak dünya sistemi içinde hayatını idame etmesine izin verilen bir Türkiye olacaktır. Bu Türkiye'nin, bu nedenle, en büyük destek gördüğü konuda "katı yasalar ve uygulamaları" demokrasi ve insan hakları açısından eleştirilmesi, küçük düşürülmesi hatta yaptırıma bile tabi tutulması mümkündür. Bu iç içe iki farklı Türkiye algısının tezahürlerini son yıllarda yoğun biçimde şahit olduk. Türkiye'deki tüm taraflar da kendi lehine kullanabileceği, başta ABD olmak üzere Batıdan gelen farklı mesajları ayın anda almış olabilirler.

Desteklenen ve tokatlanan Türkiye aslında aynı Türkiye. Bu noktada göz önüne alınması gereken husus, 11 Eylül sonrası İslam'ın ABD gücü karşısında kuramsal sorunları'nı tartışmaktan çok, Türkiye'nin varoluşunu mümkün kılacak sorunları tartışmaktır.

Hayatiyetini destek ve köstek arasına sıkıştıran, bu konuma razı bir Türkiye var olabilir mi? Her kesimin masaya koyması gereken nokta burası. D. Frantz'ın deyimiyle Tayyip Erdoğan için sorulan "söylemini mi yoksa düşüncesini mi değiştirdi" sorusuna tüm Türkiye muhataptır.

Konumuna ya da potansiyeline oynamak/ razı olmak.


10 Ocak 2002
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED