T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bankalar kurtarılsın patronlar değil

Şimdi "Hoppala!..Bu da nereden çıktı?" dediğinizi duyar gibiyim. Bugüne kadar ekonominin piyasa kuralları içersinde işlemesini ve şirket kurtarmaların, banka kurtarmaların ekonomiye zarar verdiği görüşünü savunan birinin birden bire bu kadar "çark" etmesine şaşırmış olabilirsiniz. Doğru. Ben de olsam şaşırırdım.

Geçen günkü yazımda, "Bir sürü bankaya el konulduktan sonra şimdi nedense bazı bankalar "kurtarılmak" isteniyor. Bu konuda Kemal Derviş ve BDDK Başkanı Engin Akçakoca "çok kararlı" bir tutum izliyorlar. Kamu vicdanını ağır şekilde sızlandıracak bu uygulamadan asla bir "taviz" vermiyorlar.

Onların bu "tavizsiz" tutumu karşısında, "Acaba bankacılık sektörü tam bir çöküş içersinde de onun için bu önlemleri almak zorunda mı kalıyorlar" şeklinde düşünmekten kendimi alamıyorum." demiştim. Sonra bir baktım ortalık "toz duman" içersine kalmış. Bu arada banka sistemini kurtarmak şart olmuş. Dikkat edin bankalar demiyordum "bankacılık sektörü" diyorum.

Bankacılık sektörü olmadan ekonominin çarkları dönmeyeceğine göre bankalar yerine "sektörü kurtarmak" şart oluyor. Bu arada bazı banka patronlarının da bankalarından "uzaklaştırılması" gerekiyor.

Eğer şu geldiğimiz "kötü aşamada" bankaların batıp gitmesine seyirci kalırsak sonunda hep beraber büyük bir kaosun içersine girebiliriz. Gelecekteki kötü günleri gözeterek "ak akçe kara gün içindir" diyerek birikimlerini bankalara yatıranların paraları yitip giderse ortada ne ekonomi kalır ne de hükümet. İşte o zaman "Arjantin'e benzeriz."

Türkiye'deki bankaları hemen "tu kaka" ilan etmeden önce nasıl çalıştıklarına bakalım. Bunların bir bölümü , "Bankalardan kredi alacağıma kendi bankama sahip olur kendi kredimi kendi bankamdan alırım" diyen "holding bankaları"dır. Onlar zaten "deşifre" olmuş, kimileri Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devredilerek "halkın sırtından" geçinmeye başlamışlardır.

Henüz geçenlerde el konulan bazı bankalar gibi olan bankalar ise kendi grup şirketlerine yasal sınırların dışında kaynak aktaran ve bu kaynakların bir bölümü şirket işleri için değil, banka patronunun "özel işleri" için kullanılan yani "hortumlanan" bankalardır.

Bir de bankacılık sektörünün "rasyonel" bir şekilde çalışmasını isteyen, buna ekonomi ve piyasalar el verdiği ölçüde uymaya çalışan bankalardır. Bu bankalar genellikle "işini sağlam yapan, ayağını sağlam yere basan" büyük holding bankalarıdır. Bilemiyoruz ama bunların içersinde "kurtarılması" gereken bankalar öyle yüksek sayıda değillerdir.

Şimdi bu bankaları "ne halleri varsa görsünler" diye kendi hallerine bırakırsak işte o zaman ortalık karışır. Bankalar batınca halk kendi tasarruflarını almak için bir süre önce yaşadığımız olayları tekrarlar. Bankaların önünde olaylar çıkar. Bu olaylar, "Arjantin olaylarından önce" bütün Türkiye'yi saran "esnaf olayları" gibi, kontrollü ve disiplinli yürümez ve korkarım "yağmalar ve talanlar" şeklinde devam eder.

Halkın bankalardaki parasının "devlet güvencesinde" olması da çok önemli değil. Gerektiğinde "kendi kağıdına sahip çıkmayan devlet" bu paraları ödemek için de, "Gelin size Hazine arsalarını vereyim" diyerek çamura yatabilir.

Zaten o sıralarda ne ortada ne ekonomik düzen kalmış olur ne de para piyasaları. Her şey altüst olmuş "Türkiye çığrından çıkmış" olur.

Türkiye'deki bankaların "zor durumları"yurtdışındaki bankaları de "kötü" etkileyeceği için ihracatımız ve ithalatımız da "durma" noktasına gelir ve bizi "kara günler" bekler.

"Korkulu rüya görmektense uyanık kalmak daha iyidir" sözünü hatırlayıp, "ekonomik kaosa" girmeden, "bankacılık sektörü" için "köklü çözüm" bulmak zorundayız. "Eşe dosta hoş davranacağız" diyerek bazı bankaları, daha doğrusu bazı banka patronlarını kurtarmak, kamu vicdanında derin yaralar açar.

En iyisi "bankaları batmayacak" şekilde çalışmaya zorlayacak, bankalardaki paraların banka patronunun değil halkın paraları olduğu bilincinin yaratılacağı bir sitemi yerleştirmek gerekiyor.

Bunun için bazı bankalara "kaynak aktarılıp" bankaların ekonomiye kazandırılması gerekiyorsa, o bankanın patronunun mutlaka bankanın dışına atılması gerekir. Çünkü o bankanın "batmasına" o banka sahibi neden olmuştur. Aynı şahsı bu bankaların başında tutmak demek bu bankalara yatırılan paraların yine batması demektir.


10 Ocak 2002
Perşembe
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED