T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ankara Saddam'dan vazgeçiyor…

Türkiye'nin 'en üst düzey' yetkililerinin Irak konusuna ilişkin konuşmalarında çok ciddi bir 'söylem değişikliği'nin gerçekleştiğini farkediyor musunuz? Başbakan Bülent Ecevit'in çok önemsenen önümüzdeki hafta gerçekleşecek Amerika ziyaretinin arefesinde, Irak konusunda bir 'Türk dil değişikliği' söz konusu.

Ecevit, Amerika'ya George W.Bush tarafından davet edildi. Amerikan diplomatik geleneğinde bu tür bir davet, davetin muhatabı olan ülkenin -bu durumda Türkiye'nin- Amerikan küresel politik bakış açısında 'özel değeri'ne işaret ediyor. Dolayısıyla, Ecevit'in Washington temaslarında ve sonucunda, Türkiye ile Amerika arasında 'ihtilaflar'ın ortaya çıkabileceğini düşünmek gerçekçi olmaz. Ecevit'in Washington teması, bir 'pazarlık müzakeresi'nden ziyade, iki ülke arasında 'yeni düzeydeki yakınlaşma'yı 'belgeleme vesilesi' olarak sunulacaktır.

Tüm kamuoyunun beklentisine uygun biçimde, Irak'ın 'masaya gelmesi' ise kaçınılmazdır. Ancak, buradan bir 'Türk-Amerikan ihtilafı'nın çıkması söz konusu değildir.

Yani, Türkiye ile Amerika arasında 'Irak'a bakış' konusunda bir fark yok mudur?

Şüphesiz vardır ama bu fark, Ecevit'in Washington ziyareti öncesinde 'asgariye indirilmek' egzersizi içindedir ve bu konuda Washington'da bir 'Türk-Amerikan görüş ayrılığı' asla ortaya çıkmayacaktır.

Aslında, Irak'a ilişkin belirlenmiş ve kesinleşmiş bir 'Amerikan kararı' ortada yoktur. Daha önce defalarca altını çizdiğimiz gibi, Amerika'da 11 Eylül'den sonra tekrardan canlanan enine boyuna ve son derece hararetli bir tartışmanın konusudur. Amerikan yönetimi içinde boy gösteren iki farklı eğilim, Körfez Savaşı'nın Saddam'ı Bağdat'ta işbaşında bırakarak 'yarım hamilelik' halinde sona erdirilmesinden beri süregelen tartışmanın tarafları olarak, bu tartışmaya devam ediyorlar.

Tartışma sonuçlanmış değildir; dolayısıyla 'Irak'a ne yapılacağı'na ilişkin bir 'Amerikan kararı' da alınmış değildir. Hatta, Irak'a saldırılıp, Saddam'ın devrilmesini savunan 'şahinler' takımının lideri ve kuramcısı addedilen Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, önceki gün Washington Post gazetesinde yayınlanan söyleşisinde, Afganistan'ın ardından 'terörizmle mücadele'nin odağına muhtemelen Somali'nin ve Yemen'in oturacağına işaret ederek, Irak'a yönelik bir 'Amerikan askeri harekatı'nın 'eli kulağında olmadığı'nın sinyalini vermiştir.

Bununla beraber, bu yıl ya da 'orta vadeli' dönemde, Amerika'nın Irak'a karşı Saddam Hüseyin'i alaşağı etmek amacıyla bir askeri harekata girişmesi ihtimali, girişmemesinden daha güçlüdür. Bu yüzden, Türkiye'nin buna ilişkin olarak 'pozisyon belirlemesi' doğrudur ve mantıklıdır.

Türkiye, yetkililerinin ağzından 11 Eylül sonrasında, Irak'a yönelik bir Amerikan askeri harekatına karşı 'alerjik olduğu'nu vurgulamıştı. Bülent Ecevit, Amerikan televizyon kuruluşlarına, bir Amerikan harekatına Türkiye'nin karşı olduğunu; zira bunun 'Irak'ın bölünmesine ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünün tehdit altına girmesine' yol açacağını ileri sürerek açıklamıştı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu da, böyle bir harekatın 'olumsuz stratejik boyutları'na dikkat çekmiş; Arap dünyasının, İran'ın ve Rusya'nın buna karşı çıkacağı ihtimalini dile getirmiş ve Türkiye'nin Körfez Savaşı'nda uğradığı ekonomik kayıpları hatırlatmıştı.

Türkiye'den yükselen 'olumsuz tepkiler'in, Ecevit'in Washington ziyareti yaklaştıkça ortadan kalkmakta olduğu ve belirgin bir 'uslup değişikliği' göze çarpıyor. Önce Ecevit, M.Ali Birand'ın 32.Gün programında 'Saddam'ın işbaşında kalıp kalmaması bizi ilgilendirmiyor' sözleriyle 'Saddam'ın devrilmesi'ni hedef alacak bir Amerikan askeri harekatına 'ilkesel açıdan karşı çıkmayacağı'nın ipucunu verdi. Ecevit'in üzerinde durduğu, 'Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması'…

Aynı şekilde, Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun önceki günkü Genelkurmay brifingindeki sözleri de dikkate değer. Kıvrıkoğlu, özenle seçildiği belli olan sözcüklerle, bu konuda, şunları söyledi:

"Irak'a müdahale henüz belli değil. Saddam var veya yok. O bizim için o kadar önemli değil.. Bizim için mesele Saddam veya bir başkası değildir. Orada bir demokratik ülke olmasını biz de arzu ederiz… Türkiye şu anda ekonomik yönden ayakları üzerinde durmaya çalışan bir dönemde… Böyle bir harekatın Türkiye'yi ekonomik yönden zor duruma düşürebileceği düşüncesini ifade ediyoruz… Ürdün'e Körfez harekatının sonunda her türlü kolaylık sağlandı. Ama Türkiye'ye sağlanmadı.. Türkiye'ye verilen para çok azdır. Kayıplarına karşılık yüzde bir kadar yardım yapılmıştır. Zarar en az 40-50 milyar dolar… Irak'ın bölünmesi yeni bir çıbanbaşının Ortadoğu'da yaratılması anlamına gelir. Ortadoğu 60 yıldır savaşlardan yoruldu. Böyle bir durum ortaya çıkmamalı."

Altalta toplandığında Ecevit ve Kıvrıkoğlu'nun 'son açıklamaları', Irak'a karşı bir Amerikan saldırısına 'Türkiye'nin katkısı'nın 'iki şartı'nı belirliyor. Washington'a verilen ya da verilecek olan mesaj şu:

1. Türkiye'nin 'katkısı' için, Saddam'ın devrilmesi gerçekleştiği takdirde, Irak'ta bir 'bağımsız Kürt devleti'nin kurulmayacağı güvencesinin elde edilmesi. Bir başka deyimle, Irak'ın toprak bütünlüğünü koruyacak siyasi statüsü üzerinde sağlanacak mutabakattan sonra bir askeri harekata girişilmesi.

2. Böyle bir harekatta Türkiye'nin uğrayacağı kaçınılmaz ekonomik ve ticari kayıpların giderilmesi (kompanse edilmesi) ve bunun nasıl yapılacağı ve 'mali portesi' üzerinde önceden anlaşmaya varılması.

Ecevit, Washington'dan muhtemelen bu 'güvenceler'i elde edecek. Mesele, bunları kağıt üzerinde bir 'vaad' olmaktan çıkartıp, sağlam esaslara bağlamakta.

Bir öngörü: Ecevit'in Washington ziyaretinden sonra, Amerika'nın Irak'a müdahale ihtimali zayıflamayacak; tersine artacaktır…


10 Ocak 2002
Perşembe
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED