T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Anayasa Mahkemesi kararının anlamı

Anayasa Mahkemesi Türk siyasi hayatını etkileyecek kararını verdi. Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun "Tayyip Erdoğan kurucu genel başkan olamaz" itirazını haklı bulan mahkeme, başörtülü kadınların parti kurucusu olamayacakları itirazını ise oybirliği ile reddetti. Bu karardan sonra, Tayyip Erdoğan'ın kurucu genel başkanlıktan ayrılması gerekiyor; istediği taktirde AK Parti'ye yeniden katılmasında, hatta genel başkanlığa tekrar seçilmesinde bir mahzur yok. Ancak, karar, TCK 312'den mahkumiyet alanların milletvekili seçilemeyeceklerini öngören yasa maddesine dayanarak alındığı için, bir partiye üye ve genel başkan olabilse dahi, Tayyip Erdoğan muhtemelen milletvekili seçilemeyecek...

Başsavcının her iki itirazı da değişik açılardan önemliydi; ancak başörtülü kadınları siyaset-dışı tutmayı hedefleyen itiraz, Anayasa Mahkemesi'nce kabul görseydi, sistem açısından arzu edilmeyen sonuçlar doğurabilecek vahametteydi. Yüksek mahkemenin yargıçları sorumluluk bilinciyle davranarak büyük bir yanlışın önüne geçtiler. Kamu alanında zaten ciddi sıkıntılara sebep olan başörtülü-başörtüsüz ayrımının, hukuk aracılığıyla, seçme-seçilme ve örgütlenme hakkına da yansıtılmaması doğrudur. Bu kararın, üniversitelerdeki başörtüsü yasağının sürdürülebilmesine imkân sağlayan Anayasa Mahkemesi tarafından verildiğini unutmamak gerekiyor.

Tayyip Erdoğan konusunda getirilen kısıtlama, daha önce benzer bir mahkumiyet almış Hasan Celal Güzel'in siyasi yasağı kalmadığını sonuca bağlayan Anayasa Mahkemesi açısından ilginç bir 'çelişki' teşkil ediyor. Gerçi, Güzel, yasağının kaldırılmasıyla, 'kurucu genel başkan' koltuğuna oturmadı, sadece partisine geri döndü; Erdoğan ise AK Parti'ye 'kurucu genel başkan' oldu. Anayasa Mahkemesi, bu farka dikkat çekerek, iki kararı arasında 'çelişki' bulunmadığını ileri sürebilir. Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin, Güzel ile ilgili kararını, Meclis'ten çıkan yasanın 'af' değil 'şartlı tahliye' yasası olduğuna dayandırması 'çelişki'nin varlığına işaret ediyor: Seçim yasasındaki "Affedilseler bile milletvekili olamazlar" kısıtlaması 'af' ile ilişkili bir hüküm; 'şartlı tahliye' için yasalarda kısıtlayıcı bir hüküm bulunmadığına göre, 'şartlı tahliye'den yararlanan Güzel ve Erdoğan'ın milletvekili seçilme haklarını da geri almış olmaları gerekir.

Ne kadar siyasi de olsa, 'temyiz' mercii bulunmadığından, Anayasa Mahkemesi kararları kalıcı sonuçlar doğuruyor. Tayyip Erdoğan'ı kurucu başkanlıktan uzaklaştırma ihtarına muhatap olan AK Parti'nin önünde fazla seçenek bulunmuyor. Direnirse kapatılma tehdidi altına düşecek... Tayyip Erdoğan istifa edip AK Parti'ye yeniden üye ve genel başkan olabilir; ama bu durumda, TCK 312'nin ikinci fıkrası değişene veya infazı üzerinden üç yıl geçip Yargıtay siyasi yasağını kaldırana kadar, milletvekilliği önündeki engel kalacaktır... Bir başka ihtimal de, AK Parti'nin, yeni bir genel başkanla yoluna devam etmesidir.

Anayasa Mahkemesi, kararını, keşke ülkenin içine girdiği yeni sürecin eğilimlerini göz önünde tutarak alsaydı. Avrupa Birliği üyeliği yolunda ciddi adımlar atan ve bu uğurda hak ve özgürlükler üzerindeki kısıtlamaları kaldırmaya çalışan bir ülke Türkiye. Tayyip Erdoğan'ın 'siyasi yasaklı' hale düşmesinin sebebi olan TCK 312. madde üzerinde değişiklik çalışmaları son aşamaya geldi; bu ayın sonuna kadar Meclis genel kuruluna ulaşması bekleniyor. Değişiklik gerçekleştiği anda Anayasa Mahkemesi'nin verdiği son karar havada kalmış olmayacak mı? Anayasa Mahkemesi'nin karar vermede acele etmemesinin bir sebebi de, büyük ihtimalle, Meclis'in çalışmalarının sonuca ulaşmasını bekleme arzusuydu. Başsavcının geçen haftaki eleştirel çıkışı, Anayasa Mahkemesi'ni, Meclis'ten geçecek yasa değişikliğiyle geçersiz hale düşecek bir karar vermeye zorlamış oldu.

Türkiye'nin 'siyasi yasak' kavramını unutturacak bir ortama ihtiyacı var. Yakın geçmişe kadar devletin en önemli koltuğunda oturanlar, yasaklamayla değil siyasi süreç kendilerini dışladığı için, şimdi bir kenara çekilmiş durumdalar. Hukuku eğip bükerek mağduriyetlere sebep olmak yerine, tasfiyeyi siyasetin kendi filtrelerinin yapmasını sağlamak doğru bir davranış olurdu. Anayasa Mahkemesi kuralcı davrandı; bu mahzuru Meclis'in cesaretiyle aşabiliriz.

Geçmişte benzer deneyimler yaşandığı için biliyoruz: Tayyip Erdoğan'ın mağduriyetini, atacağı akılcı adımlarla, AK Parti başarıya dönüştürebilir. Meclis, beklenen değişikliği gerçekleştirip ortada 'siyasi mağdur' bırakmayarak siyaseti kendi yatağında akıtmayı başarsa bâri.


10 Ocak 2002
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED