T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

G Ü N D E M

Türkiye'nin imajını bozdular

Avrupa Konseyi'nde uzun süre Protokol Müdürlüğü yapan deneyimli diplomat İzzet Sedes, Yeni Şafak olayının Türkiye'yi Avrupa'da güç duruma düşürdüğünü ve Türkiye'nin imajını bozduğunu yazdı.

Gazetemize yönelik hukuksuz polis baskınına tepkiler devam ederken Türkiye'nin yurtdışındaki imajının da kötü bir şekilde etkilendiği belirtildi. Uzun yıllar uluslararası bir kuruluşta Protokol Müdürü olarak çalışan İzzet Sedes, dünkü Akşam'daki köşesinde Yeni Şafak olayının yurtdışındaki yankılarını değerlendirdi. Sedes AB'ye girmeye aday olan Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni en fazla ihlal eden bir ülke konumuna düşürüldüğünü ifade ederek, Yeni Şafak'ın arama izni olmadan aranmasının, gazetecilerin kimlik kontrolüne tabi tutulmalarının Türkiye'nin yurtdışındaki prestijine büyük darbe indirdiğini vurguladı.

'Hukuk çiğnenmesin'

Milliyet yazarı Taha Akyol dünkü köşesinde hukuka aykırı baskının, fikirlerinden ve muhalefetinden dolayı Yeni Şafak gazetesine yapılan bir siyasi baskı niteliği taşıdığını, olayı kınadığını ve basın hürriyeti adına dayanışma duygularını bildirdiğini ifade etti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna Genel Yayın Yönetmenimiz Selahattin Sadıkoğlu'nu telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini iletti. Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu ifade eden Gürtuna, "Bir daha böyle üzücü olayların tekerrür etmemesini temenni ediyorum. Herkes hukuk kuralları çerçevesinde görevini yapmalıdır" dedi.

AK-Parti İstanbul Milletvekili Ali Coşkun ise hukuksuz baskının takipçisi olacağını ifade ederek, hür basının görevini yerine getirmeye çalışmasının engellenmesinin demokrasiye büyük bir zarar vereceğini sözlerine ekledi.

Aydınlık Türkiye Partisi Genel Başkanı Tuğrul Türkeş de gönderdiği mesajda, Yeni Şafak'a yönelik tacizden ötürü üzüntü duyduğunu belirterek, "Her şeyden önce yaşanan baskı ve sindirme siyasetinin polis marifetiyle gerçekleşmesine Türk demokrasisi adına kaygılandık ve üzüldük" dedi.

Bağcılar Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, Yayın Yönetmenimiz Selahattin Sadıkoğlu'na gönderdiği mesajta, "Hukuk dışı baskını şiddetle kınıyorum. Yeni Şafak gazetesi ilkeli ve dürüst yayıncılığı ile yolsuzlukların üstüne gitmiş, her zaman halkın sesi olmuş bir gazetemizdir" dedi. Kırıkhan Belediye Başkanı İsmail Turan da gönderdiği mesajda bu olayın demokrasi ve Türk basını açısından son derece düşündürücü olduğunu ifade etti.

Sivil toplum tepkili

Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yapılan bir açıklamayla gazetemize yönelik baskılar protesto edildi. Açıklamada, "Bir telefon ihbarını bahane ederek, mahkemenin arama iznini beklemeden, Yeni Şafak'a düzenlenen polis baskını, eleştiriye ve demokrasiye tahammülsüzlüğün ibret levhası olarak arşivlerdeki yerini almıştır" ibarelerine yer verildi. Mazlumder Kayseri Şubesi Başkanı Av. Kadir Hikmet Beyazıt ve İlim-Hikmet Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Ahmet Taş da gönderdikleri mesajlarda polis baskını eleştirildi.

Hukuksuzluk arenası

Adaleti Savunanlar Derneği Genel Merkezi tarafından yapılan bir açıklamada tarihinin en bunalımlı bir döneminden geçen Türkiye'nin yönetenlerinin eliyle haksız/hukuksuz uygulamaların arenasına dönüştürüldüğü ifade edildi. Yeni Asya gazetesi 'Yeni Şafak Baskını'na gösterilen tepkilere birinci sayfasında yer ayırırken, olayı "Hukuksuz Baskın Yargıda" başlığıyla okurlarına duyurdu. Gazetemize yapılan hukuksuz baskını kınayan Radyo 7 Genel Müdürü Ferman Karaçam da, baskının basın özgürlüğüne darbe olduğunu söyledi.Haftalık "Gerçek Hayat" dergisi sahibi Levent Gültekin, Yeni Şafak'a yapılan baskının tüm basın organlarına yapılmış olduğunun altını çizerek, özgür basının halkın haber alma hakkına sahip çıkacağını vurguladı. İnsanca Dergisi yöneticileri Mehmet Sever, Tahir Sayın, Salih Özdemir ve Hasan Kaçar da hukuksuz baskının basın özgürlüğünü daraltan bir uygulama olduğunu belirttiler.

İzzet Sedes

Polis ve ülke imajı...

Türkiye'de kamuoyu gözünde yıpranmış olan yalnız politikacılar değil, polis de bir hayli yıpranmış durumda. Doğru, yanlış bu 'yıpranma' düşüncesi halk arasında çok yerleşik. Doğru konuşmak gerekirse, millet, polisini de politikacısını da sevmemekte. Ülkemiz bir umutsuzluk içinde çırpınıp duruyor ve şikayetlerden geçilmiyor. Bu durumda politikacılar kadar polisimizin ve hatta yargı ormanlarının da çok dikkatli olmaları gerekiyor. Bugünün dünyası, eski dünya değildir ve biz iddialı bir ülkeyiz. Yıllardır Avrupa Konseyi üyesiyiz ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin altını imzaladığımız için iftihar ediyoruz. Ve de AB'ye üye olmak için adayız. Ancak, İnsan Hakları Sözleşmesi'ne en çok aykırı davranan ülke biziz ve bu yüzden hükümetler milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalıyor. Bu kadarla kalsa, sadece para ödemekle yanlışlarımızı örtebilsek iyi, ama durum dünyada demokratik ülkeler arasında prestijimizi de hiçe indiriyor ve 'geri kalmış ülke' gözüyle bakılıyoruz.

Son üç günde, polisle ilgili önemli iki olay cereyan etti. Hükümete muhalif olan 'Yeni Şafak' gazetesi, 'kim oldukları bilinmeyen' iki sanığın binada saklandığı iddiası ile polis tarafından 'arama emri' olmadan basıldı. Çalışanların kimlik kontrolları yapıldı. Hiçbir şey bulunmadı ve baskıncı polisler işlerine döndüler. Bu basit gibi görünen olayın akisleri dünyada bir hayli büyük oldu, Avrupa Konseyi'nde, Avrupa Birliği'nde ve yabancı basında yine çok kötü bir not aldık. Demokrasimiz ve imajımız yeniden zedelendi, yaralandık...

Emlak Bankası'nda usulsüz kredi verildiği iddiası ile bir geceyarısı başlatılan operasyon ise, ne Anayasa ile ne de milli ve de uluslararası hukukla bağdaşmayan bir hareket. O kadar ki, Cumhurbaşkanının bile, Bankacılık Denetleme Kurulu'na araştırma için verdiği emrin hukuka aykırı olduğu söyleniyor. Hukuk uzmanı olan Sayın Sezer'in tutumunu incelemek bana düşmez, bu konuyu hukukçularımıza bırakıyorum.

Ama, bir iddia üzerine, polisin bir süredir uyguladığı, ülkenin bilinen, tanınan birtakım kişilerinin, geceyarıları evlerinden almak, sorgulanmaları için saatlerle poliste bekletilmeleri ve sonra geceyarısına doğru savcılığa sevkedilmeleri, uygar hukuk anlayışı ile asla bağdaşmayan davranışlar. Sorgulama elbette yapılmalıdır ama bunun nir şekli vardır. Önce o kişilere tebligat yapılarak davet edilmeleri, sonra eğer gelmezlerse polis tarafından getirilmeleri çok daha doğru ve yasalara uygun olacaktır.

Ülkenin tanınmış kişilerinin, iddialar üzerine apar topar, ailelerinin yanından evlerinden polis tarafından alınıp, emniyete götürülmeleri, bugünkü uygar dünya anlayışı içinde bir cins İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı 'işkence' sayılabilir. Polisin yarattığı son olayların tepki ile karşılandığının en son iki örneği, Fransa'da bir uyuşturucu kaçakçısına kötü muamele eden polis yüzünden, bu ülkenin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce para cezasına çarptırılması ve yine geçenlerde Rusya'da, Putin yönetimine karşı olan bir gazetecinin tutuklanması ile dünyada kopan kıyamettir. Dost hükümetler Rusya Devlet başkanına, eğer Avrupa ile bağdaşmak istiyorsa , bu davranışlardan vazgeçilmesini söylediler. Ve gazeteci serbest bırakıldı...

Hükümet, uzun süreli çıkarlarımızı düşünerek, Anayasa ve yasalarımızda değişiklikler yapıyor. Bunlar olurken, ifade alınmak için, ülkenin tanınmış insanlarının 'gözaltına' alınmalarının bir anlamı yoktur. Ve bu tutum Emlak Bankası olayında olduğu gibi ülkemize zarar verir. Nitekim Türkiye, içerde huzursuzluk duyma yanında, dünyada yeniden yara aldı. Tebligat dahi yapılmadan gözaltına alınanların, soruşturma yargıda kesinleştikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmaları bekleniyor. Artık bunları yapmamalıyız, polis ve savcılarımıza büyük görev düşüyor...

(9 Ocak 2002-AKŞAM)



10 Ocak 2002
Perşembe
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED