T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Doğalgazda kazığa devam

Doğalgazda indirim olmadı. Çünkü son gelen faturalarınıza göz atarsanız, birim fiyatı, İstanbul'da zaten 338 bin 500 liraydı. Herkes faturasına bakıp bu kışın soğuğunda "Yandım Allah" diye bağırdıktan sonra, yeniden zam geldi ve birim fiyatı bu defa, 399 bin liraya yükseltildi. 399 bin liradan doğalgaz henüz faturalara yansıtılmamıştı. Bu yüzden, vatandaş doğalgazda tenzilata gidildiğini anlayamayacak bile.

Üstelik İstanbullu açısından, gene de 10 bin liralık bir zam söz konusu: Bir ay evvel, birim fiyata 338 bin lira öderken, bu ay rakam 348 bine ulaşmış oluyor. Diğer kentlerde de, hemen hemen aynı durumla karşı karşıyayız.

Aralık ayının doğalgaz bedelini görüp yanan vatandaş, bir sonraki faturada da, maalesef rahatlayamayacak.

Fakire şahin

Devlet, milletin kullandığı gazdan % 18 KDV alıyor. Yeni Şafak, meseleyi çok güzel ortaya koydu: Dar gelirli vatandaşın üzerine böylesine acımasızca giden devlet/hükûmet, enerji devir ihalelerindeki KDV'yi, Maliye Bakanı Sümer Oral'ın itirazlarına rağmen, Cumhur Ersümer ve Mesut Yılmaz'ın ısrarı yüzünden, % 1'e indirmekte beis görmemişti. Devlet, -o tarihteki hesaba göre- 500 trilyon liralık bir kayba uğramıştı. Enerji santralleri ve elektrik dağıtım şebekelerinin imtiyaz devri, özellikle bir kaç medya patronunu ilgilendiriyor. O tarihte, Cumhur Ersümer bastırdı ve istediği neticeyi elde etti.

Gazetelerin dağıttığı promosyonlardan da KDV alınmıyor. Kısacası devlet, sadece fakirden alacağına şahin.

* * *

Madem enerji bahsini açtık, şöyle eski defterleri karıştırıp bir kaç şey daha söyleyelim.

Hatırlarsınız, tahkim hakkı, yani, ihtilâf halinde hakeme başvurma hakkı -Anayasa değişikliği ile- imtiyaz sözleşmelerinde tanınmış, paralel olarak, bu sözleşmelerde Danıştay'ın ön incelemesi kaldırılmıştı. Bir başka ifadeyle, yargı, imtiyaz sözleşmelerinde devre dışı bırakılmıştı.

Görünür gerekçe yabancı sermayenin ülkemize gelmesi ve büyük çapta enerji yatırımının gerçekleşmesiydi. O tarihte, tahkim hakkının, hem yabancı sermayeyle, hem de belirli büyüklükteki bir sermaye ile sınırlı olması, özellikle geriye dönük olarak, daha önce imzalanan sözleşmelere uygulanmamasını talep ettik. Ayrıca, Danıştay'ın ön incelemesinin kamu yararı açısından kaldırılmamasını istedik.

Meclis, önce, tahkimin geriye dönük olarak uygulanmasını, DSP milletvekillerin de muhalefete katılımıyla red etmişti. Ama Demirel devreye girdi; Enerji Bakanı Cumhur Ersümer ile elele verdi; bu suretle, evvelce imzalanan 46 adet projeye (23'ü Yap-İşlet-Devret modeliyle inşa edilecek enerji santrali, 23'ü ise üretim ve dağıtım santrallerinin devri) de tahkimin uygulanması Meclis tarafından kabul edildi.

Özel muamele, bununla da sınırlı kalmadı. Rekabet Kurulu'nun şartları bertaraf edilerek, enerji sözleşmeleri imzalandı. "Yap-İşlet-Devret modeli ile gerçekleştirilecek santraller veyahut kurulu santrallerin üretim ve dağıtım hakkı devirleri sakıncalı; çünkü belirli bölgede, belirli bir süre bir firmaya imtiyaz tanıyor, rekabeti engelliyorsunuz" yolundaki Dünya Bankası'nın uyarıları göz ardı edildi.

Türkiye sadece doğalgazda değil, elektrikte de pahalı üretimi seçti; çünkü rekabet imkânlarının önünü açmak yerine, bazı imtiyazlı kişilerin önünü açmayı tercih etti.

Vurgun ve soygun

Doğalgazda da hiçbir özen gösterilmedi. Bağlantılar pahalı yapıldı. Meselâ Mavi Akım. Veyahut, sınıra teslimatta bir bedel ödeneceği kararlaştırıldı ama, borular zamanında yetiştirilmedi ve kullanılmayan gaza para vermek durumuyla karşı karşıya kalındı. (Meselâ İran Doğalgazı - Cumhuriyet - Yalçın Doğan- 3 Ocak 2002)

İşler Türkiye'de, memlekete değil, ucundan tutuna çıkar sağlayacak biçimde bağlanıyor.

Bankalar bundan batıyor; doğalgaz, elektrik ve telefon faturaları bu yüzden yükseliyor.

Son Emlâk Bankası vurgunu. Acaba sağlanan bu krediler neticesinde Türk armatörlüğü mü kazandı, yoksa bir kaç armatörün cebine haksız kazanç mı girdi?

* * *

Türkiye'de iki taraf göze çarpıyor. Bir yanda asker ve cumhurbaşkanı, kararlılıkla yolsuzlukların üzerine gitmek istiyor, diğer yanda hükûmet, -aklına demokrasiyi sadece bu noktada getiriyor- Çankaya'nın müdahalesi karşısında bas bas bağırıyor.

Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kurulu vasıtasıyla, işe karışmasın da, soygun devam mı etsin?

Star gazetesi

Medya-hükûmet işbirliği, yapanın yanında kâr kalmasını sağlıyor.

Doğalgaz konusunda şahin olan hükûmet, batık bankalara destek hazırlığında. Ecevit'in güvercinleri, kamu imkânlarıyla beslenen bazı işadamlarının çevresinde uçuşuyor.

Bu konuda, bizim haricimizde, sadece Star gazetesinin sesi gür çıkıyor. Star televizyonunun tam bugünlerde kapalı olması büyük talihsizlik.

Star televizyonu, "özel çıkar için kullanıldığı" gerekçesiyle kapatıldı. 15 gün, basın özgürlüğü açısından kabul edilemeyecek bir süre; çok ağır ve orantısız bir ceza.

Ayrıca, kartel patronunun marifetlerini teşhir etmek, özel çıkar değil; bence bütün milletin çıkarı. Çünkü medya - siyaset - ticaret iç içe. İçtiğimiz suyla, yediğimiz ekmekle, kullandığımız pahalı elektrik ve doğalgaz ile bunun bedelini bizler ödüyoruz. TL, bu sebebten değer kaybediyor. Devlet bu yüzden borç batağına sürükleniyor.

Evet, Yeni Şafak ve Vakit gibi gazetelerin yanı sıra, bir Star kaldı sesi çıkabilen. Onun da televizyonu kapalı.

* * *

Örümcek operasyonuna, Yeni Şafak'tan başka, Star'dan Saygı Öztürk de temas etti: "Kod adı Lion" başlığı altında bir yazı yazdı.( Star - 7 Ocak 2002) Böylece, hayali ihracatın ağı içine Anap'ın grup başkanvekili Beyhan Aslan da düştü. Bakıyoruz bütün yollar Anap'a çıkıyor. En azından halkın yaygın kanaati bu.

İfrat ve tefrit

Türkiye ifrat ile tefrit arasında gidip geliyor.

Bir tarafta, yolsuzlukların üzerine titizlikle yürünüyor havası basılmakta. Bu kararlı duruşu teyid için, meselâ Emlâk Bankası olayında, yönetim kurulu üyelerinin evlerinden alınıp, sorgulanması gibi lüzumsuz gelişmeler bile yaşanıyor.

Diğer tarafta, Örümcek Ağı'nı yazan Yeni Şafak gazetesi, gözdağı verilmek amacıyla baskına uğruyor.

Banka soyguncularının, DGM'den kurtarılması ve ceza görmemeleri için çaba sarfediliyor.

"Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" diyeceğiz ama, işin gerçeğini biliyoruz: Yolsuzlukları takip eden güç, Çankaya ve asker. Nitekim Genelkurmay Başkanı, yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gidilmesi gerektiğini son konuşmasında bir kere daha vurguladı. İktidar ise, kendisine rağmen, enerji ve bayındırlıkta ortaya çıkan gelişmeleri durdurma gayretinde. DGM'lerin devre dışı bırakılması, bu çabaların bir yansımasıydı. Dikkat ederseniz bir çok bürokratın yargılanmaları için üst merciden izin çıkmıyor. Üstelik, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyelerini cezai ve hukuki sorumluluktan kurtarmak maksadıyla, kanuni düzenlemeler yapılması halâ gündemde.

Hayali ihracat dosyasının ucu, koalisyon ortağı Anap'ın taaa yüreğine kadar girdi.

Kim bu meselelerin üzerine gidiyor? Hükûmet mi? Basın mı?

Hiç işin içine Mesut Yılmaz'ın kardeşinin karıştığı söylentileri varken, basın bu olayların takipçisi olur mu?

DİP NOT: Tayyip Erdoğan hakkında Anayasa Mahkemesi'nin kararı yazımızı gazeteye verdiğimiz saate kadar açıklanmamıştı. Bu kararı yarınki yazımızda yorumlayacağız.


10 Ocak 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED