|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Urfa'yı (şanlı oluş onun manasında mündemiç olduğundan ayrıca zikre gerek var mı?), evet, bu şanlı kenti dışardan da olsa tanımaya başladıkça Akif İnan'ın şiiri ile bu kentin organizması (yani onu oluşturan ve onun oluşturduğu kültürü) arasında daha yakın bağlar kurulabiliyor. Bu kentin binlerce yıl geriye uzanan tarihsel derinliğinden günümüze uzanan geleneksel kültürü (bu kültürün unsurları arasında edebiyatın ve müziğin farklı yerleri bulunuyor), Urfa insanını bir "Urfalı" haline getiriyor. Urfalı haline gelmek demek, Osmanlı İslâm kültürünü, divan zevkini, klasik mimarî tarzını içselleştirmiş olmayı tazammun ediyor. Bu durum da, muhteva kadar şekil ögelerine de itina göstermeyi işaret ediyor. Akif İnan'ın, ilk gençlik döneminde yazdığı şiirlerle olgunluk döneminde yazdığı şiirler arasında biçim bakımından fark olduğunu düşünmüyorum. Her iki döneme ait şiirleri de ölçüye uygun tarzda yazılmıştır. Hicret'te ve Tenha Sözler'de yer alan şiirlerinin tamamı hece ölçüsüne sadık şiirler; fakat öyle bir hece ki, ayrıca aruz âhenginden de pay ve zevk taşıyor. İmdi, burada, Akif'in, şiirini oluştururken karşılaştığı güçlüğün altını çizmemiz gerekiyor. Şöyle ki, Akif, bir yandan geleneğe özgü biçim özelliklerini bozmamak, bu özelliklere riayet etmek gibi kaygılar taşırken, bir yandan da içerikte yeniliklere yer vermek istiyor. İşte bu iki unsurun bu şiirde buluşturulması yetkin bir estetik anlayışı ve zevki talep ediyor. Şayet bu iki unsur bir şiirde mezcedilemezse, ortaya ya basit bir taklit yahut acemi bir özenti çıkma mahatarası ile karşılaşılır. Nitekim bu muhatarayı göğüsleyemeden yazılmış ve basit veya özenti derekesinden çıkamamış örnekler az değildir. Bu bakımdan Alim Kahraman'ın tesbitine katılıyorum: "Akif İnan'ın şiirini kurduğu malzeme, ifade biçimleri; girinti ve çıkıntılardan arındırılmış, altı yüzü de tıraşlanarak birer köşe taşı haline getirildikten sonra yerine konulmuş gibidir. Adeta bir kalıp içinde biçimlendirilerek, örülen duvardaki yerine en uygun hale getirilmiştir. Kusursuz duruşları bulunan ifade blokları vardır onun şiirinde. Onu eski şiire benzer kılan en önemli özelliklerden biri budur. (...) Fakat yine de diyoruz ki, Akif İnan devraldığı mirası bir mirasyedi gibi talan etmemiştir. Onu bir sermaye gibi kullanarak elde ettiği kendine ait kazancı da bu büyük mirasa dahil etmiştir." (Edebiyatın Saklı Dili, İz Y. İst. 2001, s. 84 vd.). Not: Geçtiğimiz 6 Ocak günü, onun ölümünün 2. yılı idi. Bu münasebetle Şanlıurfa Belediyesi ile Memur-Sen'in ortaklaşa düzenledikleri ve Şanlıurfa'da gerçekleştirilen bir anma toplantısı yapıldı. Toplantıya Nazif Öztürk, Fatih Uğurlu ve ben katıldık; Adil Oymak toplantıyı hem yönetti, hem katkıda bulundu. Belediye'nin ve Sendika'nın kadirşinaslığını şükranla anıyoruz. 12 Ocak günü Ankara'da, 13 Ocak günü İstanbul'da ve 2 Şubat günü Konya'da Akif İnan'ı anma etkinlikleri düzenleniyor. Bu toplantılarda Akif İnan'ın şair kişiliği kadar onun fikriyatı ve eylem adamı olma yönleri de dile getirilecek.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |