|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gazetecilikte 'elinde patlama' diye bir deyim vardır, bir de "Haber yumurta gibidir, kokar" derler... Vanity Fair dergisinin son sayısında bomba gibi bir kaç yazı var; araya başka konular girdiği için ele alamadığım o yazılar bir başkasının dikkatini çeker de benden önce değerlendirir diye yüreğim ağzıma geliyor. Geçende, bir gazetede, artistin üst yarısı çıplak fotoğrafı eşliğinde "Çıplak gerçek: Tom Cruze" başlıklı haberi görünce, "Eyvah dergi ellerine geçmiş" diye rahatsızlandım. Çıplaklığı aktardılar, ama dergi sayfalarına sinmiş 'esas çıplak gerçeği' görmezden geldiler... 'Esas çıplak gerçek' şu: İstihbarat konularında uzman gazeteci David Rose'un yazdığı 'Usama Files' başlıklı yazı, ABD'nin şimdilerde saldırmaya hazırlandığı Sudan'ın, doğrudan veya araya aracılar koyarak, "Gelin size Üsame bin Laden dosyasını sunalım" teklifinde bulunduğunu ifşa ediyor... Amerikan yönetimi, "Düşman bir ülkeden istihbarat almak mı, tövbeler olsun" anlayışıyla teklifi reddetmiş... Bir süreliğine Üsame bin Laden'e ev sahipliği yaptığı için Sudan el-Kaide örgütünü en iyi tanıyan ülke. David Rose, Sudan'a gidip Muhaberat yetkilileriyle görüşmüş, dosyalara göz atmış; sonradan adları sıkça duyulan pek çok kişinin dosyası varmış... Rose, "Bush'un 'en azılı teröristler' diye ilân ettiği 22 kişinin çoğu hakkında, Sudan, yıllardır dosya tutuyor" demekte... ABD'nin son Hartum büyükelçisi Tim Carney'in Rose'a söylediği şu: "Siyasallaşmış CIA Washington'u yanılttı..." Bin Laden'in, Sudan'da yaşadığı yıllarda, İngiliz 'Hunting Surveys' firmasının Sudan temsilciliğini yaptığını biliyor muydunuz? Firma, petrol araması yanında Trident nükleer füzeleri de üretiyormuş... Bin Laden o firmanın temsilcisiymiş, 1990'ların ortalarında... Aynı dönemde, Sudan'daki yönetim de, Batı'nın hoşuna gidecek işler yapmakla meşgul. Sözgelimi, 1994'te, 'Çakal' nâmıyla mâruf uluslararası teröristi yakalayıp Fransa'ya teslim eden Sudan yönetimiydi. Sorun şu: Sudan'dan gelen "İlişkilerimizi iyileştirelim" tekliflerine kulak tıkadığı, tehdit mektupları gönderdiği dönemde, Üsame bin Laden'in adı bir kez bile Washington tarafından telâffuz edilmemiş... Büyükelçi Don Petterson, "Terör konusunda yazışırken o sırada Sudan'da bulunan Bin Laden'in adı geçmiyordu" demiş Rose'a... ABD Bin Laden'i ilk kez Şubat 1996'da hatırlayıp, Hartum yönetiminden, "Bu adamı sürün" talebinde bulunmuş. Yönetim, "İsterseniz yaparız, ama burada bizim denetimimiz altında bulunması sizin için daha iyi olur" demiş... Dönemin Sudan Muhaberat başkanı Gutbi al-Mahdi'nin kanaati şu: "Sürgüne yollamak demek, Bin Laden'i tam-gün radikal yapmak anlamına geliyordu." Nitekim, 1996 Mayıs'ında, 300 kişiyi yanına alarak ayrılmış Sudan'dan... Devlet başkanı Omar al-Bashir Amerikalılar'ın da hoşlanacağı birini, Michigan'da okumuş Mahdi Ibrahim Mohamed'i büyükelçi atamış Washington'a. Yeni büyükelçi tam üç yıl her kapıyı çalarak, "Gelin, terörle mücadele konusunda işbirliği yapalım" demiş. Karşısına çıkarılan ufak memurlar, "Sudan terörist bir ülke" nakaratını tekrarlamışlar... "Bir istihbaratçı timi gönderin Sudan'a, her yeri dolaşıp denetlesinler, her dosyayı önlerinde açalım" teklifi dinlenmemiş bile. Aynı teklifi, devlet başkanı imzasını taşıyan bir mektupla da yinelemişler... Sudan'la iş yapan Pakistan kökenli Amerikalı zengin işadamı Mansoor Ijaz devreye sokulmuş. Ijaz Clinton'un tanıdığı biri; ABD ile Sudan arasında altı kez gidip gelmiş ve her seferinde yeni tâvizler sunmuş Amerikalıların önüne. Clinton Ijaz ile Noel geçirmiş, ama tekliflere "Hayır" demiş... Bu bile durdurmamış Sudan'ı ve Janet McElligott adlı bir lobici kiralanmış. "Ben bu işi çözerim" diye kolları sıvamış kadın ve Sudan Muhaberat örgütü başkanından FBI'ın Afrika sorumlusu David Williams'a hitaben yazılmış bir mektubu yerine ulaştırmış. Nairobi ve Darüsselam'daki ABD büyükelçilerinin bombalanmasından sonra, Sudan, o eylemlerle irtibatlı bularak iki Pakistanlı'yı tutuklamış ve Amerikalılara "İsterseniz, sorgulayın" mesajı göndermiş. Cevap, Hartum'daki Şifa ilâç fabrikasına füze saldırısı olarak gelmiş... Sudan'daki yöneticilerin, "Terörle mücadelede işbirliği yapalım, dosyalarımızı açalım" çağrılarına yıllar boyu olumsuz cevap veren ABD, sonunda, 2000 yılı Mayıs ayında, bir ekip gönderebilmiş. Bir yıldan fazla Hartum'da çalışmış o ekip. 2001 yazında, "Sudan'da eğitim kampları da yok, yönetim teröristleri barındırmıyor da" kanaatine varmış ekip... Eski Muhaberat şefi al-Mahdi, "ABD, elimizdeki el-Kaide örgütüyle ilgili belgeleri de gözden geçirdi, ama 11 Eylül'den sadece birkaç hafta önce" demekte... İngiliz Sunday Times tarafından da tahkik edilen Vanity Fair'deki araştırma, Amerika tarafından teröre bulaşmakla itham edilen Sudan'ın kendini iddialardan temizleme çabalarına, Üsame bin Laden ve örgütüyle ilgili bilgi alış-verişi tekliflerine Washington'un ısrarla kulak tıkadığını açığa vuruyor. 11 Eylül uğursuz eylemlerinden sonra kopardığı fırtınayı düşünürseniz, Washington'un bu sağırlığı anlaşılır gibi değil. Kaynakları, David Rose'a, "O çabalar boşa gitmeseydi, dünyayı karartan gelişmeler yaşanmayabilirdi" demişler... Demek ki, o olayların yaşanması gerekiyormuş...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |