T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Saddamsız Irak'ın yararları

1991'in Şubat sonlarında Saddam Hüseyin'in 'Savaşların Anası' diye tanımladığı kara savaşı, şaşırtıcı bir hızla sona ermiş, Irak orduları ciddi bir direnme gösteremeden çökmüş ve Bağdat yolu, güneyden ilerleyen onbinlerce müttefik kuvvetinin önünde, Bağdat kapılarıyla birlikte, ardına kadar açılmıştı. Irak ordusu teslim şartlarını görüşmeye hazırdı. Irak askerleri öyle demoralize bir haldeydiler ki, İtalyan televizyoncularını taşıyan bir minibüsü bile durdurup, teslim oluyorlardı…

Müttefikler, Bağdat'a doğru yürüme kararı alsalar, Saddam Hüseyin, muhtemelen ülkeden kaçmaya çalışacak veya devrilecekti. Ama, Bağdat yolunun ardına kadar açıldığı anda, Amerikalılar, savaşı durdurma ve teslim şartlarını görüşme kararı aldılar.

Bu kararın alınmasında, başından beri Irak'a karşı askeri harekata, büyük ölçüde 'Vietnam sendromu'nun etkisinden çıkmamış olan dönemin Amerikan Genelkurmay Başkanı (şimdiki Dışişleri Bakanı) Colin Powell'ın, tek bir Amerikan askerinin burnunun kanamadığı bir savaşta onbinlerce askerini bir an önce 'muzaffer' bir biçimde Amerika'ya geri taşımaya can atan General Norman Schwarzkopf'un ve Saddam'ın devrilmesi üzerine Irak'ın ve tüm olarak Körfez'in İran etkisi altına düşmesinden çekinen 'siyasi otorite'nin yani Başkan George Bush'un ve Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Brent Scowcroft'un etkisi vardı.

Körfez Savaşı'nın ardından yayınlanan anı kitaplarında bütün bu insanlar, 'Saddam'ı niçin devirmeye kalkışmadıkları'nı uzun uzun ve inandırıcı olmaya pek çalışarak ama pek de bunu başaramadıkları biçimde anlattılar.

Körfez Savaşı'nın amacı, Irak'ı Kuveyt'ten çıkartmaktı ve bu da başarılmıştı. Bundan sonrası, 'uluslararası koalisyon'u, bu arada 'Arap dünyasını karşıya almak', Fransa ve Sovyetler Birliği'nin tepkisini çekmek ve 'BM legalizmi'nin dışına çıkmak tehlikesini taşıyordu. Bush'un, Dışişleri Bakanı James Baker'ın ve Brent Scowcroft'un gerekçeleri genellikle bu noktalar üzerinde toplanıyordu.

Daha sonraları, Suudi Arabistan'ın da Saddam'ın bırakılması için, Washington'a yönelik perde arkası yoğun kulis yaptığı bilgileri yayıldı. Suudilerin, 'Sünni gerekçeler' ile 'Şii İran'ın Irak üzerine nüfuzunun yayılmasından kaygılandığı sanılıyordu. Bu yüzden, pek bayılmasalar da, bir 'azınlık Sünni iktidarı'nı temsil eden Saddam'ın koltuğunda bırakılmasını, 'diğer bela'ya oranla evla görüyorlardı.

Bu 'tahlil' daha sonraları doğrulanmadı. Suudiler, esas olarak, burunlarının dibinde güçlü bir petrol ülkesi olarak Irak'ın demokratikleşmesinden, bu 'demokratikleşme'nin en önce kendilerine yayılmasından korkuyorlardı ve bunun için Washington'a 'kulis' yapmışlardı…

Amerikalılar, Bağdat üzerine yürümeyip Saddam'ı yerinde bıraktıktan sonra, onların 'çağrıları'na ve 'daveti'ne uyan Irak halkı ayaklandı. Önce güneydeki, Necef ve Kerbela'daki Şiiler; o ayaklanmanın Saddam'ın 'dokunulmamış' Cumhuriyet Muhafızları ve helikopterleri tarafından bastırılmasından sonra kuzeydeki Kürtler. Güneydeki isyanın bastırılmasını seyreden Amerika, kuzeydeki isyan da bastırıldıktan ve vahim bir 'mülteci sorunu' ortaya çıktıktan sonra, Turgut Özal ve İngiltere Başbakanı John Major'un bastırması üzerine devreye girip, Irak'ın kuzeyine ve daha sonra güneyine ilişkin 'uçuş yasağı bölgeleri' oluşturdular ve Saddam iktidarını Irak'ın orta bölgesinde sınırlandırdılar.

Körfez Savaşı'nın bu 'yarım hamilelik' halinde sonuçlanmasıyla, başta Irak'ın kendisi ve çevresindeki daha geniş 'stratejik alan' yıllardır süren bir 'istikrarsızlık iklimi'ne sokuldu.

Amerika'ya, ne (Türkiye dahil) bölgedeki ülkeler, ne de kendisini 'ihanete uğramış' hisseden başta Irak halkı, bölge halkları güvenemiyor.

11 Eylül sonrası, 'Irak rejimi' gündeme geldiğinde ortalığı kaplayan itirazların önemli bir bölümü, haklı sebeplere dayanan bu 'psikolojik boyut'tan kaynaklanıyor.

11 Eylül'den birkaç ay önce, Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, Washington'da özel bir sohbetimiz sırasında bana, "Saddam'ı devirme konusunda kararlı olursak ve kararlılığımıza inandırabilirsek, Türkiye'nin yöneticilerinin buna karşı çıkacağını sanmıyorum. Türkiye'de başta askerler, yetkililerin Saddam'dan hazzetmediklerini ve 1 Ağustos 1990 şartlarına dönüşün mümkün olmadığını düşündüklerini biliyorum. Irak'a ilişkin duyarlılıkları, bizi kararlı görmedikleri için" demişti.

Pentagon Siyasi Müsteşarı olduğu Körfez Savaşı sırasında Saddam'ın işbaşında bırakılması kararını Amerikan yönetimi içinde eleştirenlerin başında gelen Paul Wolfowitz, 11 Eylül'den sonra yeni ve güçlü konumunda 'Saddam devrilmelidir' akımının başını çekiyor. 'Şahinlerin başı', işin ilginç yanı, Amerikan yönetimi içinde 'Türkiye'nin dostları' diye bilinen ekibin de ileri gelenlerinden biri.

O nedenle, belirli bir vade içinde Wolfowitz'in başını çektiği cereyan şayet Washington'da ön alır ve Saddam'ın devrilmesi bir 'Amerikan kararı' haline dönüşürse; Türkiye'nin bunun dışında kalmayacağını; aksine 'içinde yer alacağı'nı düşünebiliriz.

Harekat döneminde, Türkiye'nin 'ekonomik ve ticari zararlar'a uğrayacağı besbellidir. Ancak, bunun bir şekilde 'giderilmesi' sağlanabilir ve bundan da önemlisi, Saddam sonrası 'yeni Irak'ın en büyük 'ekonomik ve ticari partneri'nin Türkiye olacağı da besbellidir.

Türkiye, 'denklem'e dahil olduğu takdirde, Irak'ta 'istemediği' bir 'oluşum'un da önüne geçebilir. Kaldı ki, kitle imha silahlarından arındırılmış, barışçıllaştırılmış, nisbeten demokratize edilmiş bir komşuya sahip olmak ve bu komşunun en yakın 'ekonomik ve ticari partneri' olmak, Türkiye'nin 'stratejik çıkarları'na uygundur. Ayrıca, Türkiye'nin 'nüfuz alanı', bir 'Saddamsız Irak' üzerinden Suudi Arabistan gibi 'anakronik' rejimlerin üzerine de iner ki, bu da 'Mekke kalesi ihtilafı' nedeniyle 'anti-Türkiye' çehresi daha net gözükebilen Suudi Arabistan gibi rejimler için 'caydırıcılık'ı başka herhangi bir durumdan çok daha etkili biçimde sağlar.

Bir öngörü daha: Saddamsız bir Irak, İsrail ekstremizminin zeminini de zayıflatacak ve bir 'bağımsız Filistin devleti'nin kuruluş şansını, bugünkü 'statüko'ya oranla güçlendirecektir.


11 Ocak 2002
Cuma
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED