|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'de demokrasinin nasıl işlediğini ve kimi kurumların bu işleyişe nasıl destek verdiğini bilenler için AKP lideri sayın Tayyip Erdoğan'ın kurucu liderliğinin kabul edilmemesi şaşırtıcı değil. Açık söyleyelim kabul edilmesi daha şaşırtıcı olurdu. Hadi çok gerilere gitmeyelim ama 28 Şubat sürecinde bir tavır alınmış, önce Refah Partisi ardından da Fazilet Partisi kapatılmış. Bu tasarruflarda demokrasiye veya hukuka uygunluk gibi bir endişe var mı? Yook. Uysa da kapatılmış uymasa da. Şimdi tamamına yakını bu siyasi gelenek içinde yetişmiş milletvekillerinin bir araya geldiği, bundan da önemlisi % 20'leri aşan bir halk desteğini sağlamış bir siyasi hareket kendi haline bırakılabilir mi? Bence asıl şaşırtıcı olan böyle bir gelişmeyi beklemek. Tabiatıyla bu "kontrollü modernizasyonun" nereye kadar yürüyeceği, sosyal gelişmelerin ne ölçüde kontrol altına alınabileceği ayrı bir mesele. Yüksek mahkemenin kararında şaşırtıcı olan yön yok mu? Elbette var. Bence türbanlı kurucuların siyasi parti kurucusu olabileceklerine oybirliğiyle karar vermeleri şaşırtıcı. Gerçi karar bütünüyle doğru. Başörtülü hanımların kurucu olmalarını engelleyen hiçbir yasa veya anayasa maddesi mevcut değil. Anayasa Mahkemesi üyeleri de oybirliğiyle bu gerçeği ilan etmişler. Bu şunu gösteriyor: Farklı etkenler devreye girmezse yüksek mahkeme hiç tereddüt etmeden oy birliğiyle hukuka uygun kararlar alabiliyor. Başörtülülerin siyaseten yasaklanmalarını gerektiren acil bir zaruret ortalıkta gözükmüyor. Ancak aynı değerlendirmeyi karizmatik kişiliğiyle AK Parti oylarını yükseklere taşıyan Tayyip Erdoğan için yapmak mümkün değil. Onun önünün kesilmesinde zaruret var. Kusura bakmayın demokrasiye ve hukuka uysa da var, uymasa da... Pekala başörtülülerin kurucu olarak kabul edilmelerinin şaşırtıcı olan yönü neresi? Şurası: Siyasi Partiler Kanunu kimlerin parti kurucusu olabileceklerini hükme bağlamış. Diyor ki kanun, "Siyasi partiler, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip en az otuz Türk vatandaşı tarafından kurulur" (md. 8). Eğer milletvekili seçilmeye engel bir durumunuz varsa siyasi parti de kuramıyorsunuz. Nitekim sayın Erdoğan'ın parti kuruculuğunun yasaklanması TCK 312. Maddesine göre mahkum edilmesi ve daha sonra kabul edilen şartlı salıverilmenin yüksek mahkeme tarafından af gibi yorumlanmasına dayanıyor. Anayasa'nın 76. Maddesine göre 312. maddeden mahkum olanlar af edilseler bile milletvekili olamıyorlar. Pekala başörtülü kadınlar milletvekili olabiliyorlarsa bir hafta önce açıklanan Fazilet Partisi'nin kapatılmasının başlıca gerekçeleri arasında Merve Kavakçı'nın milletvekili yapılması nasıl yer alabiliyor? Çünkü gazetelerde yer alan bilgiye göre, gerekçede deniyor ki: "Türbanın eylemli bir durum yaratılarak TBMM'ye taşınması girişimiyle geçmişin teokratik bir devlet deneyimi geçirmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'nde özel bir yeri ve önemi bulunan laiklik ilkesi ağır bir biçimde ihlal edilmiştir." Şimdi ben şaşırmakta haksız mıyım? Eğer milletvekili ve parti kurucusu olmak başörtülü kadınların da hakkıysa -ki öyledir- nasıl oluyor da bir partinin böyle bir kimseyi aday göstermesi ve Meclis'e taşıması kapatılmasına sebep olabiliyor. Biliyorsunuz bu olaydaki "büyük" kusuru sebebiyle Nazlı Ilıcak da milletvekilliğinden oldu. İster istemez insan "bu iki farklı görüş iki farklı heyetin ürünü mü?" diye düşünmeden edemiyor. Şaşırmayanlar şaşıranlara yardımcı olsun lûtfen!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |