|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Adalet bakanı Prof. Hikmet Sami Türk Anayasa Mahkemesi'nin Tayyip Erdoğan'la ilgili kararından üzülmüş görünüyor. "Mahkeme, keşke daha özgürlükçü bir tavır takınsaydı" diyor. Bir hukukçu olarak, Erdoğan'ın siyasi yasağının uzun sürmeyeceği, Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra da çözümün tükenmediği görüşünde Prof. Türk. İki yoldan birinin AK Parti genel başkanının engelini kaldıracağını söylüyor: "Şu anda Meclis gündeminde bulunan TCK 312. maddenin ikinci fıkrasıyla birlikte cezalandırılan eylemin tanımı değişip suç olmaktan çıkıyor, bu durumda iade-i muhakeme isteyebilir; bir de, üç yıl dolunca memnu hakların iadesi talebiyle siyasi hakkını elde etmesi yolu var." Türkiye'nin içinden geçtiği süreç adalet bakanlığına özel hassasiyetler yüklüyor. 'Yolsuzluklar' sonuçta mahkemelerin önüne geliyor. Ekonomik kriz, dünyanın her tarafında, mala karşı işlenen suçları artırıyor; bu da yargının görev alanında. Şartlı tahliye ve cezaların ertelenmesi yasasına rağmen cezaevleri kalabalık; tutuklu ve hükümlülere insanca şartlar sağlamakla da adalet bakanlığı yükümlü. İdeolojik suçlardan mahkum gençler cezaevlerinde, yakınları da 'ölüm evleri'nde açlık grevi ve ölüm orucu eylemi sürdürüyorlar; bu ayıbı sona erdirecek kararı da Prof. Türk'ün başında olduğu bakanlık verecek... Prof. Türk, önceki akşam, gazete temsilcileri ve yazarlarıyla bir araya gelerek cezaevlerindeki eylemleri sona erdirme yolunda bir ilk adım attı. "Tâviz yok" demesine rağmen, öne sürdüğü çözüm formülü, üzerinde çalışılırsa sonuç alabilecek bir iyi niyetin ürünü. Muhatabının terör örgütü değil de İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya barolarının başkanları olması da umutlanmak için bir sebep. Bakan Türk'ün bizleri dâveti, dört oda başkanının, eylemleri sona erdirme amacıyla teklif ettikleri 'üç kapı, üç kilit projesi'nin neden uygulanamayacağını anlatmak içindi; ancak, gecenin ileri bir saatinde birbirimizden ayrıldığımızda, aradaki mesafenin kısaldığı hissine kapıldım. Eylemler 'f-tipi cezaevi' uygulamasına karşı başlatıldı. F-tipi denilen özel cezaevlerinde, tutuklu ve hükümlüler tek veya üçer kişilik odalarda kalıyorlar. Kütüphane, işlik ve spor salonları dışında birbirlerini görme imkânı bulunmuyor cezaevi sâkinlerinin. Daha önce kaldıkları 50-100 kişilik koğuşlarda kendi bildikleri gibi davranmaya alışmış siyasi tutuklular, 'f-tipi'ndeki yalnız hayatı 'tecrit' olarak görüyorlar. Başlattıkları ölüm orucu eyleminde bugüne kadar 45 kişi hayatını kaybetti; kısa sürede eylemi bitirecek bir formül üzerinde uzlaşma sağlanamazsa, her an ölebilecek 150 kadar eylemci bulunuyor... Bu defa umutlanmamın sebebi, bakan Türk'ün ağzından çıktığını kendi kulaklarımla duyduğum şu sözler: "Ölüm oruçlarının sona ermesini, annelerinin gözyaşlarının dinmesini istiyoruz. Her bir eylemcinin ölümünde kendi evlâtlarımızı kaybetmiş gibi üzülüyoruz." Bu başlangıçla olumlu bir sonuca ulaşılabilir. Baro başkanlarının teklifleri, üç kişilik odalarda kalanlardan odaları aynı koridora açılan dokuz kişinin gündüz bir arada bulunmalarını öngörüyor. Üç odanın kapısı açılınca dokuz kişi koridora çıkabilir ve günlerini birbirleriyle geçirebilirler. Daha önce "F-tipi cezaevleri kapansın" talebini seslendiren eylemcilerin, baro başkanlarının formülü kabul görürse, ölüm orucundan vazgeçebilecekleri anlaşılıyor. Adalet bakanlığı bu teklifi 'uygulanabilir' bulmuyor; yasaya aykırı olduğunu, koridorların yaşama ve vakit geçirme amacıyla kullanılamayacağını söylüyor. Güvenlik açısından da sakıncalar doğururmuş koridorların yaşama mekânı olarak kullanılması. Prof. Türk, "Barolar iyi niyetli, ancak tekliflerinin uygulamaya konulması imkânsız" diyor... Onun da, cezaevi sâkinlerinin haftada beş saat, 10'u bir arada bulunmalarına imkân sağlayacak bir karşı teklifi var. Eylemleri sona erdirir ve cezaevinin sağladığı vakit geçirme etkinliklerinden en az birine katılırlarsa, topluca vakit geçirmeye müsait bir mekânda 10 kişinin bir arada bulunmasını sağlayabilecekler. Bu amaçla tespit edilen beş saatin haftada bir gün kullanılması mümkün olduğu gibi, aynı kolaylıktan beş ayrı gün birer saat yararlanmak da mümkün... Bir arada bulunulabilecek toplam saat de artırılabilir geldi bana. Teklifler arasında büyük farklar var; ancak, adalet bakanlığının, sorunu çözmek için bugüne kadar asla yanaşmayacağı sinyalini verip durduğu farklı tekliflere açık görünmesi bile önemli bir adım. Dört baro başkanı ile adalet bakanı bu amaçla karşı karşıya gelirlerse, buluşabilecekleri bir ortak nokta bulunduğunu anlayacaklar... "Eylemler dursun, anneler ağlamasın" diye çıkılan yolda ortak nokta bulunacaktır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |