T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ah şu "rasyo" meselesi!

Akşam gazetesinin sevinci manşetinden okunuyor: "Büyük uzlaşma" (!) Meclis'te Bankacılık Yasası'na ilişkin sabaha kadar süren "pazarlık" sonucunda nihayet "orta yol" bulunmuş. Peki "Yasa ne getiriyor?" Yine Akşam'ın haberinden: "0 ile 5 arası rasyoya sahip bankalar; 5 rasyoya gelebilmek için ortaklar yarı hisse koyacak. Koyduğu hisse kadar kamu kaynağı aktarılacak."

Son günlerde hakkında pek çok laf edilen bu "rasyo" meselesine geçenlerde değinmiştim. Ve hatta yazının başlığından şöyle sormuştum: "Şu rasyo meselesini biz de öğrenebilsek!" Peki arkada bıraktığımız beş on içinde "rasyo" meselesini yeterince öğrenebildik mi? Sizi bilmem ama, Meclis'te sabaha kadar süren tartışmaya rağmen işin aslını çıkartabildiğimi söyleyemem. Evet ortada bir "Büyük uzlaşma"nın olduğu muhakkak; ancak uzlaşmanın gerçek taraflarının kim olduğu benim için hâlâ meçhul...

"Bankacılık Yasası" etrafındaki tartışmalardan daha fazla söz etmeyeceğim. Bugün için niyetim şu "rasyo" meselesinin siyasi hayatımızda nasıl tezahür ettiğini kısaca gözden geçirmekle sınırlı. Hareket edeceğim soru şu: Bankacılık dünyasını anladık da, siyasi hayatımızın "rasyo"su nasıl tespit edilecek? Yani daha açıkça; Siyasi hayatımızda kaçla kaç arası "rasyo"ya sahip olan siyasi partilere hayat hakkı tanınacak? TBMM yeni bir seçimle yeniden oluşurken "kamu kaynağı" kaç "rasyo"ya sahip olan siyasi partilere aktarılacak veya akıtılacak?

Hepimiz biliyoruz ki, bugün hükümeti oluşturan partilerin "rasyo"ları haddinden fazla düşük. Ve bu partilerin önümüzdeki seçimden sadece "öz kaynakları"nı kullanarak "rasyo"larını yükseltmiş olarak çıkmaları bir hayal... "Rasyo"lar o derece alt düzeylerde geziniyor ki, onları bir "Büyük uzlaşma"nın filan kurtarabilmesi de pek mümkün görünmüyor. Öyleyse ne yapmalı?

Dün bir gazetenin sayfa düzeni ilginçti. Tayyip Erdoğan için "denizin bittiği" müjdesini veren haberin hemen altında da duruşma sırasının HADEP'e geldiği duyuruluyordu. Kötü bir niyetten değil tabii ki... Sadece "rasyo" meselesi!

Biliyorsunuz, "Bankacılık Yasası"nda gerçekleştirilen değişiklikler çerçevesinde, hükümet, bankalarda aranacak "rasyo"ların tespiti sürecinde canla başla mücadele verdi. Ama aynı hükümetin siyasi partilerin "rasyo"sunun belirlenmesinde aynı derece etkin olabilmesinin imkanı yok. Peki bu durumda, sadece siyasi partilerin "rasyo"larının tesbitinde acaba başka imkanlar seferber edilemez mi? Bilmem! Aklıma geldiği için sadece soruyorum...

Şimdiye kadar yazdığımla hiç ilgisi yok ama yine aklıma geldiği için aktarıyorum.

Hürriyet'in dünkü sayısının birinci sayfasında "Erdoğan kararı kaos yarattı" başlığı altında "İyimserler" ve "Kötümserler" başlıkları altında Anayasa Mahkemesi'nden çıkan son karar değerlendiriliyordu. İsterseniz, "iyimser" yorumları bir kenara bırakıp, "kötümser" yorumlara bir göz atalım: "Mahkeme reddeder -2003'te memnu hakları iade edilmez. Vekil olamaz./312 değişse de olmaz- DGM, bu değişikliği yeterli bulmayabilir./Seçime yetişemez- DGM kabul etse de Erdoğan ilk seçime yetişmez."

Nasıl, haddinden fazla "kötümser" değil mi? Herhalde siz de "Nasıl olur? Rasyo'su yüzde 20'lerde dolaşan bir siyasi oluşum için böyle kötümser laf edilir mi?" diye düşünüyor ve bu yorumun gerçekleşebileceğine hiç ihtimal vermiyorsunuzdur... Umarım siz haklı çıkarsınız; ama unutmayın, bu "rasyo" meselesi artık hiçbir zaman olmadığı kadar önemli... Sizin yerinizde olsam bu "rasyo" meselesini daha ciddiye alırdım. Bütün bu olup bitenden sonra ben böyle yapacağım...


12 Ocak 2002
Cumartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED