T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir otomobil, saatte 80 km hızla duvara çarpıyor

İşte olayın gelişimi...
- Çarpışmadan 26 milisaniye sonra ön tamponlar araca gömülür.
- Araç kendi ağırlığının 30 katı kadar bir kuvvetle frenlenir.
- Sürücü ve yolcular kemer ile bağlı değillerse 80 km süratle, araç içinde harekete devam ederler.
- 39 milisaniye sonra sürücü koltuğuyla beraber 15 cm öne doğru fırlamıştır.
- 44 milisaniye sonra sürücü göğüs kafesiyle direksiyona çarpar.
- 50 milisaniye sonra araç ve içindekiler üzerinde etkiyen yavaşlatıcı kuvvet 80 G'ye ulaşır (yani kendi ağırlıklarının 80 katı büyüklükte bir kuvvet, üzerlerinde etkir.)
- 68 milisaniye sonra sürücü 9 tonluk bir kuvvetle gösterge paneline çarpar.
- 92 milisaniye sonra sürücü yanındaki yolcuyla beraber aynı anda, kafasını ön cama çarpar, yolcu bu çarpmayla kafasına ölümcül bir darbe alarak camdan dışarıya fırlar.
-100 milisaniye sonra direksiyon tarafından tutulan sürücü, tekrar aracın içine düşer, o anda ölmüştür.
- 110 milisaniye sonra araç yavaşça geriye çekilmeye başlar.
- 113 milisaniye sonra sürücünün arkasında oturan yolcu sürücü seviyesine yükselir ve kafasıyla sert bir darbe yapar, aynı anda kendisi de ölümcül bir darbe almıştır.
- 150 milisaniye sonra tekrar sessizlik egemen olur cam, çelik, plastik parçaları yere düşer.
- 200 milisaniyeden daha kısa bir süre içerisinde her şey biter.
- Ortaya çıkan enerji inanılmazdır; 80 km/h hızda ortalama 1 ton ağırlığındaki bir otomobili 30 metre yukarıya fırlatabilir.
Lütfen otomobil hareket etmeden önce emniyet kemerini takın.
(Nahit Peker ve Mesut Koçak'a teşekkür.)

KRİZİ ÜÇ GÜN ÖNCEDEN BİLMEK

Yeditepe Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. M. Atilla Öner, Radikal'de çıkan (27 Kasım 2001) bir yazı üzerine şu değerlendirmeyi yapıyor...

Hikayeye göre, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu 1993 yılında İstanbul'daki dolmuşların yenilenmesine karar verir. Yönetim Kurulu üyesi Süleyman Ersal bu projeyle görevlendirilir. Yurtiçinden ihtiyaçlarını karşılayamayacaklarını (?) öğrendikten sonra yurtdışından Volvo ile anlaşırlar. Ersal'ın dediğine göre: "5 Nisan 1994 kararları, ekonomik kriz ve doların hızlı artışı planlarımızı suya düşürdü, anlaşmalar çöpe gitti. Neyseki krizin olacağından üç gün önceden haberim vardı da, projeyi zarar etmeden sonlandırdık!"

Birileri Sn Derviş'e bu hikayenin son cümlesini nasıl yorumlayacağını sorabilir mi?

"Bana güvenin" diye dayılanmadan düşünmek çok yararlı olur...

ADI SEFA'YDI

Sefasını süremeden göçtü gitti dünyadan. Gecenin soğuğuna yenik düştü. Bir kış gecesinin.

14 ya da 15 yaşındaydı, rivayet muhtelif.

Babası tokatlayıp göndermiş onu, haber kaynaklarına göre.

Bilmiyoruz, belki tokatlamadı ama, eve de almadı. Sefa ise anneannesinin evine gitti, Aksaray'a... Evde kimseyi bulamadığı için, kapının önünde yığıldı kaldı ve son uykusuna daldı.
Sığınacak bir yer olmadığından, olduğu yerde dondu.
Sefa için kim ağıt yakar şimdi? Kim üzülür?
Hepimiz üzülürüz, evet.
Ama o kadar işte!
Üzülür ve geçeriz. İşimize bakarız.
Çok önemli işlerimiz vardır çünkü!
Dünyayı kurtaracağız ya!..
Vatan bizden hizmet bekliyor ya!..

Bayramoğlu

Dört beş ay önce size söylemiştim hatırlarsanız, "Bana kalsa bu gazetede Ali Bayramoğlu'nun da yazmasını isterim" demiştim. Hadi gözünüz aydın.


12 Ocak 2002
Cumartesi
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED