T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Niçin yıkıyorlar?

Hz. Peygamber zamanından Suud Hanedanı'nın hakimiyet dönemine kadar kutsal topraklarda yapılmış birçok eseri, tarihi izleri, tarih olmuş coğrafyayı bu hanedan (krallık) niçin yıkıyor, siliyor, değiştiriyor? Düşünüldüğü ve kendileriyle konuşulduğu zaman bu tahribatın aşağıdaki sebeplere dayandığı anlaşılıyor:

1. İnanç (din, itikad): Muhaliflerinin Vehhâbîlik, kendilerinin ilk saf ve sade dine dönüş hareketi, (ed-da'vetu's-selefiyye) dedikleri dinî ve muhtemelen sonra siyasi hareket, bid'atlar ve şirke karşı savaş açmıştır. Onlara göre mezarlara, peygamber, sahabe ve evliya ile ilgili mekan, eşya ve tarih izlerine saygı göstermek, buraları ziyaret etmek, yapılan dualarda bu şahısları ve onlarla ilgili yerleri aracı kılmak, "Allah'ım, bunların hatırı için duamı kabul et" demek (tevessül) veya buralarda yapılan duanın daha çok kabul şansı bulunduğuna inanmak tevhîd (Allah'ın birliği) inancına aykırıdır, şirktir (Allah'a başkasını ortak koşmak, yaratılmışlara ilâhî sıfat ve yetkiler tanımaktır). Şirk de en büyük günah olduğuna göre bununla mücadele etmek Müslümanlar'ın birinci vazifesidir. Bu mücadelenin bir şekli de bütün bu kutsal veya kutsallık izafe edilmiş nesneleri (türbeleri, mezarları, binaları, eşyayı, izleri) ortadan kaldırmak, yok etmektir. Birçok sahabe kabri ve İslam tarihi ile ilgili eserler, izler bu yüzden yıkılmış, yok edilmiştir.

Bize göre bu mekanları ziyaret, oralarda Allah'a ibadet ve dua etmek, Allah katında değerli ve sevgili olduğuna inanılan insanları duada araya koymak, onların adını anarak, "Bunların yüzü suyu hürmetine duamı kabul et Allah'ım!" demek şirk değildir. Tevessül adı verilen bu davranışın caiz olup olmadığı konusu da geçmiş alimlerce tartışılmış, caiz görenler ve görmeyenler olmuştur.

2. Din hizmeti: Hac, umre, iki kutsal mescidde namaz gibi ibadetlerin kolayca yapılabilmesi ve izdihamın ortadan kaldırılabilmesi için yol açma, mekanı genişletme gibi inşaat ve tedbirlerin zaruri hale gelmesi. İlk halifelerden itibaren Medine mescidinin genişletilmesine ihtiyaç hasıl olmuş, mescit çevresindeki evler, yollar ve diğer mekanlar alınmış, yıkılmış mescide katılmıştır. Bu sebeple istimlak, yıkma ve inşa zaruri olduğunda elbette yapılacaktır. Ancak hem zaruretin sınırları aşılmamalı, hem de ihtiyacı karşılayacak genişletmeler yapılırken muhafaza edilebilecek tarihi eserler korunmalı, yıkmadan amacı gerçekleştirme yolu aranmalıdır.

3. Osmanlı ve Türk düşmanlığı: Vehhâbî hareketi başladığında karşısında Osmanlıyı bulmuş, onunla savaşmıştır. Savaşan iki gurup arasında düşmanlık, aleyhte propaganda, abartma, çarpıtma, iftira olağandır. Bu savaş sırasında ve sonrasında ne yazık ki, bunlar olmuş ve bundan sonra da uzun yıllar bu Osmanlı düşmanlığı devam etmiştir. Osmanlı devleti ortadan kaldırılıp yerine yeni Türkiye kurulunca, İslam dünyasının birleşip güçlenerek kendi maddi ve manevi değerlerine, kendi mukadderatına ve geleceğine sahip çıkmasını istemeyen, bunu kendi siyaset ve menfaatlerine aykırı bulan sömürgeciler, işbirlikçilerini kullanarak İslam ülkelerinde ve özellikle Orta Doğu'da, okul kitaplarına varıncaya kadar her vasıtayı kullanarak yıllarca Türk düşmanlığı aşılamışlardır. Çünkü –onlara göre– İslam dünyasının kendine gelip birleşmesi ve güçlenmesine öncülük edebilecek insan topluluğu Türkiye'dedir. Türkler'in devraldığı tarih ve kültür mirası böyle bir şuur ve rehberliği mümkün kılmaktadır.

4. Maddi menfaat: Kutsal topraklara seyahat ve ziyaret büyük bir rant oluşturmaktadır. Bu topraklara hakim olanlar rantı –pastanın büyüğü saltanata en yakın olanlara verilmek üzere– kendi aralarında paylaşıyorlar. İki mescidin çevresi turistik ve ticari mekanlar, işletmeler bakımından elmas değerindedir. İşte bu ranta göz dikenler, başka hiçbir şeyi görmeksizin, hiçbir hassasiyeti gözetmeksizin tarihi yıkıyor, tahrip ediyor ve yeniyi, para getireni yapıyorlar.

5. Medeniyet, tarih şuuru, edep, nezaket, san'at zevki.. eksikliği: Bu sebebe dayalı bir yıkma ve yapma örneği, Kâbe'nin (Mescid-i haram'ın) hemen yanında, âdeta tepesinde, çok önemli bir tarihi mekanda, bazı tarihi eserleri ve izleri yok ederek yapılan misafirhane/saraydır.

Bütün bunların olması, engellenememesi ve devam etmesinin sebebi ise İslam ülkeleri arasındaki soğukluk ve kopukluktur. Müslümanlar'ın başına gelen bunca felaket, içine düştükleri zaaf ve zillet hâlâ akıllarını başlarına getirememiştir. Hâlâ maddi veya manevi sebeplerle İslam'a ve Müslümanlar'a karşı, hatta düşman olan yabancıların oyunlarına gelinmekte, bir türlü engeller aşılarak kardeşler bir araya gelememekte, güç ve işbirliği yapamamakta, tam aksine birbirlerine yabancı ve bazan düşman gibi davranmaktadırlar. İlişkiler böyle gittiği sürece (eğer kaldıysa) daha çok kale ve eser yıkılacaktır.


13 Ocak 2002
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED