T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yanlışlık

Yanlışlıkla saçmalık ikiz kardeşler kadar birbirine benzer. Bazan yanlışlığın mı saçmalığa yol açtığını, yoksa saçmalığın mı yanlışlığı doğurduğunu kestirmek imkânsız hale gelir. Albert Camus'nün Yanlışlık adını taşıyan öyküsünde, bir yanlışlıktan doğan saçma durumun altı çiziliyordu. Pansiyon işletmecisi bir ana kız, pansiyonlarına gelen bir müşteriyi soyuyor, sonra da onu öldürüyorlardı. Sonra da soyup öldürdükleri bu adamın, uzun yıllar kendilerinden uzak kaldıktan sonra ortaya çıkan, fakat annesine ve kız kardeşine sürpriz yapmak için kimliğini gizleyen evin oğlu olduğu anlaşılıyordu. İşte yanlışlıkla saçmalığın hem iç içe girdiği, hem birbirini doğurduğu bir kombinezon. Telâfisi imkânsız bir karışıklık..

Bazan kaderin ironisi (veya diyelim ki, ilâhî cilve) saçmalıkla ve yanlışlıkla eşleşir. Buradaki yanlışlık, olmaması gereken, olması beklenmeyen bir yanlışlıktır. Sağlıklı hayat için yürümeyi öngören sporcunun, yürürken, üstelik genç yaşında hayatını kaybetmesi... Veya kalp naklini ilk kez gerçekleştiren bir doktorun kalbine yenik düşmesi gibi olaylarda hem bir yanlışlığın olduğunu gözlüyoruz, hem kaderin bir istihzası ortaya çıkıyor, hem de bir saçmalıkla karşılaşıyoruz. Bazan, hastaların: "Bu hasta ben miyim? Bu hasta nasıl ben olabilirim?" türündeki isyanları, biraz da ortaya çıkan saçma durumu kabul edememeyi dile getirmiyor mu?

Polisin görevlerinden biri de, suçun işlendiği mahalli kontrol altında bulundurmak, böylece delillerin ortadan kalkmasını önlemek değil midir? Ama polis delilleri muhafaza edeceğim derken bilerek veya bilmeyerek delillerin ortadan kalkmasını sonuçlayan işlemler gerçekleştirirse, saçmanın tam da orta yerine düşmüş olur. Ya da suç mahallinde her nasılsa ele geçirdiği birini sanık diye içeriye alırsa ve bu kişi, görünürdeki alâmetlere (karineye) göre tutuklanmak, hatta mahkûm edilmek durumunda bırakılırsa... Adalet tarihinde rastlanmayan değil, nerdeyse olağan hale gelen bu olaydaki saçmalığın telafisi nasıl mümkün olur? Polis, elbette, ben elime geçen delilleri kaçırmak istemem ve onları son raddesine kadar değerlendirmek isterim, diyecektir. Sanık da, ben masumum, diye feryadını sürdürecektir. Ama ortada bir yanlışlığın, bu yanlışlıktan doğan saçmalığın bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ve nihayet işin içinden çıkamadığımız kör noktaya gelip dayandığımızda "kaderin istihzası" gerekçesine sığınıyoruz. Doğru, ortada, bizimle istihza eden bir yanlış durum, bir saçmalık bulunmaktadır. Ama onun telâfi edilemezliğini nereye koymalı? O telâfi edilemezlikteki saçmalığa nasıl bir izah bulmalı?


13 Ocak 2002
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED