|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ne yapalım.. Yazgımız böyleymiş.. Aslında problem, bize Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği eğitimde.. Antik Yunan'dan, post-modernizme kadar uzanan bütün çağları, düşünceleri, aşamaları öğrendik.. Yazının bulunmasından, Kadeş Antlaşması'na, Magna Carta'dan Habeas Corpus'a kadar herşeyi okuduk.. Feodalizmi de, Burjuvazi'yi de, Sanayi Devrimi'ni de, Bilgi Çağı'nı da biliyoruz.. Ayrıca "İyi Padişahlar" olduğu zaman Osmanlı'nın yükseldiğini, "Kötü Padişahlar"la da çöktüğünü öğrettiler bize.. Beynimizin gri hücrelerinde, hep böyle bilgiler dolu.. Bir anlamda, kafalarımız "Batı"da.. Ama vücudumuzu hep "Doğu"da bıraktılar.. Bize ne öğretildiyse, "Bunları Türkiye'de de uygulayalım" dedik.. İşte son örnek, "Kopenhag Kriterleri" değil mi? - Kopenhag Kriterleri ne diyorsa, hepsini kabul edelim, diyoruz.. Ama vücutlarımız Doğu'da kalmaya mahkûm ya.. Diyorlar ki.. - Burası o kadar demokrasiyi, o kadar hukuku, o kadar insan haklarını kaldırmaz.. - Kuvvetler Ayrılığı olsun, diyoruz.. - Serbest Rekabet olsun, diyoruz.. - Hukukun Üstünlüğü olsun, diyoruz.. Cevap hep aynı.. - Türkiye jeo-politiği bunların hepsini birden taşıyamaz.. Ama Resmi İdeoloji, "Batılılaşmak" hedefini gösteriyor.. Yine de, "Batı, genellikle Türkiye'yi bölmek, yok etmek isteyen ülkelerle dolu bir coğrafya"dır deniliyor.. Bıktırıcı, yorucu bir süreç bu.. "Demokratikleşiyoruz" diye, Anayasa değişikliği yapılıyor.. Ama, bu değiştirilen Anayasa'nın maddelerine uygun yasalar yapılmıyor.. İnsanlar, "Anayasa'ya uyarlı" isteklerini seslendirince, "yasalara uyarlı" biçimde tutuklanıyorlar.. "Özelleştirme Şart" deniliyor.. Ve arkasından, Cumhuriyet tarihinin en büyük kamulaştırma hamlesine girişiliyor.. 18-20 banka ve bunların iştirakları da kamulaştırılıyor.. O kadar ki, bankaların resim koleksiyonları bile kamunun oluyor.. Özgürlük hamlesi diye, "Kadın memurlara pantalon giyebilme hakkı" tanınıyor.. Bıktırmadı mı sizi de bu süreç?. Bütün bu tutarsızlıklar arasında, bir de kötü yönetiliyorsunuz.. Toplumların en büyük arayışı, güvenliktir, istikrardır.. Dün emeklilik hayatını güvenceye aldığını sanan emekçi, bir bakıyor ki, bütün birikimleri sıfırlanmış.. Girişimci yarına "Nasıl daha büyürüm" diye bakamıyor.. Bütün çabası, iflas noktasına gelmemek.. "Dünyada barış" diye ittifaklara giriyorsunuz.. Ve müttefikleriniz ile savaşa kadar dayanacak sorunlarınızı, çözemiyorsunuz.. Özetle, gerçekten yorucu bir süreç bu..
ŞAKA
Vatandaş var, vatandaş var!.
Afganistan'da yakalanan (veya esir alınan) İngiliz vatandaşları için, İngiliz diplomatlar, Küba'daki Guantaname üssüne gittiler.. Belki bir, belki iki İngiliz var.. Ama, İngiliz Devleti, "vatandaş"ının "hukuku"nu aramak zorunda.. Şu anda Amerika'da 40'tan fazla Türk, "süresiz gözaltı"nda.. Yani "savaş esiri" falan değiller.. Keşke Ecevit, "dünya sorunları"nın yanında, "Türkler'in sorunları"na da ilgi duyabilseydi..
RÖTARLI SİYASET
Özal'ın ruhundan özür dileyin!.
Hepinizin bir "özür" borcunuz yok mu? Kimden mi? Tabiî ki Turgut Özal'ın ruhundan.. Ne demişti Özal Amerika'ya? - Bize yardım vermeyin artık.. Gümrük duvarlarınızı indirin, bizimle ticaret yapın!. 1980'lerde söylemişti bunu Özal.. Şimdi Ecevit ve yandaşları, 20 yıl rötarla aynı şeyi söylemiyorlar mı? Ne demişti Özal? - Saddam'a dayalı bir Irak politikası olmaz.. Peki şimdi Bülent Ecevit, ıkına sıkına aynı noktaya gelmedi mi 15-20 yıl gecikme ile? IMF ile "stand-by"ı yaptığı zaman, Ecevit "Bu Latin Amerika modelidir" dememiş miydi? Gidin, özür dileyin Özal'ın ruhundan.. Baba Bush'la Özal'ın dostluğuna takılanlar, oğul Bush'un "aile dostu" olmadı mı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |