T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Model olmak" kolay değil...

Bir ülkenin başbakanı yanında Amerika'ya kadar götürdüğü model olma iddiasını, ülkesine döner dönmez, safsataya dönüştürecek uygulamalara imza atmaya hazırlanıyor. Ekonomik bunalımdan dolayı Arjantinleşip Arjantinleşmeyeceği tartışılan bir ülkenin "siyasi model" kozunu kullanarak kriz atlatma yöntemi icat etmesi gibi garabet sergileniyor.

Afganistan'a laiklik modeli, İslam dünyasına demokrasi ve özgürlük dersi, geri kalmış ülkelere çağdaşlaşma projeleriyle uluslararası piyasalarında yer edinmeye çalışan bir yönetim... "Her topluma uyar" model projeler karşılığında ekonomik kriz atlatma hayalinde tarz-ı siyaset...

Örneğin, Afganistan'ın laikleşmesi ve çağdaş değerlere kavuşturulması projesini hayata geçirilmesi karşılığında 15 milyar dolarlık yatırımlardan aslan payının alınmasına ne dersiniz? Böylece hem kardeş bir ülkeyi tarihlerinde görmedikleri bir özgürlük, laiklik ve çağdaşlık standardına yükseltmiş olacak hem de nasıl olmuşsa bir türlü model olamayan kendi ekonomisini kurtarmış olacak. Zaten tarihi boyunca İngilizlerin, Rusların çağdaşlaştırma ve modernleştirme girişimlerine kafirdir deyu karşı çıkan Afganlıları, tarihi ve kültürel olduğu düşünülen bağlara sarılarak "biz adam edebilir"dik. Bu gerici kafaların dilinden ve dininden anlayacak başka bir model ülke olamazdı.

Ne ki, Afganistan'a yapılacak yatırımlarda kime, hangi ihalenin, ne kadarının verileceğini kararlaştıracak konsorsuyumu oluşturan ülkeler arasına giremedikleri çabuk anlaşıldı. Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail yatırımları belirleyecek ve aslan payını alacaklar ve diğerlerine ne uygun düştüğüne karar vereceklerdi.

Ama olsun, model olmak her ulusa nasip olmazdı; hele böyle zor zamanlarda dünya barışı ve kardeş bildiği Afgan halkının –henüz bu kavramların , çağdaş değerlerin bilincinde olmasalar da, hatta karşı çıksalar bile– iyiliği adına, ideal ve misyon duygusu ile modeli uygulamaya kararlıydı yöneticiler. Bu misyonu nasıl yerine getirebilecekleri konusunda Batılı müttefikleri ikna etmeye çaba göstermeleri gerekiyordu. Ne de olsa toplum mühendisliği konusunda yeterince birikim ve deneyim sahibi olduklarından emindiler.

Diğer İslam ülkeleri yeterince bilinçlenmemiş olsa da gam değil. Amerikanın kökten dinciliğe ve terörizme karşı sürdürdüğü savaş sırayla kapılarına dayanacaktı ne de olsa. Model ülke olarak ortak tarihi ve kültürel bağlarının olduğu ülkelere aynı misyonla yardım etmeye hazırdılar. Çağdaşlaşma hele hele demokratikleşmeleri o kadar önemli değildi ama laik bir yapıya bürünmeleri dünya barışı için elzemdi. Gerekirse bunu istemeyenlerin kafasını ezerek, müttefik güçlerle birlikte modeli oraya ihraç etme fedakarlığını göstermeye hazırdılar.

Ama küçük bir ayrıntı hala çözülmüş değildi. Olanca fedakarlığa ve dünya sistemi içinde hiçbir ülkenin keşfedemediği 'model'i İslam ülkelerine yaymak için müttefiklerini ikna etse de ekonomik kriz bir türlü atlatılamıyordu. Hele hele bunca fedakarlığı göze alıp, kardeş ülkelerin ideolojik imarı için yatırım yaptıkları halde ne altyapı ihalelerinde ne yeniden imar projelerinde değil aslan payı küçük bir payın verileceği yönünde ışık belirmiyordu. Bu işte bir terslik olmalı.

Aslında benzer bir deneyim 10 yıl önceki süreçte de yaşanmıştı. Ama Batılı dostların yaptıkları hatayı bu sefer anlamış olmalılar. Kızıl komünizmin boyunduruğundan kurtulan soydaş ülkelerin çağdışı, kökten dinci rejimlerin eline düşmemesi için ne kadar yardımcı olmuştular. Model iyi işlemiş; demokratik ve çağdaş olmasa da laikliğin demir yumruğunu güçlendirecek tedbirleri almışlardı. Soydaş liderler modeli benimsemiş, konumlarını güçlendirmiş, tüm muhalifler terörist ilan edilerek ezilip geçilmiş ve ömür boyu iktidarlarını garanti altına alarak ülkelerinin bağımsızlığını korumuşlardı.

Bu noktaya kolay gelinmemişti. Model ve lider ülke olarak az mı fedakarlık yapılmıştı? Batılı ülkeler petrol, doğal gaz yatırımı, altın madenlerine göz dikmiş kardeş ülkelerin ekonomilerine el koyarken, kendileri model olma (kutsal) misyonunu uygulamak için savaş verilmişti. Latin alfabesine geçmeleri için daktilolar gönderilmiş, polis örgütünün güçlenmesine katkıda bulunmuşlar, rejimin varlığını teminat altına alacak idari ve ideolojik altyapı çalışmalarını tamamlamışlardı.

Ekonomik krize de mal olsa bu fedakarlığa katlanmaya değerdi. Model olmak kolay değildi çünkü. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerden kaçıp Türkiye'ye sığınan Yahudi bilim adamına üniversite rektörünün söylediği gibi: Türk olmak kolay değil.

Model ihraç edecekseniz, model vatandaş olarak tehlike suçu gibi kanunlara alışmalısınız. Türk olmak kolay olmadığı gibi özgürce fikir beyan etmek de kolay değil.

Model ülkede yaşamak hiç kolay değil


24 Ocak 2002
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED