T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hep aynı yerden mi yakmalı?

Dilimize pelesenk ettiğimiz nice "vecize" vardır ki onları gelişigüzel kullanmaktan çekinmeyiz; üstelik bunu da gerçekte ne denmek istendiğini anlamadan (anlamak için hususî bir çaba sarfetmemiz gerektiğini akla bile getirmeden) yaparız. Herkesçe kullanılıyor olması, herkesçe hemen tasdik edilmesi, pervasızlığımız için kâfi sebeptir. Kendi kendimize "Acaba gerçekte ne denmek isteniyor?" diye sorsak, kimbilir belki de doğru-dürüst bir cevap alamayız. Fakat bu durum bizleri "vecize" kullanmaktan alıkoymaz. Sadece bizim veya muhataplarımızın anlıyor görünmesi yeterlidir.

Sanırım bu nedenle olmalı ki "herkesçe bilinen", "herkesçe tasdik edilen" vecizelerden oldum olası ürkerim. Nitekim eski bir arkadaşıma "Titanik" filmini sırf "herkes" seyrediyor diye seyretmeye lüzûm görmediğimi söylediğimde, çok sinirlenmiş ve lütfen tâbirini hoşgörün –ki o zaman ben de hoş görmüştüm- benim "gıcıklık" (!) yaptığımı, "marjinallik koltuğunda oturmaktan hoşlandığımı" filan söylemişti. Oysa ikimiz de biliyorduk ki modern iktisadın bitmez-tükenmez gıdası, "herkese göre" ürünler üretmekten ve bu ürünleri "herkesçe" alınabilecek tarzda pazarlayabilmek becerisinden başka birşey değildi. Birşeyin "herkesçe satın alınıyor/alınabilir olması" ile "herkesçe alınabilecek tarzda îmal edilmesi" arasındaki ince farkı belirgin kılma çabalarım o zaman bir işe yaramış mıydı şimdi iyice hatırlayamıyorum; ancak aptal yerine konmamak için temkinli davranmak konusundaki ihtilafımızı çözüme kavuşturamadığımız muhakkaktı. O "önce (satın)alalım, sonra değerini ölçelim" diyordu; bense "herkese göre" üretildiği ma'lûm olduğu takdirde tecrübe etmenin lüzûmsuz olacağını iddia ediyordum; yani önce anlamalı, sonra kullanmalıydık...

Doğrusu benim "vecizeler" hakkındaki kanaatim de bu yoldadır; önce anlamalı sonra kullanmalı! Evet, iş işten geçse bile böyle yapmalı... Gerçi biri çıkıp bunun yanlış olduğunu söyleyene değin vecize kullanımının bir mahzûrunun bulunmayacağını düşünenler de haksız sayılmazlar. Ancak vecize eleştirisinin en çetin fikir sistemlerinin eleştirisinden daha zor olduğu düşünülecek olursa, vecize kullanımının ucuz sloganlaştırma (propaganda) faaliyetlerine aracalık etmekten pek farkının olmadığını anlamak da zor olmaz!

Marka kullanmakla vecize kullanmak arasında pek bir fark yoktur! Her ikisinin de faydası kişiye farkedilme hissini vermesidir. O durumda farkedilmeniz gerekmez, farkedileceğinize inanmanız yeterlidir. Meselâ Descartes ne demiş?

"Düşünüyorum, o halde varım!" demiş!

Gerçekten de böyle mi demiş?

"Bunu bilen yok!" demeyeyim ama doğrusu pek dikkate alanına da rastlamadım!

Acaba ne demek istemiş?

"Çok mu önemli?" deyip işimize bakmamız gerektiğini öğütleyen kullanıcıların gelişigüzel cevaplarıyla yetinip, "düşünme"nin –her ne demekse!- önemli olduğunu söylemek istediğimiz bir anda, eldeki kartların arasından çekilebilecek bir joker bulduğumuza mı sevinmeliyiz? ("Düşünüyorum, o halde vurun!" İşte tam da "herkese göre" bir vecize! Kısa bir süre sonra unutuldu ama bir süre iyi iş yapmıştı.)

Ya şuna ne dersiniz: "Müzik ruhun gıdasıdır!"
Peki ya şu: "Zevkler ve renkler tartışılmaz!"
Veya şu: "Şeytan ayrıntıda gizlidir!"

Vecize veya marka ya da slogan, hangisi olursa olsun bu tür joker kullanımlarının en büyük sakıncası, kullanım tarihleri geçtiğinde üreticilerin size yenilerini hediye etmesinin işten bile sayılmamasıdır. Kullanım alışkanlığı bir süre sonra kullanılan metâ'nın bizzat bir değer taşıması zorunluluğunu ortadan kaldırmakta, en nihayet gerçeğiyle sahtesi arasında ciddiye alınabilir bir fark da kalmamaktadır. (Mantıkçıların tabiriyle hepsi de "makbulât" kabilindendir ve "burhan"ın yerini tutmaz!)

Descartes'e telmihen Heidegger der ki: "Varlık düşünmenin ürünü değildir, tam tersi, özlü düşünme, Varlığın olagelmesidir."

Keyfim yerinde olsaydı, bu iki vecizeyi ayrıntılı bir şekilde karşılaştırmak isterdim. Fakat ben bu sefer başka birşey yapmayı deneyecek ve sadece "vecize" hakikat halde nasıl kullanılır onu göstermeye çalışacağım:
"Gel şimdi de buradan yak!"


1 Şubat 2002
Cuma
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED