T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Üniformalı çete skandalı

Mehmet Ağar'ın İçişleri Bakanı olduğu günlerdi; Yeni Yüzyıl gazetesinde yazıyordum. Bir gün, yanılmıyorsam 25 Eylül 1996 günü Yüksekova'dan bir telefon geldi. Sıkıntılı, ürkek, telaşlı konuşan, adının Vahap olduğunu söyleyen biri arıyordu.

Vahap bir olay anlatıyor ve yardım istiyordu.

Anlattığı olay şuydu:

21 Eylül Cumartesi günü gece saat üçte Peşmerge kıyafetli, maskeli dört kişi Yüksekova Süt Kurumu'nun sahibi Necip Baskın'ın kapısını çalar. Ellerinde silah ve PKK kaşeli makbuzlar vardır. PKK adına 200.000 Alman markı isterler. Ayrıca ilçede kimin ne kadar para verebileceği üzerine evdekileri sorguya çekerler. Ardından Necip Baskın'ı gözlerini bağlayarak yanlarına alır, paranın ödenmesi için 24 saat süre verir ve ödemenin nasıl yapılacağını telefonla söyler ve giderler. Para Necip Baskın'ın hayatının karşılığıdır, ödenmezse infaz edilecektir.

Baskın'ın ailesi sabah Alay Komutanı Ersan Alhan'a başvurur ve albayın inisiyatifinde emniyet Baskın'ın evinin telefonlarını dinlemeye alır. Ardından beklenen an gelir. Necip'i kaçıranlar telefon ederler.

Arayan numara Özel Tim'de görevli bir kişinin üzerine kayıtlıdır...

Vahap'a göre olaylar Necip Baskın'la sınırlı değildi. Bir süredir şehirde bu yolla para toplanıyordu. Hatta Yüksekova'nın ünlü zenginlerinden Mehmet Canan yeteri kadar para vermediği için öldürülmüştü. Aradan yıllar geçtikden sonra Vahap'ın bir yakının da öldürüldüğünü öğrenecektim...

Vahap'ın telefonunun ardından, o vakit Yeni Yüzyıl'da muhabir olarak çalışan Oya Ayman Büber'le birlikte tekrar telefonun başına oturup olayı araştırıp, doğrulamaya çalıştık. Yüksekovalılar gelişmeleri teyid ediyordu. Alay Komutanlığı ise bilgi vermese de olayı reddetmiyordu.

Bunun üzerine oturup "Yüksekova skandalı" başlıklı bir yazı kaleme aldım...

Ertesi gün bu yazıyla birlikte, "tarihin utanç sayfaları"ndan birisi açılıyor, "Güneydoğu gerçeğinin, devlet içinde yuvalanan çetelerin, savaş lobisinin diğer yüzü" ortaya dökülüyor, "aralarında itirafçıların, özel tim görevlilerinin ve bazı subayların bulunduğu ünlü Yüksekova çetesi" ortaya çıkıyor, en azından "örtbas edilmeyecek" hale geliyordu.

Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın, gazete yönetimi tarafından arandığı zaman, bu olayı nasıl örtbas etmeye çalıştığı hala dün gibi aklımdadır...

Mensupları aralarında subayların da bulunmasından dolayı "üniformalı çete" olarak anılan bu çete, Susurluk skandalının en önemli parçalarından biri halini aldı zaman içinde. Soruşturmaya uğradı, mensuplarının düzenlediği bombalama, kundak gibi bir dizi başka olay ortaya çıktı, tutuklamalar geldi. Ve DGM, sorumluları 3 ila 25 yıl arasında değişen ağır hapis cezalarına çarptırdı

Sanıklardan emekli binbaşı Mehmet Emin Yurdakul 25 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu zat hala firarda. Diğer asker sanık üsteğmen de öyle...

Ancak asıl önemli olan şu:

13 sanıklı Yüksekova Çetesi davası Cuma günü Yargıtay'dan geri döndü. Yargıtay davaları eksik soruşturma nedeniyle bozmakla kalmadı, çete suçunun DGM kapmasından çıkarılmasını dikkate alarak dosyanın Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.

Malum; Hakkari, yargı bağımsızlığı açısından riskli bir bölgenin riskli bir şehri...

Ama asıl risk, bu davanın muhtemel gecikmeler nedeniyle zaman aşımından rafa kalkma ihtimaliyle karşı karşıya olmasında.

Akıl alır gibi değil...

Garip bir şekilde büyük zafer olarak alkışlanan 312. Ve 159. Madde düzenlemeleri, "ölümü gösterip sıtmaya razı eden sistem manevraları" özgürlükler rejimini alabildiğine tahrip etmeye devam ederken, bu tür düzenlemelere bahane olarak kullanılan Kürt meselesi gibi hadiselerin arkasındaki "diğer gerçek" yargıya rağmen örtbas edilecek hale geliyor...

Yargıtay kararı, zaman aşımı riski ancak gazetelerin küçük haberler sütununda yer bulabiliyor.

Hafızasızlık, yaptırımsızlık, çeteleri toplumsal olarak meşrulaştırıyor, hukuki açıdan sıradanlaştırıyor...

"Devletin güvenlik ideolojisi", "bireyin güvenlik alanını" yiyip bitirmeye devam ediyor...

Bu sistemin nesini, nasıl seveceksiniz?



10 Şubat 2002
Pazar
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED