T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hayatın gerçeği, kurgunun gerçeği

Ülkü Tamer anlatıyor. Gencey ve Ali adındaki iki arkadaşı cezaevinde yatıyorlarken, koğuşta arada sırada da televizyon seyrediyorlarmış. Günün birinde bir arabesk şarkıcının filmi gösteriliyormuş. Ali kahkahalarla gülmeye başlamış.

-Niye gülüyorsun? diye sormuş Gencay.

-Nasıl gülmem; demiş Ali, baksana filme. Adam hapishaneye düştü. Karısı bırakıp gitti. Çocuğu uzaklarda. Babası öldü. Annesi felç oldu... Tam arabesk!..

-Peki, demiş Gencay, sen nerdesin?
-Hapishanede, demiş Ali.
-Karın nerede?
-Hollanda'da.
-Çocuğun?
-O da onun yanında.
-Baban?
-Öldü.
-Annen?
-Felç oldu.
Gencay, ilk sorusunu bir daha sormuş:
-Eee, niye gülüyorsun öyleyse?
Ali kafasını sallamış:
-Yahu, demiş, meğer hepimizin hayatı arabeskmiş de haberimiz yokmuş. (Radikal Cumartesi, 19 Ocak 2002, s.4).

Bu anekdot, hayatın gerçeği ile kurgunun gerçeği (veya gerçekliği) arasındaki farkı ortaya koyma bakımından dört dörtlük bir örnek sergiliyor. Hayatın gerçeği (gerçekliği), kendi başına bir şey söylemiyor. Hayatın gerçeği kendini temellendirebilmek için hiç bir gerekçeye gereksinme duymuyor. Hayatın gerçeği neyse o olarak çıkıyor karşımıza. Hayatın gerçeği kendini bize zorla dayatıyor. Onu inkâr etmenin, yok saymanın imkânı varbulunmuyor.

Oysa kurgunun (öykünün, romanın, piyesin..) gerçeği temellendirilmek zorundadır. Kurgunun gerçeğini, hayatın gerçeği gibi olduğu haliyle (neyse o olarak) sunmaya girişildiğinde inandırıcı olmayan bir ürün çıkar ortaya. Hayatın bize kendiliğinden bir şey söylemeyen gerçekliği, bir edebiyat ürününde dile getirildiğinde, onu dile getirenin maharetine göre dram veya melodram bir ürünle karşılaşabiliriz. Bir dram, oyunun kahramanıyla birlikte okuyucusunu veya seyircisini ağlatmaya kalkışırsa dram melodrama dönüşüverir. Hayatın kendinde, kendiliğinden ne dram vardır, ne melodram. Bu özellikler orada söylenmemiş, dile getirilmemiş olarak durur. Biri onu dile getirmedikçe de, kendiliğinden dile gelmez. Gündelik yaşantımızdaki çatışma ögeleri de yazar tarafından dile getirilmeyi bekler. Çatışan ögeler etik veya trajik olabilir. Ancak bunların dile getirilmesi gerekir. Dile getirilmedikçe, adı konulmadıkça, herhangi bir varlık tarzı olarak kendiliğinden değinilen ırasını ilân etmez.

İnsan, sanat eserine belki bir de bu yönden gereksinme duyuyor: hayata anlam vermek veya hayattan anlam çıkartmak yönünden. Ancak sanat eserinin inandırıcı olabilmesi için temellendirilmesi gerekiyor; hayatınsa temellendirmeye ihtiyacı yok, o, kendini zorla kabul ettirir.


10 Şubat 2002
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED