T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Her giren cahil girer dergahına her çıkan dânâ çıkar!

O bir insandı, onu ilk gördüğünüzde onun insani yönünü keşfederdiniz. O bir ilim adamıydı, gerektiğinde ilmi konularda bilgi verirdi, ama hiç kimseyle tartışmazdı. O bir gönül adamıydı, fakiri zengini, öğrencisi hocası, Kasımpaşalısı beyefendisi, işçisi memuru onda kendisine bir yol bulurdu. O bir hikmet sahibiydi, onunla görüşen ve onunla karşılaşan arzusu yerine gelmese bile onun yanından huzurlu çıkardı. O bir musikişinastı, yeri gelince elini dizine koyar notaları parmağıyla okurcasına sanat icra ederdi. Ve o bir şairdi, evet şair, hem de İkinci Akif ünvanını alacak kadar önemli bir şairdi.

Doğrusu Hz. Mevlana'ya hitaben yazılan şu sözleri ben onun için okumaktan hiç çekinmem:

Ey saadet mülkünün hünkarı pir!
Sende sır var.
Sende ilmin, hikmetin ummanı var.
Her giren cahil girer dergahına her çıkan dânâ (alim) çıkar.

Evet bu hitaba bence layık bir şahsiyet olan o güzel insan geçen hafta dar-ı bekaya yolcu ettiğimiz Ali Ulvi Kurucu beydi.

1976 yılında Medine-i Münevvere'ye indiğimde kendisiyle müşerref olmuştum. O tarihlerde Medine'de biz Türkiyeli Müslümanlar için üç önemli şahsiyet vardı.

Birincisi Erzurumlu Hattat Mustafa Necatüddin merhumdu. Itır dükkanı vardı. Akşamları da Türk öğrencilere ders verirdi. Alim fazıl ve takva sahibi bir insandı. Tavizsiz ve mertti. Sözünü esirgemezdi. Cuma namazı dışında vehhabilerin arkasında namaz kılmazdı. Bu yüzden de yönetimle başı dertteydi.

İkincisi İstanbullu Enis amcaydı. O daha farklı bir kişilikti. O da Cuma namazı dışında inzivaya çekilmiş bir tasavvuf ehli idi. Ekmeğini dahi kendisi pişirir ihtiyaç olmadıkça evinden dışarı çıkmazdı. İnzivadaydı ama dünyada olup bitenlerin hepsinden haberdardı. Türkiye'den hacca ya da umreye giden Enis amcaya mutlaka uğrardı. Varlıklıydı ve cömertti.

Üçüncüsü ise geçen hafta uğurladığımız Ali Ulvi Kurucu beydi. Ali Ulvi bey, Ravza-ı Mutahhara'nın hemen kıblesinde, salat ve selam üzerine olsun Peygamber Efendimizin misafir kaldığı Ebu Eyyubi'l-Ensari'nin evinin yakınına inşa edilmiş olan Arif Hikmet Kütüphanesi'nin müdürüydü. Kütüphane çok değerli yazma eserleri havi önemli bir Osmanlı kütüphanesiydi. (Bu kütüphanenin son tasnifinde Ali Ulvi beye 2 ay boyunca yardım etme şerefine haiz olduğum için kendimi çok şanslı görüyorum.) Dünyanın her tarafından her türlü insanın uğradığı, özellikle de Ali Ulvi bey için Türklerin hiç boş bırakmadığı önemli bir kütüphaneydi.

Bu farklı üç şahsiyet Türkiye Müslümanları nezdinde öylesine önemliydi ki, yarı şaka yarı ciddi umreye ya da hacca gidip te bu üçü görmeyenlerin hac ve umresine eksik gözüyle bakılırdı.

Ben 1976 yılında yüksek öğrenim için gittiğim Medine'de bu üç şahsiyet ile yakınlık kurma, kendilerinden istifade etme imkanına sahip olan şanslı insanlardan biriydim. Erzurumlu Mustafa hocaefendiden, fıkıh, usulu fıkıh, akaid, faraiz ve hat dersleri aldım. Enis amca Medine'ye ilk indiğimde beni evinde bir ay misafir etti, sonraki yıllarda dairelerinden birini kiraladım ama bir yıl sonra benden aldığı kira paralarını altına çevrilmiş olarak bana hediye etti.

Ali Ulvi bey ise 5 yıl içinde benim hem hocam, ham babam hem de arkadaşım olmuştu. İlk sene Mescid-i Nebi'de bana Arapça dersi de verdi. Boş vakit buldukça kütüphaneye gider ondan istifada etmeye çalışırdım. O da nereye gitse beni yanına alırdı. Gece yarılarına kadar baş başa sohbet ederdik. Ben yirmili yaşlarda bir gencim acaba bu büyük insanı rahatsız mı ediyorum diye bazen ara verirdim. O mütevazi insan herkesin ayağına gittiği o güzel insan bir de bakardım benim yanıma gelmiş evladı yaşındaki bir öğrencinin kapısını çalardı. Benim için ne büyük saadetti.

Medine'deki ihtiyaç sahibi bütün Türklerin neredeyse tek adresiydi. Hepsinin ihtiyacını karşılar, hiç kimseye hayır demezdi. Doğumdan ölüme Türklerin Medine'deki hâmisi oydu. Devlet dairelerinde işi olan onu bulur, mahkemede davası olan ona müracaat eder, evinde kavga eden ona derdini açar; o da büyük bir sabır ve tahammül ile hepsini dinler hepsinin işini görürdü. Bazen birileri gelir onun çok iyi bildiği konuyu ona anlatır, o da karşısındaki kırılmasın diye çok iyi bildiği o konuyu hiç bilmiyormuş gibi dinledikçe "Öyle mi?" diye mukabele eder, karşısındakini asla kırmazdı.

Babası Medine'ye hicret etmişti ama evlatlarına vatan sevgisini öylesine yerleştirmişti ki Ali Ulvi bey bir Türkiye sevdalısıydı. Gençlik üzerinde titriyordu. İmanlı insanların önemli mevkilere gelmeleri, ilmi derecelerinin yükselmesi onu mest ediyordu. Hele Türkiye'den hac ya da başka bir vesileyle Medine'ye giden devlet adamları, bakanlar, genel müdürler, proflar ona uğrar, çoğu kez onları evinde misafir eder ve ülkesinde yetişen değerli zevatı gördükçe ellerini kaldırır Allah'a öyle dua eder öyle hamd ederdi ki onun o hali yanındakileri elektrik çarpmış gibi etkilerdi.

Hafız-ı kelam'dı. Hatim ile teravih kıldırırdı. Musikinin bütün makamlarına aşinaydı ve yeri geldikçe icra ederdi. Hele bir de musikiden anlayan birileri gelmişse bizim keyfimize diyecek yoktu. Biri bir makamda birkaç ayet okur, öteki alır başka bir makama geçer. Sonra ilahi faslı başlar. Değişik makamlarda ilahiler icra edilir. Sıra şiire gelir. Ali Ulvi bey bir Türk şairidir ama aynı zamanda arap ve fars edebiyatına vakıf bir insandır. Arapça Farsça şiirler inşad ederdi. Gece serinliğinde Uhud dağı eteklerinde geçirdiğimiz o güzel muhabbetleri unutmak ne mümkün!

Medine-i Münevvere'de eksik olmayan misafirlerine manevi dozu yüksek öyle sohbetler yapar ve Hz. Peygamber Efendimizin mübarek hayatını öyle güzel anlatırdı ki onu dinleyip de duygulanmamak asla mümkün değildi.

Geçen hafta Cennetül Baki'de ebedi istirahatgahına intikal eden Ali Ulvi beyi rahmetle anıyor, İslam alemine, özellikle ülkemize ve bilhassa ailesine taziyelerimizi bildiriyoruz.

Allah rahmetiyle muamele buyursun.


10 Şubat 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED