T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Tahran 2002

Geçen hafta Moskova'ya gidecek iken son anda karar değiştirip Tahran uçağına bindim. Buna sebep, "daha çetin güreş karşılaşmaları" izleyebileceğimi düşünmekti. Moskova'da İstanbul Büyükşehir ile Rusya birincisi Gençlik Takımı, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası için kapışacaklardı. Tahran'da ise "Tahti Kupası" düzenleniyordu. İran'ın spor kahramanlarından Tahti'yi yıllar öncesinden tanıyordum. Mollakasimi, Yakubi, Zandi, sürekli İstanbul'da turalar ve güreşirdi. En iyi şekilde tek, çift bud'lara dalar, topuğu kapar, yerde sağdan sarma soldan kle takardı. Çok güçlüydü. 27 Ağustos 1930 doğumluydu. 1956 Olimpiyad, 1959-1961 Dünya şampiyonlukları kazandı. Ayrıca 1952-1960 Olimpiyadları'nda gümüş madalyalar aldı.

Haydar Zafer (1951), Adil Atan (1954), İsmet Atlı (1960) ve Ahmet Ayık'a (1964-66) yenildi. İbrahim Karabacak (1958), Bekir Büke (1959), İsmet Atlı, Mehmet Ali Yağcı (1960), Mustafa Kurt (1960), İsmet Atlı (1962)'yı yendi, Hasan Güngör'le (1961) berabere kaldı. Sevimli, sembol bir güreşçiydi. 8 Ocak 1968 tarihinde intihar etti. O'nun ardından Perviz Muafi adlı bir güreşçi de kahrından ölümü seçti.

19 Şubat'ta sabaha karşı Tahran'a vardık. İran'ın bir numaralı güreş yazarı Manouchehr Latif, beni alanda karşıladı. Öğlenden sonra kenti gezdim. Burasını günümüzden 217 yıl önce Kaçar Hanedanı'ndan Muhammed Şah, Başkent yapmıştı. Hazar Denizi'ne 100 kilometre uzaklıktaki bu kentin çevresinde Elbruz Dağları yükseliyordu ve ağaçsızlıktan "kum dağı" olmaya adaydı. Kiraladığımız bir arabayla akşama kadar gezdik, 5 dolar ödedik. 1 dolara tam 15 litre benzin alınabildiğinden Tahran'da kiralık arabalar çok ucuz. 180 metrekarelik bir apartman katında oturan M. Latif, ayda sadece ve sadece 3 dolar "doğal gaz" parası ödediğini söyledi. Tahran'ı daha önce 2 kez (1973-1998) görmüştüm.

Gülistan, Şemsü'l İmare, Baharistan ve Niaveran Sarayları'nı gezdim. Azadi Spor Salonu'nda maçlar başladığında Seyidabbasi, İbrahim Cavadi, Mollakasimi, Suhtesaray, Muhammed Khadem, Resul Khadem, Mehdizadeh ve Yakubi ile konuştuk.

İran'ın FILA Temsilcisi Dr. Tavakkul, bu yılın eylül ayı başında Tahran'da düzenlenecek Dünya Serbest Güreş Şampiyonası'na beni davet etti. Tahran Üniversitesi Rektörü ise burada tekrarlamaktan kaçındığım iltifatlar etti. O'nun söylediklerini Bakan Fikret Ünlü duysun isterdim.

Minderlere çıkan 108 sporcunun 56'sı İran'ı temsil ediyordu. Orhan Binboğa (55), Mehmet Özmuş (60), Selahattin Şahin (66) ve Ahmet Gülhan (74), işi biraz sıkı tutabilselerdi takım halinde birinci olacaktık. Serhat Balcı (84) bronz alarak görevini yaptı. Fatih Çakıroğlu, adeta parmakla gösterilen bir yarışmacı oldu. 96 kilonun finalinde Dünya Şampiyonu Haydari'yi yenmesine rağmen, hakkı teslim edilmedi. 120 Kiloda Aydın Polatçı ile Recep Kara 3'er güreşçiyi yenerek finale çıktılar. Polatçı altın madalyayı aldı. Moskova yerine Tahran'a uzandığıma doğrusu memnun oldum.

Güreş geleneği

Komşumuz İran, güreş geleneği olan bir millet. Firdevsi, Hafız, Şeyh Sadi-i Şirazi, pehlivanlığı göklere çıkarırlar. Refik Halit Karay, "Pehlivan" kelimesinin Kafkasya'daki "Pehlü" kasabasından galat olduğunu yazar. Darius, yanında pehlivanları bulundururmuş. Tarihçi Heredot, 2 m. 70 santimetre boyundaki bir pehlivanın ölümü üzerine koca imparatorun ağladığını kaydeder.

Kar ve Güneş

Haftabaşı Tahran'a kar yağdı, ertesi gün güneş açtı. Evlerin damlarında kiremit yok. Nüfusu 70 milyona yaklaşan komşumuzun bir numaralı sanayii kenti de yine burası. Egzoz ayarı aranmayan arabalar otoyolda sıkışıp kalıyor, trafik ağır. Ağaç yokluğundan ve sanayii yoğunluğundan Tahran, hava kirliliğinde Dünya Şampiyonu.

Acem palavrası

Tarih boyunca yüksek bir kültüre sahip olan komşumuz, çoğu ülke gibi sorunları olan bir millet. Meşhedi ve Acem Palavrası öyküleri namlıdır. Göya İran'da öylesine yüksek binalar vrmış ki, çatıdan düşen keser 2 yıl sonra yere inmiş, falan gibi. Onlar da bizimle ilgili fıkralar üretmişler, birini sunayım: "2 İranlı ile bir Türk ölüme mahkum edilmiş. Kadı, mahkumlara sormuş: Giyotinle mi yoksa asılarak mı ölmek istersiniz? İranlı ilk tutuklu, "giyotin"i seçmiş, başını uzatmış ama bıçak yarı yolda kalmış. Bunun üzerine kadı, tutukluyu serbest bıraktırmış. İkinci mahkumun tercihi de "giyotin" olmuş, aynı şekilde iken bıçak ortada kala-kalmış. Sıra Türk'e gelmiş, tercihi sorulunca şu cevabı vermiş: Giyotin bozuk, çalışmıyor, beni asın... Bu yakıştırmayı anlatanlara: Bunu yazacağım ama üçüncü mahkumun Meşhedi olduğunu belirteceğim, dediğimde sesleri çıkmadı.


27 Şubat 2002
Çarşamba
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED