|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Deniz Baykal-Kemal Derviş görüşmesi, 'troyka' destekçilerini, besbelli, telaşa sevketti. 'Troyka karargahı'nın sütunları ve sayfaları, dün 'iman tazeleme' ile doluydu. Ama, bu 'iman tazeleme'nin yeterli olmayacağı anlaşılmış olacak ki, dün, 'sanal troyka'nın en 'aksak' ayağı Hüsamettin Özkan, ulaşabildiği basın mensubuna, 'Kemal Derviş'le yakında elele tutuşup, Anadolu'ya çıkacaklarını' ileri sürdü. Kemal Derviş ile İsmail Cem'in, 'Anadolu'da elele' gezinmeleri hadi neyse ama elele tutuşarak Anadolu'da dolaşanlar arasında bir de Hüsamettin Özkan katılırsa, Kemal Derviş, Anadolu'da kendisine 'siyasi kabristan arama' gezisine çıkacak demektir. Anadolu'da insanlar saf değil; 11 yıl televizyon ekranlarından Bülent Ecevit'in arkasında gölge gibi dolaşan, beş yıldır Başbakan Yardımcılığı koltuğunda her iktidar meraklısını imrendirecek yetkilerle oturmuş olan ve dolayısıyla 'Anadolu'nun öfkesi'nin hedefi olan bu hükümetin tüm günahlarının en üst düzeyde sorumlusu sayılan böyle bir şahsiyetin, Bülent Ecevit'in yanından ayrılır ayrılmaz, Derviş ve Cem'le elele kendisini Anadolu'nun bağrına atmasının, kendisine 'getirisi' şüphelidir ama örneğin Kemal Derviş'ten 'götürüsü' kaçınılmazdır. Üstelik, İsmail Cem'in dün milletvekili sıfatını taşıdığı Kayseri'de sürekli protestolara muhatap olması, 'Yeni Oluşum'un 'Anadolu macerası' açısından pek 'iyimserlik besleyici' bir başlangıç sayılmaz. İsmail Cem, önceki gün, kendisini 'Genel Başkan', Hüsamettin Özkan'ı ise 'büyük başkan' olarak tanımlamıştı. Genel Başkan, 'seçim bölgesi'nde bismillah protesto ile karşılandığına göre; kendisine oranla çok daha az 'çekiciliği' bulunan 'büyük başkan' Anadolu'ya çıksa, acaba kimse ona Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 'yolsuzlukların üzerine gitme kararlılığı' ortaya koyduğu vakit, kendisine 'nankör kedi' diye hitap ettiğini hatırlatmayacak mıdır? Peki, 'sanal troyka' acaba Recep Önal'la da elele tutuşup, bir 'troyka' olmaktan çıkıp, 'kuartet' haline dönüşmeyi niçin düşünmüyor? Kemal Derviş, Recep Önal'ın sorumluluğu olduğu Hazine'den sorumlu Devlet Bakanlığı'nı, Hüsamettin Özkan'lı, Recep Önal'lı hükümet, Türkiye'yi iflasa sürüklediği için, gelip devralmadı mı? Hiç kimse, Hüsamettin Özkan istifa ettikten sonra, eğer Bülent Ecevit, kendisine 'halef' olarak İsmail Cem'i işaret etmiş olsaydı; ortada böyle bir –sanal da olsa- 'troyka'nın bulunmayacağını, ortada 'yeni oluşum' adına bir 'gelecek projesi'nden söz edilemeyeceğini aklına getirmeyecek mi? 'Yeni Oluşum' ve 'troyka' palavrasını artık bir yana bırakalım. Bu, sadece ve sadece, Kemal Derviş'in bu fotoğraf içinde yer alma umuduna bağlı bir 'siyasi girişim'dir ve bunu pompalayan İstanbul'daki 'karargah', Kemal Derviş, bakanlık görevine devam edince ve üstelik Deniz Baykal'la, Baykal'ın sonucundan pek memnun kaldığı görüşmesinden sonra 'iman tazeleme' ihtiyacına girmiştir. Bu söz konusu 'karargah'ın pompaladığı hangi 'siyasi girişim', bu ülkenin halkı nezdinde itibar toplamıştır ki, bu toplasın? Kaldı ki, aynı 'karargah', bunca zamandır 'merkez-solda ve merkez-sağda toparlanma' söylemini tutturduktan ve CHP'nin yükseliş dönemine girdiği bir seçim arefesinde, aldığı bu tavırla, 'merkez-sol'un bölünmesi'ni desteklemekten başka ne yapmaktadır? Merkez-solun biraz daha bölünmesi, parçalanmanın artması; merkez-sağdaki toparlanmayı da erteleyecek ve Türkiye'nin geleceğini sıkıntıya sokacaktır. 'Eskiler'e 'Kemal Derviş pansumanı' ile sağlanacak 'yeni oluşum'un iki şansı olabilirdi: 1. Bülent Ecevit hükümeti, hızla çökse ve İsmail Cem (ya da koalisyon bozulmadan Hüsamettin Özkan) başkanlığında bir hükümet kurulmuş olabilseydi; 2. Kemal Derviş'in katılımıyla, İsmail Cem önderliğinde bir partileşme mümkün olabilseydi. İkisi de olmadı. İkincisi, Kemal Derviş hükümette kaldığı için olmadı ve muhtemelen olmayacak. Bu olmayanların yerine, olacak olan, yine muhtemelen 3 Kasım tarihinde, yani gayet yakın tarihte bir 'erken seçim'. Tam bu noktada, Türkiye'nin her yerine dal budak sarmış olan siyasi partilerin önemi ve şansı ortaya çıkar. Bu kadar kısa bir süre içinde, Kemal Derviş'siz bir 'yeni oluşum'un hızla Türkiye'nin her yanında parti olma şansı ve ihtimali var mı? Olabilir mi? Yok ve olamaz. Ya, Kemal Derviş, alenen bunlara bilfiil katılırsa? Olmaz. Zira, Kemal Derviş, sorumlu bir insan. Bakanlık sıfatını terkedip, İsmail Cem dışında hemen hiçbirinin bir 'cazibe' teşkil etmediği, 'DSP küskünleri'ne iltihak etmesinin, ekonomiye yapacağı 'olumsuz etki'yi hesaplar ve bu adımı atmaz. Kemal Derviş'in 'siyasal davranışları'ndaki temel dürtü, 'ekonomiye ilişkin duyarlılığı'. Derviş, kendi sorumluluk alanına 'ekonomi öncelikli' bakıyor. Bu, bir 'yorum' değil, 'bilgi'. Geçen cumartesi gecesi, bunu bana kendisi söyledi. Ayrıca, Kemal Derviş, 'sosyal-liberal sentez' diye nitelediği 'tez'i gereği, merkez-sol'da 'geniş ittifak' arayışı içinde. İki haftalık bir geçmişi bile olmadığı için bir 'fraksiyon' bile olamayan 'fraksiyoner' bir hareketin içinde başrol oynayacak insan değil. İstanbul'daki 'karargah', Hüsamettin Özkan'ın katılımıyla bir süre daha bu konuda 'iman tazeleyecek' ve iş, ondan sonra olacağına varacak. Gözünüzü dört açın ve bugünlerde bazı gazetelerin birinci sayfa başlıklarına ve bazı kalemlerin her yazdığına inanmayın...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |