|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin 'kendine özgü' şartları var. Öyle olmasaydı, ülkenin en iyi yetişmiş, en kültürlü tabakasını teşkil eden zenginler kulübü, "AK Parti gelirse 28 Şubat'ı hortlatır mısınız?" diye Genelkurmay'a bir bilgi notu sunar mıydı? 'Asker-AK Parti' ikilemi içerisinden ülkeye bakan TÜSİAD 'kendine özgü' bir siyasi formülle karşımızda. Günlerdir yaşadığımız olağanüstülüklerin ardında o formülü hayata geçirme gayreti bulunuyor... Formülün sahibini bilmesek de içerdiği plandan haberdardık: DSP'yi Hüsamettin Özkan-İsmail Cem ikilisinin eline teslim edip, AK Parti'nin iktidara yürüyüşünü 'tehlike' gören her kesimi geniş bir ittifak çatısı altında buluşturmak... Planda küçük bir değişiklik oldu ve Ecevit-Bahçeli ikilisinin farkına varması üzerine ele geçirilemeyen DSP'nin içini boşaltmak gerekti; ancak formül genel hatlarıyla yürürlükte... TÜSİAD'ın bir araştırmacıya hazırlattığı rapordan söz ediliyor ve 300 aileden oluşan zenginler kulübünün üyeleri anlaşıldığı kadarıyla bu işin fena halde içerisinde... Zenginlerin 'sınıf bilinci' bir tür 'erken uyarı sistemi' gibi çalışır; o sistemin bu defa da AK Parti'yi durdurmak için devreye girdiği belli. Oysa, bu bir 'yanlış alarm' ve bu yüzden sonunda kendilerine kolay ödeyemeyecekleri türden yüklü bir fatura bile çıkabilir... TÜSİAD çatısı altında buluşan ülkemizin en zenginleri, şimdilerde sergiledikleri korkular yüzünden, son beş yıl içerisinde büyük darbeler yediler. O grubun en önemli isimlerinden biri, geçen akşam, bana, temsil ettiği sermaye grubunun, piyasalardaki durgunluk ve Türk lirasındaki istikrarsızlık sebebiyle dev zararlar üstlenmek zorunda kaldığından yakınıyordu. Korkular değil ama, o korkular yüzünden sarıldıkları formüller, zenginlerimizi, temmuz sıcağı gibi bunaltıyor. Onların da hayretini çekme pahasına bir iddiamı buraya taşıyacağım: TÜSİAD damgalı olsa ve bir Türk araştırmacının imzasını taşısa da, üstlendikleri "AK Parti'yi durdurma" planı asla 'yerli' bir proje değil. Dünyanın dört bir yanında iradesine boyun eğecek rejimler oluşturmayı kendine hak gören bir gücün "Türkiye'ye özgü şartları" göz önünde tutarak hazırladığı bir plan bu. TÜSİAD veya araştırmayı yürüten kişiyi aşan bir büyük projeyle karşı karşıyayız. Olaya ancak böyle yaklaşırsak özdeki garipliğin sebebini anlayabiliyoruz. 28 Şubat süreci belli bir kesimi hedef aldı ve o kesim içinde yer alanların kollarını budadı, ama aynı sürecin dayattığı politik şartlar ekonomiyi bozduğu için başkaları da o süreçten olumsuz etkilendi. 'Anadolu kaplanları' diye anılan sermaye çevreleri yok oldular, tamam; ama TÜSİAD üyesi zenginlerin de bankaları ellerinden alındı, fabrikaları kapandı. TÜSİAD'ı oluşturan büyük sermaye son beş yılda büyümedi, küçüldü... TÜSİAD'ın AK Parti'nin önünün kesilmesi için yeni roller üstlenmeye kalkması bu yüzden garip. Yürürlüğe konan planın TÜSİAD damgalı kapağını araladığımızda, altındaki 'yabancı mühür' hemen sırıtacaktır... Türkiye'yi belli bir çizgide tutma amaçlı bu yabancı planın gerçek müellifleri bir noktada yanılıyorlar: İyi yetişmiş zenginlerden kendilerine işbirlikçiler bulsalar ve yüzleri eskimiş politikacı esnafından planlarını uygulamada anlayış görseler bile, bu kez sonuç almaları mümkün değil. Halk fukaralığının gerçek sebebini biliyor, oyuna gelmeyecek kadar da bilinçli. Dahası, politikayı biçimlendirmeye kalkanların elinde, 1999 seçiminde olduğu gibi, kafa karıştıracak fazla bir politik unsur da bulunmuyor... TÜSİAD aracılığıyla ülke gündemine sokulan 'yabancı plan' üç aşamalı olarak sahneye konuldu. İlk aşamasını gördük: DSP'nin altı boşaltıldı ve ülke onlar için en uygun zamanda yapılacak bir erken seçime kilitlendi. İkinci aşamada, sol ve sağdan katılımlarla, Kemal Derviş etrafında geniş bir cephe oluşturulmaya çalışılacak (Buna, 'çağdaşlar cephesi' adını verirlerse şaşırmayın). Seçime kadar geçecek bu aşamada, gerekli görülürse, Derviş ve ANAP'ın çekilmesiyle hükümette değişikliğe gidilmesi de beklenebilir. AK Parti'yi gözden düşürecek 'kara-propagandalar' ile de bu aşamada karşılaşacağız. Son aşamayı ise sandıktan çıkacak sonuç belirleyecek... Bu oyun bozulabilir ve bozulmalıdır da. Ne çare ki, dışarının içerideki işbirlikçileriyle elele kurdukları bu tezgâhın hedefi olan AK Parti'nin kendisi oyunda oynaşta... Bu yüzden de işi epey zor... Temmuz ısısı bir şey değil, esas siz seçim sonrasının cehennem sıcağına kendinizi hazırlayın.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |