T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Oluştur, oluştur, bir türlü oluşmuyor...

Hem dışarıdan güdüleceksin, hem medyanın verdiği gazla iktifa edeceksin, hem de (nasıl oluyorsa) solcu, sağcı, laik, sosyal demokrat, piyasacı, emekten yana, liberal ve "merkezci" olacaksın...

İşte buraya yazıyorum:

Bu oluşum, işin içinde başka hesaplar yoksa, mevcut haliyle oluşamaz.

Zaten, ilk günlerin fırtınalı heyecanından eser kalmadı.

Troyka çatladı.

Sayın Derviş, CHP'yle "Oluşumcular" arasında yalpa yapıp duruyor.

Amacı, solu birleştirip güçlü bir blok oluşturmak, seçimlerden "iktidarı oluşturacak" bir çoğunlukla çıkmakmış.

Olur, olur.

Bazı saf ve iyi niyetli arkadaşlar, bunu "solun kurtuluşu" olarak görüyor.

Haklılık payı var elbette.

Düne kadar, kemalizmin hard kavramlarıyla ifade ediyorlardı kendilerini; aralarından "Acaba 'etkili güçler'le bir doğal cephe oluşturabilir miyiz, buradan devrime giden yolu aralayabilir miyiz?" diye düşünenler bile çıkıyordu; ve bu akıl, mantık, zeka fukaralığını "solculuk" sanan aklıevveller.

Sol, ilk kez Kemal Derviş'le "liberalize" oluyormuş.

Kurtuluş buradaymış.

Solun kurtuluşu, aynı zamanda Türkiye'nin kurtuluşuymuş.

Peki, Deniz Baykal ne diyor bu işe?

Murat Karayalçın ne diyor?

Ufuk Uras, Sema Pişkinsüt, Mümtaz Soysal, İlhan Selçuk...

Ne diyorlar?

Daha önce yazdığımı hatırlıyorum:

Önümüzdeki dönem içinde mevcut bazı partilerin tasfiye edildiğini (bazıları "seçim ittifakı"yla, bazıları da muhtemelen liderlik kadrosu cezalandırılarak devre dışı bırakılacak), politikaya yeni yüzlerin "ısındırıldığını" görürseniz, şaşırmayın; geleceğimizin "yolsuzlukla kirlenmemiş" siyasetçilere emanet edilmesi gerektiğini söyleyen Mark Parris boşa atmıyorsa tabii...

Hatırlayacaksınız, Mark Parris geçen yıl Ankara'ya gelmiş, Türkiye'de siyasetin nasıl bir "seyir" alması gerektiğini öğütlemişti.

Parris geldiğinde, Kemal Derviş henüz siyasi bir figür olarak ortalıkta boy göstermiyordu.

"Siyasette yeni yüzler" tartışması yoktu.

Recep Tayyip Erdoğan bu ölçüde "cendere"ye alınmamıştı.

DSP "serseri mayın" görüntüsü vermiyordu.

Tabii Mehmet Ali Bayar diye biri de yoktu.

İmedya, ABD, IMF ve Dünya Bankası çevrelerinin, Derviş ve Bayar ikilisinden birini iktidarda görmek istediğini yazıyordu.

Demek ki Mark Parris boşa atmıyormuş.

"Yapılandırılmış yeni siyaset" uyarınca, Derviş ve Bayar "merkez"in sağına ve soluna yerleştirilecek.

Sonra seçimlere gidilecek.

İktidar münavebeli olarak ulusalcı Amerikancı solla, ulusalcı Amerikancı sağ arasında gidip gelecek.

Hesap bu.

Ama, 62'lik çiçeği burnunda siyasetçi Cem İpekçi daha ilk gezisinde yuhalandı.

Bayar ise, Demirel'in ağzına bakıyor.

Oluşmuyor gördüğünüz gibi.

Oluşmayacak da...

Oluşabilmesinin tek koşulu var: "Taban siyaseti"ne dayanmak.

O da bunlarda yok...


19 Temmuz 2002
Cuma
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED