|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Siyasi olaylara yönelik analiz ve yaklaşımların, olup bitenleri anlama çabasının temeline uluslar arası senaryoları en büyük ağırlık merkezi olarak oturtmak bazen yanıltıcı olabilir. Çünkü, hiçbir uluslar arası güç birkaç ay içinde sıfırdan bir başbakan ya da parti üretemez. Çıkarları, iç siyasete müdahaleyi zorunlu kılıyorsa bunu sıfır pozisyonundaki güçlere değer katmak, onlara güç aktarmak yerine daha kolay yolla; yani, sivrilen mevcut güçlerle ittifak yaparak ikame etmeyi tercih eder. Ya da çıkarlarını zedeleyecek bir siyasi hareketin güç kaybetmesi için çaba gösterebilir, bu da mümkün.
Ecevit'e verilen destek
Eğer içerdeki gücün başarma ihtimali varsa yani, seçimlerden sonra iktidar denkleminin bir yerine eklemlenme umudu belirmişse bunu değerlendirir. Sözgelimi, 18 Nisan seçimleri öncesinde partisinin oy oranı yüzde 12-13'ler seviyesinde bulunan Bülent Ecevit'e Öcalan gibi müthiş bir ödül verilmesi, bunun açık bir örneğidir. Amerika, Ecevit'in Öcalan'ı ülkeye getirten kişi olmasında sakınca görmemiş, DSP liderinin bu operasyonla güçlenerek birinci parti olmasının kendi çıkarları açısından yararlı olacağını hesap etmiştir. Ama, şurasını unutmamak lazım ki, Öcalan kendisine teslim edildiğinde Ecevit, sıfır noktasında değildi; başbakandı ve muhtemelen yeni Meclis'te de iktidar seçeneklerinin önemli bir aktörü olacaktı. Bugünkü tabloya bakalım... İsmail Cem ve Yeni Oluşum'a destek vereceğini ilan eden Kemal Derviş'in Brüksel'den Washington'a, IMF'den Amerika'daki birtakım güç merkezlerine kadar geniş bir sempati halkasına sahip oldukları biliniyor. Her ikisi de bakanlık kariyerlerini bu ilişkilerin gelişmesi istikametinde ustaca kullandılar ve başarılı da oldular. Peki, bunlar Yeni Oluşum'un iktidar koltuğuna paraşütle inmesine yeter mi, daha doğrususu bu ilişkilerin ağıyla oluşan mekanizmanın düğmesine basıldığında oluşum büyük bir siyasi parti haline gelebilir mi? Elbette ki bu mümkün değil...
Derviş kolları sıvarsa
Mümkün olan şudur. Hareket halkın önüne çıkıp, kamuoyu araştırmalarında elle tutulur bir hacim elde edebilirse yani, seçimlerden sonra iktidar kupasının bir kulpundan tutabilecek gibi görünürse, ancak o zaman özel bir destek bulabilir. Bunun için de Yeni Oluşum'un mutlaka ama mutlaka Kemal Derviş'in aleni ve özverili katılımına ihtiyacı vardır. Derviş olmadan, hareketin üzerinde konuşulmaya değer bir büyüme kaydetmesi mümkün değildir. Ama görünen o ki, siyasi hırsı olmayan, solda birleşmeyi her şeyden daha fazla önemseyen Derviş'in zihin karışıklığı artıyor ve bu durum da 3 Kasım ile arasındaki mesafe giderek kısalmakta olan Yeni Oluşum'un temenni edilen patlamayı yapamadan ufalanıp gitmesi ihtimalini artırıyor. Bu durumda hiçbir uluslararası destek, hiçbir üst düzey senaryo ve hiçbir komplo Yeni Oluşum'u kurtaramaz, ona yüzde 10 oy temin edemez. Zaten bu güçlerin, öz sermayesi bulunmayan bu şirkete! sınırsız sermaye aktarmak gibi fizıbl olmayan bir yatırıma girişmeleri de beklenemez. Ama, içinde Derviş'in bulunduğu bir hareket, elle tutulur bir oya ulaşabilirse, iskeletleşebilirse bu kez, özellikle seçimlere doğru dışardan; üç aşağı-beş yukarı, "Derviş yoksa para yok, varsa para çok" mealinde destek görebileceği de yabana atılamaz.
TÜSİAD'ın temennisi
İskeleti ise halkoyu belirler, siyaset mühendisleri en fazla bu iskeleti etlendirirler. Refah ve Fazilet örneğinde olduğu gibi partiler kapatılıp liderler yasaklanarak bazı kollar kesilebilir ama iskelete asla ikinci baş, üçüncü el ya da bacak eklenemez. Merkezdeki siyasi mühendislik grubunun yapmaya çalıştığı, uluslar arası güçlerin üzerine yatırım yaptıkları ve mesela TÜSİAD'ın gayret ettiği de budur; iskeleti etlendirmekten ibarettir. Türkiye'nin "en etkin" sivil toplum örgütü olan TÜSİAD, Genelkurmay Başkanlığı'na bir rapor vererek bu yöndeki çabalarını açık etmiştir. Bir sivil örgütün askere rapor veriyor olmasındaki çelişkiyi şimdilik bir kenara bırakıp, bu örgütün kafasındaki Özkan-Cem-Derviş planına değinmek gerekiyor. TÜSİAD'ın "Ecevit'siz dönem" için bu üçlüyü tercih ettiği bir sır değildir. Nitekim, deşifre olan raporda, adı konulmadan bu formülü de kapsayan ve hedefi Ak Parti'yi etkisizleştirme olan bir arayışın izleri görülüyor. Sonuçta bu da bir temenni. Yeni Oluşum tutmazsa, solda birlik; bu olmazsa sağda da birlik... Medya, iş dünyası, bunlara eklemlenebilecek yarı-sivil unsurlar ve uluslar arası güçler birtakım siyasi projelere destek vermeyi tasarlayabilirler, ama sonuçta halkın oluşturduğu iskelete rıza göstermek zorunda kalacaklardır. Yeter ki o iskelet, hesapsız cerrahi müdahalelerle budanmasın.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |