T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
ABD beni çok bekler!

Haberleştiğimiz, fırsat buldukça görüştüğümüz o kadar çok arkadaşım, dostum, tanıdığım var ki Amerika'da, saymaya üşenirim.

Kimi zaman "Niye gelmiyorsun buraya?" diye sitemle karışık davetler aldığım olur bazılarından.

Değerli arkadaşlar, hiç kusura bakmayın.

Duyduklarım, gördüklerim ve okuduklarımdan çıkardığım sonuç şu:

O topraklara hiç ayak basmayacağım.

Vize almak için başvurup konsolosluk kapısında kuyruğa giremem. Ukala bir görevlinin sorgu sualine cevap veremem.

Vizesi bulunanlara bile girişte ne eziyetler çektirdiklerini biliyoruz.

Oturma izni, çalışma izni bulunan ve bir Amerikan üniversitesinde görevi olan birinin başından geçenler internette haftalardır dolaşıp duruyor.

Çin işkencesine şapka çıkartacak Amerikan işkencesi kısaca.

Bütün bunları bildikten sonra, Amerika benim için özel davetiye çıkarıp, oradan buraya kırmızı halı döşese bile gitmem.

(Benim gitmemem çok umurlarındaydı sanki!)

Onu da yapmayacaklarına göre, otur oturduğun yerde diyorum kendi kendime.

(Başka birinin kendisine karışmam zaten.)

Geçenlerde 'e-mail' adresime ABD'ye giriş için 'Yeşil Kart' başvuru formu göndermişlerdi.

Önce önemsemedim.
Olur böyle şeyler deyip geçtim.
Birkaç defa daha gelince, formu kısmen doldurup iade ettim.
Yazdıklarım şunlardı:
"Adı" kısmına "Ülkemi" yazdım.
"Soyadı" kısmına "Seviyorum".

Sonraki kutucuklara yazdıklarımı toplayınca şöyle bir cümle çıkıyordu:

"Ülkemi seviyorum. Hiçbir yere gitmeye niyetim yok."

Elim "gönder" tuşuna yanlışlıkla erkenden gitmeseydi, "Alın yeşil kartınızı..." diye yeni bir cümleye başlayacaktım.

O tarihten sonra iki defa bilgisayarıma virüs bulaşması ile o başvuru formuna yazdıklarımın bir alakası olduğunu düşünüyorum.

Komplocu bir yaklaşım belki.

Belki de kimilerine göre sadece bir tesadüf bu virüs meselesi.

Herkes kendine göre düşünebilir. Ama benim bildiğim, tesadüf diye bir şey sadece sözlüklerde mevcuttur.

SADDAM'I DEVİRMEK

Gazetelerde birbirinin aynı manşetler:
"Saddam Meydan Okudu"
Hürriyet okusa ne olur, Niyork Tayms okusa ne!
Amerika saldırmaya karar vermiş bir defa!
Hedef Saddam Hüseyin'i devirmek...
Bin defa yazdık, bin defa daha yazmaya varız:
Saddam'ı devireceksen devir; fakat saldırıda hayatını kaybedecek, yaralanacak olan masum halkın günahı ne?
"Karanlıklar Prensi" denilen ABD Savunma Bakanlığı Başdanışmanı, açıklama yapıyor:
- Ordumuz çok güçlü, Saddam'ı kolay deviririz.
Dünya'nın bir numaralı süper gücü, Saddam'ı devirmek için var gücüyle saldırmaktan başka bir yol bulamıyor mu a benim iki gözüm?

RENKLERİN TARİFİ

Doğuştan gözleri görmeyen birine renkleri nasıl anlatabilirsiniz? Kolay değil.
Bilinenleri kullanarak tarif etmeye çalışmaktan başka yöntem olmaz herhalde. Mesela...
Yeşil: Ağaç yaprağı ve çimen.
Sarı: Limon ve kanarya.
Mavi: Deniz ve gökyüzü.
Beyaz: Pamuk ve gelinlik.
Lacivert: Gece ve mebus elbisesi.
Kırmızı: Kan ve gül.

İşte burada İskender Doğan girmeli devreye:

Kan ve gül
Gül ve diken
Sevgim ve sen

Bilmem anlatabiliyor muyum?

GÜNÜN SÖZÜ

Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme.
John Wooden

ÖNCE SAĞLIK BAYIM

Derviş'in ilk aylarında, Prof. Işıkara'nın depremle ilgili sözünden mülhem bir cümle yazmıştım:

"Derviş'le yaşamayı öğrenmek zorundayız."
Biz öğrendik sayılır.
Ancak Derviş de bizimle beraber yaşamayı öğrenmeli.

İnsan sağlığıyla ilgili konuda "İMF'ye verdiğimiz sözler var" türünden laflar etmek, hiç yakışık almıyor.


19 Temmuz 2002
Cuma
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED