AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İmam Hatipi anlamak (2)

Dünkü yazımda S.O.S veren bir orta öğretim tablosu vardı. Özeti kimlik ve kişilik sancısı... Bunlar bizim çocuklarımız. Bir fırtınanın önünde savruluyorlar. Çok acil çare bulmak lazım. Ebeveynler tedirgin. Ergenlik dönemi gibi hassas bir dönemde onların yüreğini tutacak bir eğitim ortamı sunmak... Bu, ne yazık ki bugüne kadar gerçekleştirilebilen bir sonuç değil.

Ebeveyn çare arıyor. Çocuğunun hem eğitim göreceği hem de bu hassas dönemi daha sancısız atlatabileceği bir eğitim ortamı...

Devlet, tüm okullarında böyle bir ortamı sağlamakla yükümlü. Ama gerçekler ortada.

İşte burada İmam Hatip ortamı böyle bir arayışın karşısına çıkıyor.

İmam Hatip ortamı gerçekte bu arayışı bütünüyle karşılıyor mu? Bir tek okul ortamı, tüm toplumsal vasatı saran fırtınadan koruyabilecek bir sığınak oluşturabilir mi? İHL, hem eğitim hem kimlik ve kişilik sorununu birlikte çözecek bir formül müdür? İHL 'nin kısmen steril ortamında yetişen bir çocuk, fırtınalı toplumsal vasata çıktığında kimlik – kişilik sancıları yaşamaz mı, bunları nasıl telafi eder? Bütün bunlar varolan ve cevaplanması gereken sorular.

Ama ebeveynin durduğu yerden baktığınızda, İmam Hatiplerin, çocukları için bir sığınak gibi görüldüğünü söylemek mümkün.

Bunu anlamak lazım.

Anne-babaya "neden böyle düşünüyorsun?" diye ithamkar tavırlar takınmanın devlet açısından sağlıklı olmadığ ı açık.

Türkiye'de istisnasız bütün anne-babaların, çocuğunun çantasında ecstasy ya da uyuşturucu, hatta sigara bulduğunda, eve alkollü geldiğinde içine düşecekleri kaygıyı, hatta perişanlığı anlamak için sadece anne-baba olmak yeterli. Bu gerçeği gördüğünüzde, tüm orta öğretim kurumlarını sorun alanı olarak görür ve çareler aramaya başlarsınız.

Soru da şudur:

Orta öğretim çağındaki çocuklar, bu sancılı dönemlerini, cinselliğin en ucuz boyutlarda savrulduğu bir zamanda – ortamda nasıl en az hasarla atlatır, nasıl bu eğitim dönemini gelecekteki tırmanış için basamak haline getirebilirler?

Bir kısım ebeveyn, İmam Hatip'i bir çıkış kapısı olarak görüyor.

Bunu, hakim yapının İmam Hatiplere ilişkin tüm dışlamalarına, damgalamalarına, üvey evlat muamelelerine, hak mahrumiyetlerine rağmen yapıyor.

Bu durumda anne – babaları veya çocuklarını suçlamak sağlıklı mıdır?

Ya da bu çocukların yollarını kesmek... İHL'ye gidiş yollarını kapamak neyi halleder?

"Eğitim birliği" duyarlılığını anlamak mümkün. Ama burada da hemen akla "neden çocukların öğütülmesine yol açan bir eğitim birliği, neden halkın değerlerine ve beklentilerine özen gösteren bir eğitim birliği değil?" sorusu gelmez mi?

Şöyle bir soruyu her zaman sordum:

-Devletin genel öğretim kurumları, toplumun beklentisine uygun değerler taşıyor olsa ve çocuklara hayatta karşılaşacakları savruluşlara mukavemet edecek kişilik kazandırabilseydi, toplumda bu ölçüde bir İmam Hatip arayışı olur muydu?

Olmazdı diye düşünüyorum. O zaman belki hakikaten "din adamı" yetiştirecek meslek okullarına ihtiyaç duyulur, diğer insanlar, genel eğitim kurumlarına çocuklarını gönül huzuru içinde gönderirlerdi.

İmam Hatip olayı sadece bir "din eğitimi" olayı da değil. İçinde din eğitiminin de bulunduğu bir iklim olayı. Çocukların soluduğu hava ile kimliklerini dokuduğu bir iklim... Bu iklim, genel öğretim kurumlarına bir saat fazla dindersi koyarak elde edilebilir mi? Sanmıyorum. Bana göre eğitimde yeni, hatta yepyeni bir hamle ile sağlanabilir bu... Ankara'dan başlayarak tüm Türkiye'ye coşku getirecek, bir tırmanma heyecanı taşıyacak, eğitimi bunun amiral gemisi gibi görecek bir hamle...

Şunu düşünüyorum:

Eğer hakim yapının İmam Hatipler üzerinde dışlayıcı, damgalayıcı, mahkum edici, zaman zaman psikolojik savaş boyutuna ulaşan propagandalarla olumsuz muamelesi olmasaydı, belki çok daha fazla insan çocuğunun İmam Hatip sığınağında eğitim görmesini isterlerdi.

Bunu anlamak lazım.

Ankara'da zaman zaman, kendi halkının eğilimleri ile boğuşmayı devlet politikası zanneden odaklar iktidar oldu. Ama Türkiye'yi bir milim ilerletemediler. Yol bu değil.

Şu sorunun cevabını bulmak önemli:

İnsanlar neden İmam Hatiplere bu kadar ilgi gösteriyorlar? Neden binalar yapıyor, neden çocuklara burs sağlıyor, neden modern derslikler oluşturuyorlar?. Neden neden?

Düşman mı bu insanlar? Bu ülkenin düşmanı mı? Yokedilmeleri mi gerekiyor? Çağırdığınız zaman askere gitmiyorlar mı, gerektiğinde can vermiyorlar mı?

Şunu söyleyebilirim: İmam Hatipler, insanınmızın ülkesine karşı bir tür sevgi ve sorumluluk sembolü olarak okunabilir. Öyle okunursa, onunla ilgili politikalar ülke yararına olur.

Bu güne kadar İmam Hatipler "Halkın devlete rağmen geliştirdiği kurumlar" olarak görüldü. Sanki "Devlet" birileriydi ve halk onların hesabını bozanlardan oluşuyordu. Bazan o yapı, sandığı bile "halk hareketi!" olarak algıladı. Kimi siyasal iktidarlar bile "devlete rağmen"di. Bu yanlış, Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetti. Hala durulmuş değiliz.

Bundan kurtulmak gerekiyor.

Birilerinin İmam Hatip'le barışması gerekiyor. Bu, halkla barışmak anlamına da geliyor. Bu, sandıkla barışmak demek. Bu, her alanda durulma demek. Bu, Türkiye'nin normalleşmesi demek. Ben İmam Hatip'le ilgili her olumsuz yargılamayı, kendilerini halktan üstün gören bir kesimin yukardan aşağı toplumu dizayn etme iradesinin yansıması olarak görürüm. "Eğitim halka bırakılmaz, halksız yaptığımızda da elimize yüzümüze bulaştırırız." İşin özeti bu. Bu değişmeli.

Yarın üniversite sınavı konusunu değerlendireceğim.


10 Ekim 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED