|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Soru: 5) 1773'de doğmuş, 1859'da Viyana'da ölmüştür... Ülkesinin itibarını yükseltti. Son yıllarında yönetimine karşı vuku bulan ayaklanmalar üzerine, Hollanda ve Belçika'ya kaçtı. Daha sonra ülkesine döndü, fakat saray ile pek fazla ilişkileri olmadı, Tanzimat ricaline yaptığı şu tavsiyeler çok meşhurdur: "Avrupa uygarlığından sizin kanun ve düzeninize uymayan kanunları alıp iktibas etmeyiniz. Zira batılı kanunlar hükümetinizin temelini teşkil eden kanunların dayandığı usul ve kaidelere asla benzemeyen kurallar üzerine kurulmuştur. Batılı ülkelerde esas olan şey, Hristiyan kanunlarıdır. Siz Türk kalınız. Mademki Türk kalacaksınız, şeriata sarılınız. Diğer dinlere karşı hoşgörülü olmak için şeriatın size gösterdiği kolaylıklardan istifade ediniz. Hristiyan tebanızı tamamen himayeniz altına alınız. Onların paşalar tarafından sınırı aşmalarına engel olunuz. Hristiyan azınlıkların dinî işlerine karışmayınız." Bu sözleri söyleyen ve Avrupa'da "Prens" namı ile şöhret bulan bu devlet adamı kimdir? Soru: 6) 1866 yılında Üsküdar'da Salacak'ta doğmuştur. Salacak'taki yalıda büyümüş, Tıp mektebini bitirmiştir. Annesinin veremden ölmesi ile, bu hastalığa çare bulma arzusuna kapılmıştır. Tıp mektebini bitirdikten sonra Avrupa'ya gitmiştir. Askerî tabib olarak Paris'te asistanlıkta bulunmuştur. Jön Türkler'in lideri Ahmet Rıza ile buluştu. "Operatör" olarak İstanbul'a döndü. Sait Halim Paşa'nın halası Zeynep Hanım'ın kurduğu "Zeynep Kamil Hastanesi"nde çalışmaya başladı. Bu arada bu doktor "operatör", Cemaleddin Efendi'nin yakınlığını kazandı ve bu Şeyhülislamın damadı oldu. Bu olayı şöyle anlatır: "Akşam üstü, kayınpederle beraber selâmlıkta yemek yedim. Sonra, cemaatle yatsı namazını kıldım. Artık, refikamın odasının yolu görünmüştü. Fakat kapının eşiğindeki merasim bitmek bilmiyordu. Odaya girince iki rekat namaz daha kıldırmasınlar mı? İşte benim izdivacımın hikayesi... Şimdiki gençler bu hallerden ibret almalı ve yapılagelen inkılâbların büyüklüğünü anlamalıdırlar. Hatta, evlendikten sonra, en çok gücüme giden kaç göç meselesiydi. Ben erkeklerle beraber selâmlıkta, refikam da, kadınlarla beraber haremde yemek yerdik. Karımla beraber bir sofrada oturmak zevkinden mahrum olmaya çok içerlerdim. Hatta diyebilirim ki, bu mahrumiyet, bir kaç sene sonra, kayınpederin yanından ayrılmama ve ayrı bir aile yuvası kurmama birinci derecede amil olmuştur. Biz, şeriatın kestiği parmak acımaz, zihniyetiyle ne devirler yaşadık. En ufak şahsî zevklerimizden bile mahrum olmak gibi ne mecburiyetlere katlandık." Bunları hatıralarında anlatan, toplum yapımızı değiştirmeye gayret eden, doktorluk, reislik, beledî hizmet, nazırlık, tabib generallik ve hatta 1945'lerde mebus namzetli gibi siyasî olaylara katılan bu çok yönlü olan ve 1950 şehir meclisi azalığını kaybedip 25 Ocak 1958'de vefat eden "tabib-operatör paşa" kimdir? Soru: 7) 30 Ağustos 1882'de İstanbul'da Cihangir semtinde doğmuştur. Ailece İstanbullu'durlar. Askerî okullarda okuyup topçu subayı olarak orduya katılmıştır. 1904'de Harp Akademisini bitirerek kurmay yüzbaşı olmuştur. Bu yılda kurmay çıkan 12 subay, Yıldız'ca tehlikeli görülerek uzak bölgelere gönderildi. Onu da Erzincan'a gönderdiler. 1907'de Edirne'ye tayin edildi. 1908'de Meşrutiyet için çalıştı, bir yıl sonra da Hareket Ordusu'na katıldı. 1909'da birinci olarak imtihânı kazanarak Almanya'ya gönderildi. 1912'de Balkan Harbine iştirak etti. 1914'den sonra ordunun gençleştirilmesi çalışmalarına katıldı. Birinci Dünya Savaşı sonunda 6. Ordu komutanı olarak, Musul'u İngilizler'e terk ederek karargâhını Nusaybin'e çekti. Mütareke olmasına rağmen askeri terhis etmedi. İstanbul'a dönmesi isteniyordu. Direnme sebebi olarak da "Müslüman halkın hukukunu müdafaa edecek teşkilleri ve milis kuvvetlerini vücuda getirmeye çalışıyordum." diyor hatıralarında... Bir çok arkadaşı paşa İstanbul'a dönmüştü. O da çaresiz 1919'da İstanbul'a dönmüşse de Haydarpaşa'da İngilizler yakalayıp Malta'ya sürdüler. İki buçuk yıl orada sürgün hayatı yaşadı. Malta'dan kaçıp Kuşadası'ndan Anadolu'ya geçti. Genç yaşta ordu komutanlıklarında bulundu. Fakat Kurtuluş Savaşı'nda arkadaşları ile anlaşamadığından 40 yaşında emekli oldu. Uzun yıllar açıkta kaldı. İsmet Paşa'nın "millî şef"liği döneminde hapse atıldı. Eylül 1947'de çıktı. Genç yaşta emekli olmasını hazm edemedi. İsmet Paşa'dan bildi her şeyi ve "zamanın diktatörü, beni adım adım takip ettiriyordu, asla sönmeyen haset ve kin hırslarının sevkiyle, bir takım gizli kışkırtmalara bile başvurdu, aleyhime davalar açtırıldı." demiştir... 37 gün taş hücrede bırakılmıştı. Bunların acısı olarak 1950'de birkaç yerden aday gösterilmesine rağmen Afyon'dan aday oldu ve DP mebusu seçildi... 40-41 yaşında ordu komutanlığından emekli olan bu Afyon mebusu, 1956-57 yılında vefat etmiştir... Kimdir son yıllarda "harp" hatıraları beş cild halinde basılan bu general ve mebus?..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |