AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

D İ Z İ
"Gizlice İslami eğitim alıyorduk"

Genç Müslümanlar Teşkilatı olarak biz o zamanki şanlı mücadelemizin bu günlere gelişimizde büyük rolü olduğu inancındayım. Biz mensubu olduğumuz mukaddes dinimiz İslamla varlığımızı sürdürebileceğimize inanmıştık ve öyle de oldu. Bu şuna benzer: Bir çiçek düşünün, eğer onun köklerini keserseniz; o, topraktaki gıdayı ve suyu alamaz. Bir süre yaşar ve sonunda kurur. Boşnak halkının geleceği İslam'dadır.

İstanbul-Aliya İzzetbegoviç, Bosna-Hersek Müslümanları için çok önemli olan ve İkinci Dünya savaşı yıllarında kurulan Genç Müslümanlar Teşkilatı'nın Komünist Sırp yönetiminin baskıları ve Sırp gizli servisinin takiplerine rağmen Boşnak gençler arasında yayılıp örgütlendiğine ilişkin ilginç anekdotlar anlatıyor. İzzetbegoviç, 16 yaşında girdiği Genç Müslümanlar Teşkilatı'ndaki fikri çalışmaları şu sözlerle anlatıyor:

"O sıralarda, Ali Mutevelliç tarafından kaleme alınan ve büyük bir hayranlık duyduğum 'İslam Işığında' adlı eseri okudum. Bu, çok kıymetli bir eserdi ve benim üzerimde büyük etkisi olmuştu. Ayrıca Osman Nuri Haciç'in yazdığı 'Hz. Muhammed ve Kur'an da bana yön veren eserlerdendir. Yaklaşık 300 sahife olan bu kıymetli eser, idealist bir uslûbla yazılmıştır. Bu ve benzeri kıymetli eserler o zamanlar Mostar şehrindeki faaliyet gösteren 'Kalaycı' Kütüphanesi tarafından bastırılmıştı. Bu çok büyük bir hizmet olmuştu ve teşkilatımız üyeleri bu eserlerden büyük ölçüde istifade etmişlerdi. Bu eserler teşkilatımızda okunuyor ve tartışılıyordu. Böylece ilk aylardan başlayarak İslam'ı gerçek kaynaklarından öğrenmeye başlamıştık. Üyelerimizin sayısı büyük bir hızla artıyordu. Müslüman gençlik içinde teşkilatımız büyük bir kabul bulmuş oldu."

Aliya İzzet Begoviç, Mladi Müslümani(Genç Müslümanlar Teşkilatı)'nin kuruluşunu, yapısını ve faaliyetlerini anlatmaya devam ediyor:

İlk lideriniz kimdi?

Teşkilat 1941 yılının Mart ayının sonunda Yugoslavya Krallığı'nın parçalanmaya başladığı ortaya çıktı. O zaman biz Saraybosna'da Genç Müslümanlar Teşkilatı olarak ilk genel kurulumuzu topladık. Genel Kurulda teşkilat resmen ilan edildi. Genel Kurula 50 üyemiz katılmıştı. Çünkü herkes katılmaya korkuyordu. O zamanki anayasa gereği, genel kurulumuza bir polis katıldı. Kurulumuzun açılış konuşmasını Tarik Muftiç yaptı ve ilk liderimiz o oldu. Genel Kurul'umuzdan 15 gün sonra savaş patlak verdi. Genel kurul kararları,yeni yönetim kurulu protokolü ve yeni tüzük mahkemeye verilemedi. Şavaşla birlikte işgal geldi ve Bağımsız Hırvat Devleti ilan edildi ve Ustaşa'lar (Hırvat Milliyetçileri) yeni bir hükümet kurdular. Hitler Almanyası'nın desteğinde olan bu hükümet, Hitleri örnek alarak örgütlenmeye başlamıştı. Hükümete bağlı ''Genç Ustaşalar Teşkilatı'' kuruldu.

Ustaşaların amacı neydi?

Bu örgütün hedefi tüm Hırvat ve müslüman gençleri çatısı altında toplamak ve ilan edilen Bağımsız Hırvat Devletinin ordusuna katmaktı. Kimseye sorulmadan tüm gençler kaydedilmiş ve toplantılara zorla getiriliyorlardı. Oluşturulan eğitim kamplarında ideolojik seminerler veriliyordu. Büyük Hırvatistan hayali taşıyan bu eğitim seminerlerinde müslüman Boşnakların aslen Hırvat oldukları ve Osmanlılar tarafından zorla müslümanlaştırıldıkları israrla vurgulanıyordu. Beni ve benim gibi çok sayıda müslüman genç bu kamplarda verilen eğitimlere katılmak zorunda bırakılmıştı. Ancak biz birbirimizi tanıyorduk ve Hırvatların oluşturduğu gençlik kamplarında gizlice biraraya gelip İslami eğitim ve teşkilatlanma dersleri yapıyorduk. Onların seminerleri hiçbir arkadaşımıza tesir etmiyordu, çünkü biz onların amaçlarını çok iyi biliyorduk.

Hırvatlar teşkilata nasıl bakıyorlardı?

İnanır mısınız, o günlerde yaptığımız gizli çalışmalar sayesinde sayımız hızla çoğaldı. Elbette Hırvatlar bizim gizli çalışmalarımızı tesbit etmişti, ancak 'onlardan kaçıp, sırpların safına geçeriz..' korkusundan varlığımızı bilmiyorlarmış gibi görüntü veriyorlardı. Ayrıca onlarla bir ortak yönümüz vardı; biz de onlar gibi komünistlere karşıydık. Saraybosna Üniversitesi ve liselerde müslüman gençlik arasında örgütlemeyi tamamlamış evlerde gizlice sohbet toplantıları düzenliyorduk. Yani, vaziyete hakimdik. Ancak rahat değildik ve illegal idik. Bazı arkadaşlar teşkilatımıza resmiyet kazandırmak için bazı girişimlerde bulundu ise de Hırvatlar müsaade etmediler. Bu durumlar karşısında, bazı arkadaşlarımız, imamlar tarafından 1930'larda kurulan 'El'Hidayeh' teşkilatına katılarak resmiyet kazanmamızın doğru olacağını savunmuşlardı... Bu teklife ben ve bir grup arkadaş karşı çıktık. Çünkü bu teşkilat imamlar tarafından kurulmuş ve çok pasifti. Teşkilatın başında büyük alim Mehmet Efendi Hanciç vardı, ancak bu teşkilatın adı var, hiçbir etkinliği ve gücü yoktu. Onlara katılırsak biz de pasifleşir ve mücadele azmimizi kaybederiz diye düşünüyorduk. Bazı arkadaşlar bu teşkilata katıldı ve yöneticilik aldılar. Neticede biz haklı çıktık ve onlar da daha sonra bu teşkilattan ayrıldılar.. Biz arkadaşlarımızla 'Merhamet' adlı teşkilata katıldık. Müslümanlar tarafından kurulan bir yardım teşkilatı idi. Biz burada Genç Müslümanlar Teşkilatını yeniden örgütlemek ve savaş sebebiyle mağdur kalmış müslüman ailelere sahip çıkmak için bazı çalışmalar başlatmıştık. Önemli ve faydalı şeyler de yapmış olduk. Ancak imkanlarımız çok sınırlı idi.

Müslümanlar olarak ayakta kalabilmeyi neye borçlusunuz?

Biz o zamanki şanlı mücadelemizin bu günlere gelişimizde büyük rolü olduğu inancındayım. Biz mensubu olduğumuz mukaddes dinimiz İslamla varlığımızı sürdürebileceğimize inanmıştık ve öyle de oldu. Bu şuna benzer: Bir çiçek düşünün, eğer onun köklerini keserseniz; o,topraktaki gıdayı ve suyu alamaz. Bir süre yaşar ve sonunda kurur ve en ufak rüzgar, onun alır kötürür. Kısacası Müslüman Boşnak halkının geleceği İslam'dadır. Bu benim değişmez, sâbit fikrimdir.

Faşist Ustaşalara da karşıydık

Mladi Müslümani olarak, İkinci Dünya Savaşı sırasında faşistlerle işbirliği yaparak katliâmlara katıldığınız iddiaları doğru mu?

Kesinlikle doğru değil, Sırplar ve Hırvatlar karşılıklı katliamlar yapıyorlardı. Biz Komünistlere olduğu kadar Faşistlere de karşıydık. Bu nedenle ne Hırvatların yanında yer aldık ve ne de Sırpların. Bize göre ikisi de birdi. Ancak hem Sırplar ve hem Hırvatlar işgal ettikleri bölgelerdeki müslümanları zorla askere alıp cepheye sürmüşlerdi. Bu zoraki olan bir hadiseydi. Yani, hiçbir müslüman gönüllü taraf olmamıştır. Biz müslüman Boşnaklar kendi kimliğimizi korumanın mücadelesini veriyorduk. Elbette savaşın içindeydik ve savaşla ilgimiz olmadığı halde en çok zarar görenlerden birisi de biz olduk. Hırvatlar ve Sırplar bizi kendilerine çekebilmek için bazı belediyelerde görevler teklif ettilir; ancak hiçbir Genç Müslümanlar Teşkilatı üyesi bu görevleri kabullenmedi. Ve hiçbir üyemiz faşist Ustaşaların SS ordusuna katılmadı. çoğunluğumuz asker kaçağı idi. Biz Hırvatlar tarafından Sırplara karşı yapılan katliâmları sürekli kınadık. Biz Hırvat ve Sırpların sivil halka yönelik katliâmlarını kınayan bir bildiriye teşkilatımızın imzasını bile koyduk.

YARIN: 1970'DEKİ İSLAMİ DEKLARASYONU'N ÖYKÜSÜ




 
Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

 Mehmet Koçak
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED