AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Başbakan'dan özür bekleyenlere de bakın hele...

En güzel yazıyı Gülay Göktürk yazdı, ekleyecek bir şey bulamıyorum; "Bir kere" diyordu Göktürk, "siz bu ülkenin üniversiteleri iseniz, bu ülkenin halkının seçtiği bu hükümete saygı göstermek, onun yönetme ve kanun çıkarma yetkisini kabul etmek zorundasınız. Bunlar, sizin 28 Şubat'ta karşılarında el pençe divan durduğunuz paşalar gibi kapalı darbe yaparak gelmediler iktidara. Bu halkın oylarıyla geldiler. Yasama organında çoğunluğu oluşturuyorlar ve yasa yapma yetkileri var. O zaman ona göre davranacaksınız. Fikrinizi söylerken haddinizi bileceksiniz. Kendinizi yasamanın yerine koymaya kalkmayacaksınız."

Hayır, haddini bilen yok.

Hâlâ utanmadan, "27 Mayıs" ve "darağacı" göndermesi yapıyorlar.

Çukurova'da mukim olanı, (soyismi Kekeç; ama çok şükür bu satırların yazarıyla uzak yakın bir akrabalığı yok) Başbakan'dan özür bekliyor. Kişinin edebi yaptığı icraatteymiş, Başbakan dilini elini karıştırıyormuş; dilini elini karıştıranların sonu belliymiş.

Ardından ünlü "taşlama"yı gönderiyor:

Halayığı hanım eylersen kurnayı kırar tas ile...

Zurnacıyı müezzin edersen minareyi yıkar tas ile...

(Elbette Başbakan bu satırları okuyacak ve pespaye benzetmelerle kendisini "ti"ye alan Prof. Dr. Yalçın Kekeç'ten bu cüretinin hesabını soracak. Kekeç'i "ceza" ve yüklü bir "tazminat davası" bekliyor, söylemedi demeyin.)

Adı Ural Akbulut olanı ise, o da Ankara'da mukim, "Sonu, 'kara cüppeliler' diyen Menderes gibi olur" diyor.

Ne olur mesela?

Zinde güçler, Hükümet-YÖK gerginliğini fırsat bilerek yönetime el koyar, "rektörler siyaset yapmasın" diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Menderes gibi idam sehpasını boylar, öyle mi?

Başbakan'dan özür bekleyen rektörlerden biri de İstanbul'da mukim. Her fırsatta siyasi iradeyi muaheze eden militan bir arkadaşımız bu...

Hani, "kamuya ait yerlerde alkollü içki kullanılamaz" yasağına rağmen, rektörlükte düzenlediği "işret gecesi"nde, kafa zom, gözler çakmak çakmak, dönemin Devlet Bakanı Ahad Andican'ın gözlerinin içine bakarak, "başörtüsü yasağını yumuşatacakları" mesajını veren Başbakan Mesut Yılmaz'a verip veriştirmiş, "aksi takdirde İstanbul Üniversitesi'nin tarihteki şahlanışını ülkeyi kurtarma adına tekrarlayacaklarını" söylemişti ya, işte o adam...

Neymiş İstanbul Üniversitesi'nin tarihteki şahlanışı?

Anlatayım:

50'li yılların ünlü İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar DP iktidarına karşı bir dizi yasa dışı "öğrenci nümayişi" düzenlemişti. Aralarında "öğrenci lideri" sıfatıyla bugünkü rektörün de bulunduğu "tayin edilmiş" öğrenci kalabalığının provokasyonuyla 1960 darbesi start almış, Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş Başbakanı Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşı (Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan) darağacına gönderilmişti.

Bu ülkeye "Yassıada" utancını yaşatan olayların başında ("bilim yüzsüzü" Sıddık Sami Onar'ın tezgahladığı) "İstanbul Üniversitesi'nin tarihteki şahlanışı" (!) gelmektedir.

Tarihin garip cilvesine bakın ki, Sıddık Sami'nin koltuğunda bugün, mahut şahlanışın öğrenci lideri oturuyor ve "rektörler siyaset yapmasın" diyen Başbakan'ı "yapay gündem oluşturmak"la suçluyor.

İzmir'de mukim olanı sona sakladım.

Onu Ahmet Hakan deşifre ettiği için ayrıntıya girmiyorum:

İsmi, Emin Alıcı.

YÖK Başkanı tarafından yeterince laik bulunmuyor.

Birkaç dönem daha rektör olmayı garantilemek için, "Sevgili Peygamberimiz der ki..." diyerek hadis okuyor.

Kubilay gibi ölmeye hazır olduğunu söylüyor.


27 Eylül 2003
Cumartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED