|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Avrupa Birliği ile ilgili süreç hızlandıkça, Türkiye'deki AB karşıtları ve "resmi korkuları"nı yenemedikleri için AB konusunda nazlanan bazı çevreler, ortodoks geleneklerinden bir türlü vazgeçemiyorlar. Son günlerdeki "garip" tavırlarına bakarak söylemek gerekirse, bu ayak sürüyenlerin başında CHP lideri Baykal geliyor. Bakın Baykal Avrupa Birliği konusunda nasıl nazlanıyor: "Yeni bir pakete gerek yok. Kendimizi noksan ülke, ev ödevini yapmamış ülke konumuna yerleştiriyoruz. 7'e, 8'e gerek yok. Şimdi uygulamadaki sorunları çözelim. AB'nin itiraz edebileceği hiçbir nokta kalmadı. Müzakerelerin başlaması için bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğu kanaatinde değilim. Portekiz'le üyelik müzakerelerine başladıkları zaman Portekiz Anayasası'nda ordunun rejime müdahale yetkisi vardı. Bazı Avrupalılar'a ve bir de kendi içimizdeki bazı çevrelere karşı dikkatli olmamız lazım." Bilindiği gibi 7. ve 8. AB uyum paketlerinde daha fazla demokrasi ve özgürlükle ilgili yasalar ve düzenlemeler var. Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Baykal, çok açık ve net bir şekilde Türk halkına daha fazla demokrasiyi çok görüyor. Neden acaba? Sakın Baykal, "Bize bu kadar demokrasi yeter" derken CHP'nin genetik kodlarındaki "tek parti" dönemini özlüyor olmasın. Eğer sayın Baykal, "parlamento dışı güçler"le akrabalık işlerinin CHP'yi güçlendireceğine inanıyorsa, bu hem CHP hem de Baykal için tarihi bir hata olur. Kaldı ki, toplumsal hafızadan hâlâ silinmemiş olan "CHP= ordu" imajının CHP'yi ne kadar yaraladığını en iyi Sayın Baykal biliyor olmalı. Doğrusu insan merak ediyor, daha iki gün önce Sayın Baykal AK Parti iktidarının, ''Avrupa Birliği (AB) kılıfı altında gizli hesapları olabileceğini, AB rüzgarını arkaya alarak askerlerle karşı karşıya gelinmemesi" gerektiğini söylerken, sivil siyasal irade üzerindeki "askeri vesayet"in sürmesini mi istiyor? Kelimelerle ifade etmek bile tedirginlik veriyor ama, sivil siyaset üzerindeki "vesayet"i kaldıran 7. pakete karşı çıkmanın, demokrasi ve özgürlüklerden yana olduğunu söyleyen CHP gibi bir partiye nasıl bir yararı olabilir diye de insan düşünmeden edemiyor. Eğer amaç siyasal iktidarı yıpratmaksa, yöntem bu olmamalı. Hem iktidarla demokratik yollarla mücadele etmek varken "askeri vesayete" sığınmak niye? Ayrıca herkes bilmeli ki, 28 Şubat döneminde asker üzerinden siyaset yapanlardan da, iktidarlarını "vesayet" himayesinde sürdürmek isteyenlerden de ortada kimseler kalmadı. Eğer demokratik zemin, "siyaset dışı güçler"in vesayetinden arındırılamazsa, bundan sadece siyasal iktidarlar değil, CHP gibi muhalefet partileri de zarar görür. Tam da Avrupa Birliği'nde üyelik konusunda olumlu bir konjonktür yakalanmışken, Baykal'ın "mızıkçılık" yapması büyük bir talihsizlik. Çünkü Avrupa Birliği ilk kez, stratejik olarak Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu açıkça ifade ediyor. Nitekim, geçtiğimiz hafta Ünrün'deki Dünya Ekonomik Forumu'nu izleyen Hasan Cemal, toplantıda konuşan AB'nin dış politika ve savunmadan sorumlu bir numarası ve eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana, Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'den önemli açıklamaları köşesine taşıdı: Javier Solana: "AB, güçlü bir uluslararası oyuncu olmak durumunda. Çünkü küresel sorumlulukları var. Örneğin, Türkiye'nin üyeliğinin gerçekleşmesiyle AB Ortadoğu'ya komşu olacak." Fischer'in sözleri: "AB bugün 25 ülkeden ve 250 milyon nüfustan oluşuyor. Şimdi sırada Balkan ülkeleriyle Türkiye var. İleriye doğru yürüyoruz. Türkiye'nin AB üyeliği bölgenin barış ve istikrarı açısından önemli..." Görüldüğü gibi, Avrupa Birliği en azından stratejik anlamda önemimizi kavramaya başladılar, yani Türkiye'yi anlıyorlar ama Sayın Baykal'ın Türkiye'yi iyi anladığından emin değilim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |