|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çocukluk yıllarımdan bu yana, bütün Cumhuriyet Bayramlarını içime sığdıramadığım kocaman bir coşkuyla kutlamak istedim hep. Çünkü Cumhuriyet benim ilk aşkımdı... Ama her seferinde, sevinç boğazımda düğümlendi ve bir korkunun kıyılarında yapayalnız kalakaldım. Oysa çocukluğumun en coşkulu yıllarında, rengarenk kitapların arasında sıcak bir aşk gibi sunulmuştu cumhuriyet. Hiç tanımadan, yüzünün rengini bile görmeden sevmiştim onu. Hep mahçup bir gelecek gibi yıldız yıldız akıp durdu gençliğimize. Sonra bir gün, etrafında üniformalı koruyucularıyla çıkageldi Cumhuriyet. Rengi, kokusu, "yasakları" olan bir şeydi. Bu korku bazen, kara tahtanın önünde annemin, babamın hayallerine karşı kaşlarını çatan "kravatlı" bir Cumhuriyet, bazen de okuduğum kitaplarda bile "suç unsuru" arayan üniformalı bir Cumhuriyet oldu... Oysa Cumhuriyet 'korku' değil, "kimsesizlerin kimsesiydi...." 80 yıldır marşlar, şarkılar besteleyip coşkuyla kutlamak için seferberlikler düzenlediğimiz bütün Cumhuriyet bayramlarına nedense hep hüzün karıştı. Çünkü yıllardır, bir türlü Cumhuriyet'i demokrasinin "ikizkardeşi" yapamadık ve demokrasi hep "üvey kardeş" olarak kaldı. Bu yüzden, bazı vatandaşlar derilerinin rengi yüzünden, "beyaz Türkler"e göre Cumhuriyet'i hep bir adım geriden seyrettiler. Cumhuriyet'i sevmeye hak kazanabilmek için bile okul kapılarındaki "ikna odaları"ndan geçmeleri gerekiyordu. Bu yüzden, bütün bayramlarda "beyaz Türkler"in görüntüsünü bozmamak için ya arka sıralara itildiler, ya da hepten listelerden çıkarıldılar. Bir türlü Cumhuriyet'i sevmelerine fırsat verilmeyen "kara-kuru" Türkler'in başına gelenler sadece bu kadar değil elbette. Mesela, dün gazetelerde yayınlanan şu haberi, acaba nasıl bir "80. yıl coşkusu" ile açıklamak gerekiyor? "İstanbul Yenibosna'da önceki gün farklı bir gösteri vardı. 7-14 yaşlarındaki 35 çocuk "Savaşa hayır" yazılı balonlarla yürüdü. Polis, çocukları apar topar minibüse bindirdi. Minibüste yer kalmadığı için bazı çocuklar gözaltına alınmaktan kurtulurken, 7 - 14 yaş arasında 16 çocuk karakolda götürüldü. Yaşları küçük olduğu gerekçesiyle 11 çocuk gece yarısı ailelerine teslim edildi. Karakolda sabahlayan 5 çocuk ise dün çıkarıldıkları İstanbul Çocuk Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı." Sevgisizliğin böylesine kol gezdiği, balonların renginin bile "tehlikeli" bulunduğu bir Cumhuriyet'te, Cumhuriyet'i gençlere nasıl sevdireceğiz? Nedense bazı korkularımız yüzünden, Cumhuriyet'i "çatık kaşlı" barikatlardan kurtararak güneşli günlere çıkaramadık bir türlü. Ama biz, bir gün Cumhuriyet'in de mutlaka demokrasiyle taçlanacağı yeryüzünün en güzel hayalini kurmaya, şiirlere, umutlara akraba olmaya devam edeceğiz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |