|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Aklın ve bilimin insanlara yol gösterici olarak yeterliğini ve vahye (dolayısıyla dine) ihtiyaç bulunmadığını veya dinin dünya hayatında yol gösterici bir işinin olmaması gerektiğini iddia edenlere karşı Batılı düşünce ve bilim adamlarının, akıl ve bilimle ilgili değerlendirmelerinden alıntılar yapacağım (alıntılardaki dil bana değil, kitapları çevirenlere aittir): "Bilhassa ruhsal hayatımızla pek derin bir surette ilgisi olan birçok meseleler vardır ki, anlayabildiğimize göre insan aklının kudreti şimdiki terkibinden başka bir terkip kazanmadıkça, o akıl için bu meselelerin halli mümkün olmayacaktır. Evrende bir plan birliği veya amaç var mıdır, yoksa atomların tesadüfen birleşmelerinden mi ibarettir? Acaba şuur bilgeliğin (sagesse) sınırsız bir gelişme ümidini veren bir sonsuz evren parçası mıdır yoksa sonunda üzerinde hayatın mümkün olamayacağı bir gezegende geçici bir ilinek (araz) midir? İyilik ve fenalık (hayır ve şer) evren için önemli midir, yoksa yalnız insanlar için mi önemlidir? İşte felsefe tarafından böyle sorular sorulmuş ve başka başka filozoflar tarafından başka başka cevaplar verilmiştir. Fakat başka suretlerle de cevaplar vermek mümkün olsun olmasın şimdiye kadar felsefe tarafından verilen cevapların hiçbiri, ispatı kabil olacak surette doğru gibi gözükmüyor" (B. Russel, Felsefe Meseleleri, çev. A. Adıvar, İst. 1963, s. 213). "...Gözlemlerin toplam soncu olan bilim hiçbir şekilde evrenin açıklaması değildir; sadece Valery'nin deyimiyle 'Başarı sağlamış bir yöntemler bütününden ibarettir'. Bu yöntemler hiç başarı da sağlamayabilirdi. Eğer şu anda elimden şu kitabı bırakırsam ve yere düşecek yerde tavana doğru yükselirse çok şaşardım, ama bu bilimi altüst etmezdi. Olsa olsa bu fenomeni de içine alan daha karışık bir yasa aramaya koyulurdum" (A. Maurois, Yaşama Sanatı, İst. 1968, s. 20, 22, 23). "Mesela onyedinci ve onsekizinci asırlar Kopernik ve Newton'a ait kainat telakkilerinin zaferine şahit olmuştur. Bu iki görüş de, hem dünyanın düz olup güneş ve diğer gök cisimlerinin semanın damında dolaştıklarına dair basit halk telakkisine, hem de Batlamyus'un dünyayı merkez ittihaz eden daha derin, fakat yine de kifayetsiz 'ilmî' telakkisine karşı çıkmıştır." "Tarihin seyri içinde ilim de pek çok yanlış telakkiler yaratmıştır ve ilim adı taşıyan birçok görüşlerde, bilhassa sosyal ilimlerde, avamî bilgiden gayet kuvvetli unsurlar vardır." "Aynı şekilde bazı Protestan mezheplerinde görüldüğü üzere iman yoluyla bir insanın haklı çıkması veya teheyyücî, derûnî yaşayış yoluyla cezalanması gibi inançlar da tarifleri icabı, amelî manada tahkik edilemeyecek (bilimin inceleyemeyeceği) şeylerdir. Bir inanç sisteminin tahkike elverişli olmayışı onun ehemmiyetsiz olduğunu göstermez. İnsanı son derece ilgilendirmesi bakımından önemli olan pekçok meseleler vardır ki, bunlar normal vasıtalarla hatta belki hiçbir şekilde tahkik edilemez." (K. Boulding, Yirminci Asrın Manası, İst. 1969, s. 45, 47, 54, 69). "Demek ki insan Rönesans'tan beri beş duyunun hudutları içine hapsedilmiştir. Bugün inkar edilmesi imkansız birçok telepati vak'alarını biliyoruz. Telepatinin ve mazi ile istikbali görme kabiliyetinin mahiyeti, bugün de Aristo devrinde olduğu gibi mechuldür; fakat biliyoruz ki bir fenomenin realitesini, sırf o fenomenin müşahedesi güçtür ve izahı imkansızdır diye inkar edemeyiz." (Dr. A. Carrel, İnsanlar Uyanın, İst. 1959, s. 165).
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |