 AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
| ||
|
||
|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
| ||
|
||
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
Savaş karşıtı rüzgarlar ve Erdoğan dönemi
Erdoğan hükümetinin kurulması gecikiyor. Kimi yorumcular yeni başbakanın tezkere korkusu yüzünden işi ağırdan aldığını söylüyorlar. Geçikmenin tek nedenini bu olmadığı ortada… Her şeyden önce bazı bakanlıkların birleştirilmesi için yasa çıkarılması gerekiyor. Bu da cumhurbaşkanını da devreye sokan bir prosedür işi. Ayrıca Erdoğan'ın parti içi hassasiyetleri dikkate aldığı, istişare mekanizmasına sık başvurduğu bilinmeyen bir yönü değil. Ancak her şeye rağmen ikinci tezkere beklentisi ve baskısının bu gecikmede bir rolü olduğunu biz de paylaşıyoruz… Türkiye'de estirilen, dünyada olup bitenden kopuk, ABD manipülasyonlarına endeksli hava piyasalar ve ikinci tezkere arasındaki ilişkiyi yoğunlaştırdıkça mevcut hassas dengeler daha hassas geliyor. Erdoğan'ın bu açıdan süre kazanmak istemesi kadar doğal ve siyasal bir şey olamaz. Kaldı ki, asıl soru hala ortada… İkinci tezkerenin meclise sevkedilip geçmemesi artık parti-içi demokrasi meselesi olarak yorumlanmayacak ve hükümetin ve Erdoğan'ın ciddi bir zaafiyeti olarak değerlendirilecek. Her ne kadar ikinci tezkere söz konusu olursa meclis direncinin yüksek olmayacağını düşünsek de, yeni başbakan bu konuda ipi gerçekten sağlam kazığa bağlamak zorunda. Sağlam kazığa bağlamanın iki yolu var: Milletvekillerini ikna etmek, ama daha önemlisi dünya siyasetinin gidişini ve oradan doğacak meşruiyet havasını iyi okumak… Nitekim dünyadaki savaş rüzgarları kadar karşı savaş rüzgarları da hız kazandı. Bush kendi kurduğu tuzağa düşüyor. Uluslararası meşruiyet yokluğunda yapılacak bir saldırının BM başta olmak üzere bir dizi kurumun işlevini sıfırlayacak olması, daha sonra bunlara daha ciddi ihtiyaç duyacak olan ABD yönetimini de düşündürüyor. Özellikle İngiliz hükümetinin kafasını bayağı meşgul ediyor. Erdoğan yönetiminin BM'in önümüzdeki hafta vereceği kararı beklemek istemesi ve bu noktadan sonra oluşacak dengelere göre bir tavır almayı beklemesi, gelinen bu noktada kaçınılmaz. Zira AKP, meclis tezkereyi kabul etmemiş olsa da, savaş konusunda düz bir hat izlemedi. Hükümetin tezkereyi hazırlaması ile tercih ABD'yi, dolayısıyla bir savaşı desteklemekten yana yapıldı. Ancak dengeler değiştikçe yeni hükümetin politikası da değişebilir… Savaşın önünde artık bizzat ABD'den kaynaklanan bir dizi engel oluşuyor. ABD ve İngiltere'nin BM'ye sunacakları yeni karar tasarısına çoğunluk desteği gelmezse (9 devlet), ki bu çok zor, buna rağmen yapılacak bir operasyon gerçekten dünyaya meydan okumak ve BM'yi içinden vurmak anlamına gelecek… ABD bu riski göze alabilir mi? Bunu tartışan bizzat amerikalılar… Mantık şu: BM'nin zayıflaması, NATO'nun hareket gücünü yitirerek kilitlenmesi, muhtemel bir Irak saldırısından sonra, ABD'nin dünyadaki potansiyel kriz noktalarında tek başına kalması, aynı zamanda askeri ve siyasi harekat kabiliyetinin azalması demek… Başka bir deyişle müttefikler, üstelik gönüllü ve güçlü müttefikler olmadan ABD, bırakın bir pax-amerikana oluşturmayı, mevcut gücünü bile koruyamaz... Kaldı ki, ABD'nin Irak operasyonunu çok kısa bir süre içinde biritireceği beklentesinin bir varsayımdan öteye gitmediği, Kuzey cephesi olmadan bu savaşın belirsizliğe gebe olabileceği, yine amerikalıların yaptığı değerlendirmelerden… Kısacası, savaş önündeki yeni engeller hafife alınamaz. Erdoğan hükümetinin bu gelişmeleri son derece iyi değerlendirmesi, Türkiye'nin desteği olmadan savaş çıkmasının pek kolay olmadığını görmesi gerekir. Bu savaş havası Türkiye'de şahinlere yarıyor; onların duruşunu ve tezlerini güçlendiriliyor; hükümeti Kıbrıs, AB gibi konularda köşeye sıkıştırıyor. Daha kötüsünden korunmak için savaşın rafa kalkmasını beklemek ve zorlamak gerek…
|
|
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |
