AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
ABD ile rasyonel ilişki

Genelkurmay Başkanı Org. Özkök'ün "tezkere açıklaması"ndaki bir hususu yeniden hatırlayalım. Özkök, "yapılan işin iyi ile kötü arasında bir tercih değil, kötüler arasında bir tercih olduğu"nu söylemiş ve muhtemel "en kötü"nün de, "savaştan kaçınmak için seçtiğimiz hareket tarzının savaşanları da karşımıza alarak bazı hareketler yapmak zorunda bırakması " olduğunu bildirmişti. Buna karşılık "tercih edilen kötü" ise, ABD'nin yanında yer alıp, "güçlü" ülkenin bölgede yapacağı düzenlemeden Türkiye'nin zarar görmesini mümkün olduğunca önlemekti. Savaşa toplumumuzun yüzde 100'ü karşıydı, "savaş başladığında, Türkiye'nin hareket tarzı ne olursa olsun, siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan büyük zarar göreceğimiz açıktı" ama..

Org. Özkök'ün mantığı açıktı, Irak'ta sonunda ABD ile bile savaşmak zorunda kalabilirdik, bundan kaçınmak için "daha az kötü" olan Irak'ın vurulmasında rol almalıydık.

Burada ABD'nin klasik ilişki tarzının ve buna verilen klasik cevabın örneğini görüyoruz.

Tehdit ediyorsunuz, tehdidiniz satın alınıyor ve boyun eğdiriyorsunuz.

ABD hep böyle yapıyor.

Ve ABD'nin politikalarına boyun eğenler, sonunda hep pişman oluyor.

Şu son krizde bir başka muhakeme geliştirmeye ne dersiniz?

Bir soru ile başlayarak; şöyle bir soru ile:

-ABD bölgede sonu Türkiye ile savaşa çıkacak bir strateji geliştirebilir mi?

Bu sorunun cevabının "evet" olduğunu kesin bir inançla söyleyebilmek mümkün mü?

Bu soruya "evet" diyebilmek için, Türkiye'nin "kolay terkedilebilir" bir ülke olduğuna da inanmak lazımdır. Jeo stratejik hiçbir değeri bulunmadığına, Ortadoğu ve Türk dünyası ile bağlarının anlamsız olduğuna, Ortadoğu'nun ve Asya'nın anlamsız olduğuna, bölgede sadece İsrail'e, o da eli bölge insanının kanına bulanmış bir İsrail'e dayanmanın her şeyi çözebileceğine inanmak gerekiyor. Hadi Körfez'de birkaç minik ülkeyi ve Barzani - Talabani ikilisini de buna dahil edelim... ABD böyle bir ilişki düzeni içinde Kuzey Batı Afrika'dan Asya içlerine kadar uzanan coğrafyada sağlıklı bir zemin bulabilir mi? ABD böyle bir durumda koca İslam dünyası ile savaşa tutuşmuş bir görüntü sergilemekten endişe etmez mi? Bu coğrafya Amerika için cehenneme dönmez mi? Bunu ister mi Amerika?

Türkiye ile karşı karşıya gelmekten asıl Amerika endişe etmeli. ABD bu bölgede Türkiye ile karşı karşıya gelmeyi asla göze alamaz.

Türkiye ABD ile ilişkide bu bilgi ile hareket etmeli.

Bu bilgi ile hareket ettiğinde hem Türkiye için hem bölge için hatta hem Amerika için "rasyonel" yani "makul" ilişkiler geliştirmenin zemini oluşabilir.

Ne demek istiyoruz, biraz açalım:

ABD ile "boyun eğmeci" bir ilişki düzeni, iki sonuç doğuruyor:

1. Türkiye'nin ve bölgenin zararıyla sonuçlanıyor.

2. ABD'nin bölge ile ilişkisini "emperyalist" bir ilişki niteliğine büründürüyor.

Sorun bu bölgenin insanlarının yüreklerine; ABD'ye sempati ile bakan bir tek kişi bulabilir misiniz? Bulamazsınız.

Nedendir bu?

Çünkü bölge insanına göre "ABD bölgeyi sömürüyor ve onun kadar olumsuz olan bir başka şey, eli kanlı İsrail'in arkasında yer alıyor."

Bir başka olumsuzluk şu ki, ABD, bu coğrafyadaki her ülkede bir şekilde "boyun eğmeci" karakterde oluşumlar bulduğu - üretebildiği için, sorgulayıcı her çizgiyi "düşman" olarak algılıyor ve "iç vuruşmalar" sağlayarak "düşman çizgi"yi yokediyor.

Refahyol hükümetinin başına gelenleri hatırlayalım. Türkiye D-8 olayının sağlıklı bir değerlendirmesini yapabildi mi? Bu projenin Türkiye'nin önünde yeni alternatifler açabilme mücadelesinin bir parçası olduğunu, ABD'nin bunu Refah'ın "yanına bırakmayacağı"nı, o iktidarı içerden devirmek için elinden geleni yapacağını, "içerden" gelen direnişlerin, Türkiye'yi İsrail'le ilişkiye mahkum ederek baylaşan ABD projeleriyle tıpatıp uyum arzettiğini görebilme imkanımız oldu mu? 28 Şubat Türkiye'nin hangi çıkarına hizmet eden bir süreçti sorgulayabildik mi? Refahyol çöktü, en kötüsü RP siyaseten katledildi, Erbakan "yasaklı" hale getirildi, bütün bunlar, Türkiye'nin tabii sürecinin ürünü mü idi? Bugünden, Irak geriliminde ABD'nin tavrından baktığınızda her şey başka türlü görünürse şaşırmamanız lazım.

Türkiye D-8'i geliştiremedi. D-8'i geliştirebilseydik, bugün kullanacağımız güç çok daha farklı olacaktı. Erbakan'la birlikte hep birlikte boğduk o projeyi. Türkiye'nin o günkü iletişimsizliği bu sonucu doğurdu.

Bugün bana "ABD ile daha rasyonel ilişki" başlıklı bir yazıyı yazdıran sebep, bir yandan yaşanan zor şartların pekçok çevreye doğruları göstermiş olması, diğeri de devlet bünyesinde Refahyol'dan daha sağlıklı bir iletişim ortamının bulunduğu izlenimidir. Hissediliyor ki, devletin tüm birimleri karşı karşıya bulunulan zorluğu görüyor, birbirine iyi niyetle bakıyor ve iyi niyetle çözüm arıyor. Yani kimse kimseyi, uluslararası bir güçle vurmak gibi bir zihin alaborası içinde değil. Aksine herkes, Türkiye'yi bir uluslararası gücün şerrinden korumak için çare arıyor. Öyle bir nokta ki bu, koca Türkiye iyi ile kötü arasında değil, kötüler arasında bir tercih noktasına sürüklenmiş bulunuyor.

İşte burada Türkiye, öncelikle, iç bütünlüğünü sağlayıcı adımlar atmalı. Devlet zirvesi, halktan büyük destek almış bir siyasi kadro ve diğer üniteleri ile hissedilir bir ahenk içine girmeli. Bu ahenk, topluma yansımalı. Yaralı alanlar tedavi edilmeli. Toplumun islami duyarlılıkları ile Kürt meselesi alanındaki sancılar, özgürlükler ve insan hakları alanında atılan adımlarla sür'atli bir şekilde iyileştirilmeli.

Sonra Türkiye'nin etrafında bir "Barış çemberi" oluşturabilmek için yoğun seferberlik başlatılmalı...

Sonra, ABD ile herhangi bir özel kulise imkan vermeyen tam bir iç bütünlüğü halinde bu süper gücün önüne, bölge ile sağlıklı ilişki kurabilmenin şartları konulabilmelidir. Bölgeye yönelik emperyalist yaklaşımın sürdürülebilir olmadığını, bölge halklarının bilinç düzeyinin yükseldiğini, emperyalizme karşı sorgulamanın bugünden yarına derinleşerek süreceğini, İsrail'in bir Müslüman halkı kıra kıra yürümesinin, ABD'nin bölge ile ilişkilerini en keskin biçimde yaralayacağını, ABD'nin bölge ile daha eşit ilişkiler araması gerektiğini... Bölgede amaç "güvenlik üretmek" ise bunun yolunun bu olduğunu... Bölgede sistem planında iyileştirmenin de emperyalist bir gücün hangi hesabı gizlediği bilinmeyen baskılarıyla değil, halkların bilinçlenmesi ile mümkün olacağını...

Son söz: ABD'ye boyun eğmek, sadece onun emperyalist emellerini besler, eşit eşite ilişki ise, ona da aklı selim yolunu gösterecektir.

Said Nursi (rh.a) der ki:

"Aç canavara tahabbüb (sevgi, yaltaklanma) onun iştahını kabartır. Sonra gelir diş kirasını da ister."


14 Mart 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED