AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Savaş çıkarcılığı

Kısa sürede işin cılkı çıkıyor. Kerhaneci rantı görüyor ve harekete geçiyor. "Kerhaneci" kelimesi bugün ilk anda anlaşılmayabilir. Eskiden "Genelev"lere "Kerhane" denirdi. Aslı "Karhane"dir. "Kar" Farsçada "iş" anlamına gelir. "İş evi" anlamına gelen kelime Türkiye'de genelev yerine kullanılmış. "Kerhaneci" kelimesini de halk, birisine hakaret ederken istimal etmiş.

İşte o kerhanecilerden biri, Amerikan askerlerinin ihtiyacını karşılamak için Mardin'de süper lüks bir kerhane açmak üzere harekete geçmiş.

Bu, işin geldiği sembolik çürüme noktası... Pespayeliğin inebileceği derin çukur...

Amerikan kafası her şeyi satın alacak güçte görüyor kendisini ve her çevreye işmar (halk dilinde göz kırpmak) ediyor... BM Güvenlik Konseyi'ndeki ülkelerden, Kuzey Irak'taki Kürtler'e, bizdeki arazi kiralama şehvetine kadar... Doların ucunu gösteriyor ve bakıyor, acaba kaç baş uzanacak bu yeşil kağıdın arkasından? "İsteneni yap, doları kap!" Bu kadar basit!

Bir ahlak sınavı yaşanıyor bu arada?

Kaç kişi ne karşılığında neyini pazara çıkarabilir?

Kerhaneci tipik bir davranış sergiliyor! Onu biz, işinin zaten pespaye oluşu sebebiyle kolay çözümlüyoruz. Acaba başka işlerimizi hesaba çeksek, daha temiz çıkar mıyız?

İçimizi yoklayalım bir.

Böyle bir ahlak sınavını Avrupa Birliği Kıbrıs'ta açtı malum. Acaba kaç Kıbrıs Türkü, AB vatandaşlığı aşkına vatan duyarlılığını çiğneyip geçecekti?

Amerika, çok daha geniş bir pazarda dolaşıyor.

Söyleyin, daha temiz çıkar mıyız?

Amerikan kuvvetlerine milyonlarca dolarlık akaryakıt sağlama ümidi doğunca "savaş lobisi"ne soyunan medyatörümüz içini yoklamalı... Acaba "savaş taraftarlığı"nın yüzde kaçı Türkiye'nin çıkarlarını, yüzde kaçı pompalardan akacak akaryakıtın litresini hesap etmektedir?

Savaş hep böyledir, birileri çocuklarını kaybeder, birileri kasalarını doldurur... Öyle mi?

Ben Kahramanmaraşlıyım ve böyle zamanlarda Maraşlı'nın yüzünü ak eden bir tarihi olayı hatırlamadan edemem.

Mondros Mütarekesi sonrası Maraş İngilizler'in işgali altında. Ancak İngilizler şehri terkedecek ve yerlerine Gaziantep'te bulunan Fransızlar gelecek.

Yerli Ermeniler Fransızlar'ı davul–zurnalarla karşılamak istiyor. Ermeniler'in lideri Hırlakyan, Maraş'ta davulcuların bulunduğu Abdallar Mahallesi'ne gidiyor ve çeribaşı Abdal Halil Ağa'yı buluyor.

-Böyle böyle Ağa, Fransızlar'ı karşılayacağız, bize birkaç tane davulcu ver. Sana istediğin kadar para veririm.

Fakirlikten kırılan Abdal Halil Ağa biraz düşünüyor ve;

-Olmaz Efendi, diyor.

Hırlakyan ısrar ediyor. Halil Ağa'nın pazarlık kızıştırdığını sanarak;

-Parayı düşünme Halil Ağa, diyor. Davulunun kasnağını altınla doldururum, bu iş başka iş. Halil Ağa;

-Olmaz Efendi, diyor yine, kimse davul çalmaz burda, çalamayız.

Israrlara devam ediyor Hırlakyan. Halil Ağa ise son sözünü söylüyor:

-Olmaz Efendi, asla olmaz. Çünkü bu din bahsi...

"Din bahsi..."

O günün "Abdal Halil Ağa"sından bugüne ne kaldı acaba? "Din bahsi" diye sergilenen onur bugün ne hallere büründü?

Soruyoruz birbirimize:

-Acaba ikinci tezkereyi çıkarmayıp Amerikalılar'ı geri göndermemiz gerekirse, İskenderun'la Habur arasında kurulan 9 üs etrafında Amerikalılar'la her türlü alışverişe girerek Amerikan parası ile buluşan insanlarımız ne hissedecek?

-Keşke savaş olsaydı mı diyecekler? Büyük bir rantı kaçırdık mı diyecekler?

Petrolcü medya patronu savaş rantını kaybettiğinde neler hissedecek?

Aslında kerhaneci çok açık bir iş yapıyor! Onun işi kadın satmak.... "Bedenler" onun malı ve müşterinin milliyetine bakmıyor kadın pazarlarken...

Öte yanda birilerinin iğfal edilmiş değer dünyası var... O dünyada, kişisel çıkarları milli çıkara dönüştürmek gibi bir ameliye işliyor.

Aslında şu sıralar herkes kendi yüreğini bir yoklamalı.

Kim neyi ne için istiyor?

Kerhaneciyi kınamak kolay. Onun işi zaten pis. Bir kadının bedenini Türk'e satarken de pis, Amerikalı'ya satarken de...

Ötede temiz gibi görünen alış verişler arkasında maskeli bir savaş ikmali söz konusu...

Onun için herkes kendi yüreğinde hangi manevi değerleri meta haline dünüştürüyor ona baksın...


17 Mart 2003
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED