AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
AKP seçmeni mutluluktan uçuyor, 'İş Güvencesi' ertelendi!

Hürriyet gazetesi dünkü "İnsan Kaynakları Eki"nin birinci sayfasını, 15 Mart tarihi itibariyle yürürlüğe giren "İş Güvencesi Yasası"nın tanıtımına ayırmıştı. Hanife Baş imzalı ve "İşçiyim güvendeyim" başlıklı bu tanıtımın spotunda şu satırları okuyorduk:

"'İş Güvencesi Yasası'nın dün yürürlüğe girmesi ile birlikte Türkiye'de çalışma hayatı yeni bir döneme girdi. Artık haksız ve gereksiz yere eleman atma devri tarihe karışıyor. Yasayla beraber haksız yere işten atıldığını düşünen bir işçi mahkemeye başvurabilecek. Bugüne kadar 'arka planda kalan' insan kaynakları birimleri çok önemli görevler üstlenecek. İşte yarından itibaren çalışanları bekleyen güvenli hayat."

İşte size gazetelerin "erken baskı" yüzünden nasıl zor duruma düşebileceklerine dair iyi bir örnek! Maşaallah TBMM'de AKP Grubu öyle hızlı çalışıyor ki, Hürriyet gazetesi bile hızlarına yetişememiş...

Artık herkes biliyor ki, "İnsan Kaynakları Eki"nin okurlara güzel güzel anlattığı "İşçiyim güvendeyim" başlıklı "İş Güvencesi Yasası" 3,5 ay ertelenmiş durumda.... Yani gazetenin altını çizdiği bir hususu hatırlayarak söyleyecek olursak, "haksız yere eleman atma devri" artık kapanmış filan değil; "hür teşebbüs" bu alandaki hürriyetini (şimdilik) 3,5 ay daha tepe tepe kullanabilir!

TBMM'de ne tuhaf, ne şaşırtıcı gelişmelere şahit olduk bu hafta. 59. Hükümet'in başında bulunan Tayyip Erdoğan'ın Başbakan sıfatıyla TBMM'ye gönderdiği ilk "tezkere", İş Güvencesi Yasası'nın yürürlük tarihinin ertelenmesine ilişkindi.... Millet Irak savaşına yönelik "tezkere"nin TBMM'ye inip inmeyeceğini ya da ne zaman ineceğini tartışırken, bambaşka bir "tezkere" ile karşılaşıldı. Zaten dikkat ettiyseniz, bu yasanın "yumuşatılması" (ifade Hürriyet'e ait), törpülenip "uslu" bir hale getirilmesini amaçlayan İş Yasası tasarısının TBMM'de görüşüldüğü şu son günlerde yaşanan gelişmeler de çok tuhaf ve şaşırtıcıydı. İş Yasası tasarısını Meclis'ten geçirmek ve dolayısıyla 15 Mart'ta yürürlüğe girecek olan İş Güvencesi Yasası'nı törpülemek yolunda canını dişine takmış bir AKP Grubu ile karşı karşıyaydık. Ve tabii onların karşısında da, "sosyal demokrasi"yi nihayet akıl eden bir CHP Grubu.

Tuhaf ve şaşırtıcı bir tablo değil mi? Söyler misiniz, AKP'nin "İş Güvencesi Yasası" ile ne alıp veremediği var? Seçmenin dikkatini özellikle "sosyal"e geçerek iktidar olmuş bir siyasi partinin 100 gün içinde, "sosyal güvenceler" faslına giren bir yasanın yürürlüğe girmesi önünde çelikten duvar oluşturan bir kimliğe bürünmesinin nedeni ne olabilir?

AKP'li üç milletvekili tarafından geçen gün TBMM Başkanlığı'na verilen "erteleme"ye ilişkin yasa teklifinin gerekçesinde şöyle denilmiş: "Toplumda psikolojik nedenlerle yaşandığı gözlenen tedirginliğin ve kanunun getirdiği iş güvencesinin bazı kesimlerce tam olarak anlaşılamamasının işçilerin mağdur olmasına yol açacağı düşünüldüğünden kanunun yürürlük tarihi ertelenmiştir."(!)

Şu "gerekçe"nin ortaya koyduğu gerekçelere bakın! "Toplumda psikolojik nedenlerle yaşandığı gözlenen tedirginlik"miş... Oysa biliyoruz ki İş Güvencesi Yasası'nın yürürlüğe girmesi dolayısıyla "işçi" kesiminin (eskiden "sınıf" derdik!) ve onun sendikal örgütlerinin (inanmazsanız Salim Uslu'ya sorun!) "psikolojileri"nde "tedirginlik"ten eser yoktu! Sözü edilen "tedirginlik" bütün patron kuruluşlarının, onları destekleyen medya gruplarının ve de AKP Grubu'nun "tedirginliği" olmasın....

Peki AKP bu oyunda bu rolü niçin seçti? Seçimde oy aldığı kesimler ve dolayısıyla temsil ettiği sosyal sınıflar itibariyle bu rolü oynamaması gerekmiyor muydu? Tabii ki öyle... Ancak burada, AKP'yi de kuşatmış olan bambaşka bir neden var. Bu neden de varlığını bir "zihniyet"e borçlu.

Türkiye'yi "medeni ülkeler" düzeyine getirmek iddiasıyla yola çıkan her partinin kaçınılmaz olarak ciddi bir "sosyal politika"sı da olması gerekmiyor mu? Gerekiyor.... Bu "sosyal politika"nın da düzeyleri yakalanmak istenen "medeni ülkeler"deki sosyal politikalara benzemesi gerekmiyor mu? Gerekiyor... Bu "sosyal politikalar"ın da "çalışma hayatı"nı, modern, yani "işçi-işveren" ilişkisini makul bir "çalışma hukuku" çerçevesinde, yani "geleneksel" ilişkiler dışında bir düzlemde düzenlemesi gerekmiyor mu? Gerekiyor...

Oysa anlaşılıyor ki, "çalışma hayatı"na ilişkin olarak AKP'yi de sarıp sarmalayan zihniyet az biraz farkla "köle-efendi" ilişkisinin dışına çıkmamış. Yani "işçi-işveren" ilişkisinde "işveren"e öyle özellikler, öyle "kerametler" yükleniyor ki, bir "işçi"nin bir "kapı"da iş bulabilmesi bile patronun bir "ihsanı"ndan, bir "lütfu"ndan ibaret! Bu çerçevede patronu işçisinin karşısında şöyle konuşturmanızın hiçbir mahzuru yok: "Bak, milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede hiç değilse karnını doyuracak bir iş buldun; haline şükret ve 'güvence müvence' gibi laflar ederek sana sunulan bu nimeti tepme!"

Türkiye'de de bütün siyasi partilerin (ve de özellikle AKP'nin) akıllarına sokması gerekir ki, gelişmiş "sosyal politikalar" gerçekleştirilmeden "çalışma hayatı" dediğimiz hayatta barış olamaz. Ve bu hayatı, "ihsan", "lütuf", "hayır işleri" ile çevirebilmek mümkün değildir.

Sözünü ettiğimiz bu "zihniyet" tabii ki sadece AKP'ye özgü değil. Hatırlarsanıza; herkesin "en büyük yenilikçi" olarak andığı Turgut Özal bile, özlemle söz ettiği "bilgi toplumu"nun "sosyal politika"sı olarak "fakfukfon" gibi bir "hayır işini" münasip görmemiş miydi? Yani işsiz, güçsuz kalanın hiçbir yasal "güvencesi" olmayacak; ama gerekli görüldüğü hallerde birileri (vali, belediye başkanı, vs.) ona bir tas çorba, iki kutu ilaç bahşedecek... Oh ne âlâ düzen... Peki ya işsiz güçsüz kalanın devredilemez olan hakkı hukuku nereye uçtu?

Sonuç olarak AKP Grubu'nun hakkını teslim etmek gerekiyor... Önce İş Güvencesi Yasası'nın İş Yasası ile "yumuşatılması"; sonra bu işin zaman alacağı anlaşılınca İş Güvencesi Yasası'nın yürürlüğe girdiği gün ertelenmesi yolunda gece gündüz verdikleri cansiperane mücadele hiç unutulabilir mi? Seçmenlerinden muhakkak çok alkış almışlardır... Şimdi sıra bu büyük mücadeleyi tekstil sanayiinde çalışan ve patronlarına dua eden işçilere anlatmaya geldi...


17 Mart 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED