|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ağzında bakla ıslanmaz bir herif... Bir gazeteci aslında... Hem Yahudi lobisine hizmet ediyor ve gelişmeleri İsrail'e yontuyor, hem de Amerika'nın dost ve müttefik ülkelerle ilgili gizli hesaplarını açık ediyor. Safire... "Sıfayr" diye okunuyor galiba! Küstah, ukala, salak bir şey... Türkiye'yi, bir oldu-bittiye getirip Irak'a, Bağdat'a filan sokacaktı... Türk medyasında da bazı hınk deyiciler bulmuştu. Daha ABD'nin Irak'a yönelik savaş planları yok ortalıkta... Aydın Doğan'ın adamlarından biri, manşetten, Safire'ın "hayrımıza olabilecek" önerisini tartışmaya açmıştı: Türk ordusu kuzeyden, Amerikalılar Basra'dan Irak'ı kuşatıyor; kara hareketinde inisiyatif Türk ordusunda tabii... Mehmetçik, Kuzey Irak steplerini tanklarla geçip, ağır bombardıman altındaki Bağdat'a girecek ve orada ölecek. Sarı benizli, orangutan suratlı, general Allenbey kılıklı bir herif de, "ağır hasarla düşmüş" kenti teslim alıp, hemen bir "müstemleke idaresi" kuracak. Irak'a demokrasi gelecek. Böylece Türkiye de rahatlayacak. Hem Kuzey Irak'taki "fiili durumu" kontrolü altına almış olacak, hem de "paylaşım masası"nda yer kapacak. Bülent Ecevit "yemedi" bunu... Zaten, sadece Kürt devleti tehlikesine odaklanmış Ankara'nın bu konuda zihni bir hazırlığı da yoktu. Meselenin ayrıntısını Pınar Türenç'in Ecevit'le yaptığı söyleşiden öğreniyoruz; meğer Safire'ın önerisinin tartışıldığı günlerde, Amerikalı dostlarımız, Ankara'yı "kriz çıkarmakla" tehdit etmişler... Hatta, daha da ileri gidip, "NATO'dan çıkarırız, Kıbrıs'ı elinizden alırız, köylerinizi bombalarız" filan demişler. Biz Ecevit'in yalancısıyız. İkinci tezkerenin reddiyle fos olduğu ortaya çıkan "B planı" da Safire'ın halt karıştırmasıydı, biliyorsunuz. Ama Türk medyasındaki Amerikan muhibleri balıklama atladılar konunun üzerine: "Aman, dostumuz Amerika'yı B planı seçeneğine mecbur edip olayın dışında kalmayalım..." Aynı Safire, geçenlerde Newyork Times'te yeni bir balon uçurdu. Irak yönetimi, uzun menzilli füzeleri için Çin'den külliyatlı miktarda yakıt satın almış. Sorun, bu yakıtın "kazasız belasız" Irak'a nasıl sokulacağı... Sorun mu bu? Iraklılar işi Fransızlar'a ihale etmiş; Fransız taşıma şirketleri dev tankerlerle yüklendikleri yakıtı, "anlaşmalı Suriye limanları"na indirip, kamyonlarla Bağdat'a geçirmişler. Daha kötüsü şu: Çin ve Fransa konsorsiyumu, Suriye üzerinden silah ve savaş malzemesi taşıyormuş Bağdat'a... Suriye ek olarak "depolama" hizmeti veriyormuş... "Alt tarafı bir yorum, bir gazeteci görüşü" deyip geçmeyin. Çok önemli... Demek ki Irak ve İran'dan sonra (Irak'a demokrasi, İran'a monarşi getirecekler), sırada Suriye var. Birçoğunuzun, birçoğumuzun işine gelmeyecek belki ama, korkarım ardından Türkiye... Amerika, ikinci tezkereyi beklemeden asker, mühimmat ve savaş malzemesi yığmaya başladı Türkiye topraklarına. Üstelik yığınağın, ilk tezkereyle müsaadesi alınmış "üslerin modernizasyonu"yla hiçbir ilgisi yok. ABD Büyükelçisi Pearson, ağzından kaçırıp, "en az yirmi beş yıl kalmak üzere geldiklerini" söylüyor ve hiç de gereği yokken Afyon Havaalanı'yla ilgileniyor. Niye? Ne işlerine yarayacak Afyon Havaalanı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |