|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Üstad'la ilgili birkaç hâtıra...
OSMAN AKKUŞAK Yakın çevresinde bulunmuş, dostluğunu kazanmış bir kişi sıfatıyle, 20'nci ölüm yıldönümünde, Üstad Necib Fâzıl'a âit bazı hâtıraları kaydediyorum: "Abdülhamid düşerken.." isimli eserin muharriri (yazarı) Nahid Sırrı Örik, "Büyük Doğu" mecmuâsının devamlı yazarları arasında idi.. Sık sık dergiye gelir, Üstâd'ın itibar ve teveccühüne nail olurdu. Uzun boylu, zayıf ve ince sesli bir adamdı. Türkçesi ve kültürü kuvvetli idi çenesi de kuvvetliydi.. Zarâfet ve nezâketine rağmen, fikir münâkaşalarında ve bazı şahsî münasebet ve ihtilâf hallerinde son derece sert ve mütecâviz (hücum eden) bir insan şekline girerdi.. İşi, zaman zaman hiciv ve alaya döktüğü de olurdu.. Necib Fazıl Bey'e, bazı kişiler hakkında dert yandığını hatırlıyorum. Üstad, ona değer verirdi. "-Buyrun Nahid Sırrı Bey!.." deyişine "-Necib Fazıl Beyefendi!..", "-Beyefendi!.." diye hitabetmek âdetinde idi.. İnce sesine ve göğsünde taşıdığı karanfile bakarak müstehzî gülümseyenleri vesîleler bularak acımasızca hırpalardı.. Fransız edebiyâtından birçok eser de tercüme etmiş bulunan Nahid Sırrı ile Necib Bey, bazı kereler, sohbeti veya mükâlemeyi Fransızca sürdürürlerdi.. Resmî veya hususî herhangibir işi olmayan Nahid Sırrı Örik'in telif ve tercüme ücretleriyle geçindiği anlaşılıyordu.. Bunu bilen Üstad, ona daha iltimaslı bir barem tarifesi uygulatırdı.. Necib Fâzıl Bey'in sevdiği gazetecilerden birisi de Murad Sertoğlu idi.. Geçinilmesi kolay, iyi bir insan olan Murad Bey'le dostlukları, Sontelgraf gazetesinde birlikte oldukları zamandan başlamıştır.. Dergiyi veya gazeteyi çıkarırken ne zaman sıkışsa Murad Bey'i çağırırdı. Sertoğlu'nun kayınpederi mütercim ve romancı Selâmi İzzet Sedes, günlük yayınlanan Büyük Doğu gazetesinin yazı işleri müdürü idi.. Üstad'la münakaşa eden genç bir gazeteci için polis çağırmağa teşebbüs eden Selâmi İzzet'e: "-İşinize bakın efendim, siz karışmayın!.." diye müdahale ettiğini hatırlıyorum.. Necib Fazıl Bey'in yanından ve sofrasından eksik olmayanlardan birisi de; (1950'li yıllarda), İttihad-Terakkî mensuplarından Agah Bey adında bir yarbay (kaymakam) emeklisiydi.. Agah Bey, siyasete, İttihad-Terakkî'ye ve komitacılığa ait enteresan hâtıralar anlatırdı. İleri yaşına rağmen üslûbu ve tavırları; onun eski bir komitacı olduğunu haber verirdi.. Takma dişlerini şakırdatarak anlattığı şeyleri ilgi ile dinlerdik.. Üstelik, o devir insanlarının lisanı ve üslubu daha güzel, daha çekici olduğu için eski İttihatçıyı dinlerken zevk alırdık.. Üstad, ötedenberi, ihtilâl, inkılab, komitacılık gibi beşerî ve içtimâî (sosyal) mevzulara; bir entellektüel olarak, büyük alâka ve dikkat gösterirdi.. Ele almaktan ve anlatmaktan ençok hoşlandığı konulardan yahut ricalden birisi, Napolyon Bonapart olmuştur.. Onun zaferlerini, ve kendisini tevkif etmeye gelen kıt'aları hükmü altına alırken kullandığı taktiği ve gösterdiği cesareti anlatırken derin bir haz duyduğunu hissederdik.. Sanki Fransız kıt'alarına hâkim olan Napolyon değil de Üstad kendisidir.. Necib Fazıl'ın sözünü dinlediği, hattâ kendisinden çekindiği bir iki kişiden birisi, Süleyman Yalçın'dır. Onun bakımı ve tedavisi altında idi.. Süleyman Bey, biraz donuk ve fakat ciddî, îmanlı ve pervâsız bir insan olduğu için, yapacağı, yapmayacağı şeyleri ona hep dobra dobra, ciddî bir ifade ile söylemiştir.. Ayhan Songar'a zaman zaman hayır dediği halde Profesör Yalçın'a itiraz ettiğini görmedim ve duymadım.. Üstad, mükrimîn bir insandı.. "para"nın, bir vasıta, bir hizmetçi olduğunu, onun, "para"ya yaptığı muâmeleden anlamak kaabildir.. misafirlerine ve dostlarına kurduğu sofra; her zaman mükemmel ve mükellef olmuştur. Evinde dâimâ bir aşçı bulundururdu.. Hapse girdiği zamanlarda ise; evi, bulgur ve nohutla idare edilmiştir.. Moda'da ve Feneryolu'nda oturduğu sıralarda, misafirlerine, meşhur pastacı Rasim'den, dondurma, pasta, baklava getirtirdi.. Eski DP bakanlarından Tevfik İleri'yi çok severdi.. Adnan Menderes'le irtibatını Tevfik İleri temin etmiştir.. Birgün Ankara'dan gelmişti.. Menderes'le görüşmesini şöyle anlattı: "-Başvekille, siyasî durumun nezaketini ve ehemmiyetini görüşüyoruz.. fikirlerimi, görüşlerimi söylüyorum. Birden özel kalem müdürü, makam odasına girdi ve beklenmekte olan ABD büyükelçisinin geldiğini bildirdi.. Büyükelçinin kapıdan girmesiyle birlikte, bir dakika evvelki derunî, ciddî adamın yüzü, birdenbire en şevkli, en neş'eli, en canlı bir çehre oluverdi.. Aktörlüğüne, vücud ve ruh hâkimiyetine hayrân kaldım.. Güçlü adam!" Üstad, Menderes için 1950'li yıllarda böyle söyledi, Yassıada'da da cesur ve dürüst bir şahitlik yaptı... Yüce Tanrı hepsine rahmet eylesin!.. Büyük şâir, büyük nâsir, büyük hatip ve mütefekkir Necib Fâzıl Kısakürek'e de ayrıca lütuf ve kerem buyursun!.. Aziz Üstad'a duâmız budur!..
|
|
|
|
|
|
|