AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Son kare

Oh, ne âlâ, ne âlâ! Ortalık güllük, gülistanlık... Bir hafta öncesine kadar, savaş konusunda aldığı tavır yüzünden Türkiye'nin dünyada yalnızlaştığından, yüklüce bir paradan mahrum kalındığından şikâyet edenlerin yüzünde güller açıyor. Henüz dört aylık olduğu halde ömür biçmeye başladıkları hükümeti, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü nereye koyacaklarını bilmiyorlar. Oh, ne âlâ, ne âlâ...

Hâlâ 'uluslararası meşruiyet' yoksunu bu savaş; silâhsızlandırılmış bir halka karşı acımasız saldırılar biçiminde devam ediyor, hâlâ... Çoluk-çocuğun canını alıyor ve vicdanlı dünya insanlarının yüreğini hâlâ kanatıyor... Temelde bir değişiklik yok. Bizdeki bazı tiplerin yüzlerini beşuş hale getiren değişikliği ise biliyoruz: Dışişleri Bakanı Gül'ün ağzıyla, hükümet, 'koalisyon' içinde yer aldığını açıkladı ve bu açıklamayla birlikte İskenderun limanının gemi, Silopi'nin de TIR trafiği arttı... Her geçen gün destek kaybına uğrayan 'savaş lobisi', Avrupa Parlamentosu'nun "Savaşa son verilsin" çağrısı yaptığı bir ortamda, yani en zayıf olduğu noktada, Türkiye'den olağanüstü bir destek devşirdi...

Türkiye'yi dünyada daha da yalnızlaştıracak bir gelişme bu. Washington'un talebine "Evet" demekle en başlarda sözü edilen 26 milyar dolarlık bir yardımın gelmesi de söz konusu değil. Beyaz Saray tarafından '1 milyar dolar' olarak tespit edilmiş 'savaş yardımı' bile, Kongre'deki bir odağın zorlamasıyla, bütçeden çıkartılabilir. Dıştan bakıldığında, "Yalnız kaldık, paralar uçtu" eleştirilerinin sahiplerini sevindirecek herhangi bir durum söz konusu değil. Buradan çıkan sonuç şu: 'Yalnızlaşma' yakınmasının altında ABD çizgisinden kopma yatıyormuş; o çizgiye yapışılsın da ülkeye tek cent gelmesin... Buna razılar...

Esas sorulması gereken soru şu: Hükümet nasıl oldu da bu noktaya geldi; Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve arkadaşları, kendi hâne halklarının gözyaşını artıracak bir siyasî tavrı nasıl benimseyebildiler? Bu soruya getirilebilecek tek bir açıklama var: Türkiye'nin 'özel durumu' onları da teslim aldı...

Birbiri ardına gelen iktidarların "ABD yanlılığı" sadece 'ideolojik' bir tercih değildi, bir kolaylıktı aynı zamanda. ABD, 'dostu' olan iktidarlardan sadece 'iyi günde de kötü günde de' yandaş kalmayı talep eden, onları fazla zorlamayan bir ülke. 11 Eylül uğursuz eylemlerine adları karışan 19 gençten 15'inin vatandaşı olduğu Suudi Arabistan'la ilişkisine bakınız: 11 Eylül bahanesiyle Afganistan'a saldırdı ABD, Irak'ı kan gölüne çevirdi; Suudi Arabistan'la yollarını ayırmayı düşünmüyor bile...

Başka sebepler de var, ama en güncelini buraya taşıyalım: Türkiye, Kıbrıs konusunda Avrupa Birliği'nin talep ettiği çözüm istikametinde adım atmamakla, kendisini, Irak savaşında 'koalisyon' cephesine asker yazdırmış oldu. Önceki iktidarlardan çok farklı davranamadı Ak Parti hükümeti; zor ve saygın olanı değil, onuru zedelese bile kolay olanı tercih etti. Türkiye'deki 'geleneksel' politikaların ürünü ve sürdürücüsü Süleyman Demirel'in tavsiye edip durduğunu sonunda Tayyip Erdoğan da benimsedi.

Bunu 'yeni' bir tavır olarak görmemek gerekiyor. Üslerin modernizasyonuyla ilgili ilk tezkereyi çıkartan bu hükümetti; o tezkereyi asker bulundurma ve hava koridoru kolaylıkları sağlamayı amaçlayan ikinci ve üçüncü tezkereler izledi... Hep unutuyoruz: Rotayı 'savaş karşıtı' cepheye doğru saptıran hükümet değildi; o onurun sahibi ikinci tezkereyi üç oy farkıyla geçirmeyen TBMM'ydi. Hükümetin savaşa dönük sonraki politikalarının bütünü TBMM'nin kararını yamultmaya dönüktür.

Türkiye'yi bütün dünyanın gıpta ettiği onurlu bir ülke, vatandaşlarını temel hak ve özgürlükleri bütün genişliğiyle kullanan insanlar yapma imkânını yakalamış olan AKP hükümeti, o imkânı kullanmak yerine ön tıkayan 'geleneksel' politikalara râm olarak, bugüne kadar defalarca denenmiş çizgiye konuşlanmayı yeğledi. Bir siyasî gözlemci olarak bu noktada şunu söyleyebiliriz: Bu yolun en son karesi de, kaçınılmaz bir şekilde, 'bildik bir kare' olacak...

Ağlatması gerekenleri güldüren, kendi hâne halklarını ağlatan bir hükümetin doğru yolda olduğu nasıl söylenebilir?

« Geri Dön


 

5 Nisan 2003
Cumartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED