AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kuzey Irak'ta olanlar değil, olacaklar daha önemlidir...

Kuzey Irak'ta bir densizlik

Kuzey Irak'ta 11 askerimizin kollarına kelepçe vurularak, Kerkük'e ve Bağdat'a götürülmesi olayı, Türk kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. Bunu, sadece birkaç Amerikalı'nın "densizliği" olarak ele almak bir yanılgı olur.

Olayı evvela geçmişe bakarak değerlendirelim. Geçmişte, bir yabancı subay, Güneydoğu'da bir kaymakamımızı tokatlamıştı. Konunun üzerine fazla gitmedik. Evvela konuyu kamuoyundan gizledik; sonra, bir özür dilenmesiyle geçiştirdik.

Bir manevradan dönerken, bir muhribimiz, Amerikalı birkaç asker tarafından "füze" fırlatılarak batırılmıştı. Amerikalılar, "konuyu araştırıyoruz" diyerek meseleyi askıya aldılar. Sonunda bize eski bir gemi vererek konuyu kapattılar.

Zorbalığa karşı

Bir zorba, anında karşılık görmeyeceğini bilirse, cüretkârlığını ve zorbalığını arttırır. Bunun içindir ki, Anadolu'da bir söz vardır: "Tarlanın tapusu 'meses'in ucundadır." ( Meses, öküzü sıkıştırmak için ucunda çivi bulunan uzun değnektir.) Siz kendi hakkınızı korumak için, evvela elinizdeki meşru hakları kullanmaz, "devlet gelsin, hakim gelsin, benim hakkımı korusun" derseniz, bu sizin için yeterli bir teminat olamaz.

Haksızlığa, tecavüze uğrayan kimsenin, devletten önce başvuracağı meşru hakları vardır. Bu hakları zamanında ve yerinde kullanamaz ise, kendisini savunmakta güçlük çeker. Irak'taki askerlerimizin ellerine kelepçe vurulmasındaki acı gerçek de budur.

Şu andaki konu

Şu anda, "Irak harbi dolayısıyla, Amerikalı askerlere geçit vermeli miydik, vermemeli miydik?" tartışmasını yapmanın bir faydası yoktur. Şimdi düşünmemiz gereken, Türkiye'nin, Türk askerinin haysiyetini korumak için ne yapmamız gerektiğidir.

Amerikalı askerlerin, Başkan Bush'tan emir alarak bu eylemi yaptıklarını sanmamak gerekir. Powell'in bile bundan haberi yoktur. Bu sebeple, sadece Powell'le görüşerek veya Amerikan Genelkurmay Başkanı'na telefon ederek konunun halli mümkün değildir. Onların bize vereceği cevap hazırdır:

-Konuyu araştırıyoruz. Suçlular varsa cezalandıracağız...

Bu cevap bizi tatmin etmeyecektir. Konu sadece bu hadiseden ibaret de değildir. Asıl önemli olan bundan sonra olacaklardır. Herkes bilmektedir ki, Amerika ve Kuzey Irak'taki Kürt liderlerle yapılan anlaşmalarla, Irak'ın çeşitli bölgelerinde askeri timlerimiz mevcuttur. Aynı baskınlar onlara karşı da düzenlenecektir.

Yeni duruma göre yeni strateji

Bu olayı nasıl halledeceğimiz bir yana, bundan sonra olacak olayları nasıl karşılayacağız? Anlaşmalar gereği bir yere konuşlandırılmış bir birlik, "gayrimeşru" bir tasalluta uğrarsa, yapacağı ilk iş "meşru müdafaa haklarını" kullanmaktır. Bunu yapamaz ve kendi korunmasını Başkan Bush veya başka herhangi bir yetkilinin vereceği söze bırakırsa, çok daha acı emrivakilerle karşılaşırız.

Irak'ta yeni bir oluşum olduğunu kabul ediyorsak, oradaki askerlerin durumunu yeniden gözden geçirmek, ona göre tedbirlerimizi almak zorundayız. Irak'ta, anlaşmalar gereği kazanılmış haklarımızın bulunduğuna inanıyorsak, bunu korumanın yolları da bellidir.

Hangisi daha iyiydi

İyi midir, kötü müdür, bilmeyiz amma, eminiz ki kamuoyu, devlet haysiyetinin korunması açısından, Irak'taki askerlerimizin koluna kelepçe takılması yerine, onların meşru haklarını savunurken şehit olmalarını yeğlerdi.

Zaman varken, olanların altında ezilmeden, olacaklara karşı tertip almalıyız. Atatürk'ün bir sözünü unutmayalım:

-"Büyük devletlerin haysiyetiyle oynamaktan kaçınılmalıdır."

Bu konuda haysiyetimizle oynatmamak görevi de bize düşmektedir.

Elbette, Türkiye de büyük bir devlettir. Buna evvela kendimiz inanalım. Sonra, inanmayanlara gösterelim.


7 Temmuz 2003
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED