|
|
|
|
Fenerbahçeliler'in büyük çoğunluğu Rüştü'nün Barcelona'ya gidişine üzüldüler. Hatta, "Biz şimdi ne yaparız" cinsinden ağıtar bile yakılıyor. İspanyol basını Rüştü için "Ole" haykırışlarını da manşetlere taşıdıkça ister istemez "Sen neymişsin be Rüştü" demek geliyor insanın içinden. A Milli Takım Fransa'da oynanan Mini Dünya kupası diye de adlandırılan Konfederasyon Kupası'na gitmeden önce "Rüştü Defteri kapanmalı" diye bir yazı yazmıştım. Ancak, bu yazıyı sevgili müdür Turgut Koloğlugil'e geçmeden bir başka gazetede, Rüştü ile ilgili benim görüşlerime parelel olan bir yazı vardı. Durum böyle olunca da yazdığım o yazıyı arşivimde sakladım. Yazının bir bölümünde, Rüştü'ye sürekli yurtiçi karşılaşmalarında yaptığı kurtarışlarla övgüler yağdırdığımızı, Avrupa Kupası maçlarında yediği goller için ise hiç yargılamadığımızı belirtmiştim. Rüştü elbette, Türkiye'nin yetiştirdiği ender kalecilerden birisi. Bunu inkar etmek, Güneşi balçıkla sıvamaya kalkmak olur. Ancak, Eğri oturup, doğru konuşalım: Rüştü Fenerbahçe kalesinde hangi bir Avrupa Kupası maçında dört dörtlük oynadı. Doğrusu hatırlamak pek mümkün değil. Kaldı ki, "Pendik faciası" olarak nitelendirilen taraftarların dövme girişimleri sonrası Rüştü'nün Fenerbahçe ile gönül bağları gevşemişti. Her fırsatta kendisine yeniden verilmek istenen kaptanlığı kabul etmemesi, takım içindeki otorite boşluğunun da doğmasına sebebiyet veriyordu. Çünkü, Rüştü'nün her ne kadar kaptan olmasa bile, kaptan olan kişinin üzerinde gölgesi duruyordu. Sürekli sakatlığının nüksetmesi, antrenmanlarda Rüştü eksikliği diğer futbolcuların seslerini çıkarmasalar bile kuşkusuz kimyalarında değişiklik yaratıyordu. Geçtiğimiz sezon Elazığ'da oynanan ve Rüştü'nün frikikten yediği gol sonrası kaptan Ogün ile girdiği ve tv mikrofonlarına yansıyon diyaloğu hatırlayalım lütfen. Hangi futbolcu bundan olumsuz yönde etkilenmez. Kaptan ve Fenerbahçe'deki konumu gereği kaptanüstü olan birisinin yenilen gol sonrası herkesin gözü önünde girdiği bu diyalog Fenerbahçe'nin sezon sonunda ortaya koyduğu tablonun da habercisiydi. Rüştü, Türkiye'nin en köklü, mazisi şampiyonluklarla dolu, bir çok futbolcunun hayallerini süsleyen Fenerbahçe'nin kalesinde uzun yıllar görev yaptı. Bundan sonra bir dünya devi olan Barcelona'nın kalesini koruyacak. Rüştü, gitmeliydi gitti. Fenerbahçe'de Rüştü defteri kapanmalıydı kapandı. Tarihin sayfalarını geriye doğru çevirdiğimizde Fenerbahçe'den kimlerin geldiğini, kimlerin geçtiğini görürüz. Her gidenin yeri mutlaka dolmuştur. Öyle olmasa Lefterler, Canlar, Cihatlar, Ogünler, Ziyalar hala forma giyerdi. Fenerbahçeli arkadaş üzülme. Rüştü'nün yeri gayet güzel dolar. Bazı şeylerin yaşanıp bitmesi, geleceğin daha sağlam temellerin üzerine oturmasına yol açar. Ancak, Fenerbahçeliler'i Rüştü'nün gitmesi değil, giderken yaptığı açıklamalar üzmeli. Hani, neredeyse doğuştan Barcelonalı olduğu, rüyalarının takımının Barcelona olduğu, sürekli kazanmayı (!) sevdiği gibi. Sevgili Rüştü, sen Barcelona'ya Fenerbahçe'den gittin. Çatladıkapıspor'dan değil. Gönül isterdi ki, yaptığın açıklamalarda Fenerbahçe'nin de çok büyük bir camia olduğunu, çok Avrupa takımında bulunmayan tesislere sahip olduğunu, bu kulüpte çok mutlu günler (!) geçirdiğini, seni hep "Gözbebeği" gibi gören taraftarlarına (dövmeye kalkanlar hariç) bir iki ruh okşayıcı sözler söyleyebilseydin.. Ancak, unutma tüm Fenerbahçeliler senin Barcelona'da başarılı olabilmen için duacı olacaklar. Ayakların yeri sağlam bassın. İnşallah, Barcelona taraftarlarının da gönüllerinde yediğin gollerle değil, kurtardıklarınla taht kurasın.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |