|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Demiştim ki, Alemdaroğlu gider, onu aratan bir başka rektör gelir. Sorun, çünkü, Alemdaroğlu'nun kişiliğinden değil, yönetim anlayışından kaynaklanıyordu. Alemdaroğlu'nun yönetim anlayışını sorunlu kılan da, elbette, Prof. Aysel Çelikel'in de belirttiği gibi, yasalardı. Çözüm, Alemdaroğlu'nu gönderip bir başkasını getirmek değil, Çelikel'in ve ardından rahmetli Bülent Tanör'ün işaret ettiği "sakınca"yı, yani böyle bir YÖK'ü meşrulaştıran yasaları ortadan kaldırmaktı. Nitekim, yeni rektör Tankut Centel, daha gelir gelmez, "eski uygulamaların aynen devam edeceğini" açıkladı. Eski uygulamalardan kasıt, başörtüsü yasağı elbette... Centel, Anayasa Mahkemesi'nin kararları ortadayken, bu konuda herhangi bir yumuşamaya gidemeyeceklerini söylüyordu. Kendi içinde "tutarlı" sayılabilecek bir açıklama. Abant İzzet Baysal Üniversitesi rektörü de buna benzer bir laf etmişti: "Anayasa Mahkemesi'nin kararları ortadayken..." Bu iki rektörün formasyonu nedir, bilmiyorum. Biri galiba hukukçuydu. Centel olabilir mi? Bütün bu açıklamalar içinde, benim dikkatimi, "Anayasa Mahkemesi'nin kararları" sözü çekti. Sanki, karşımızda, anayasal uyuşmazlıkları çözmekle görevli bir üst mahkeme değil de, yasama erkinin de üzerinde gizli bir "yasama organı" varmış gibi... Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer de, bir açıklamasında, benzeri görüşleri dile getirmişti: "Özel alanda özgürlük kapsamına girdiğinde kuşku bulunmayan başörtüsünün, kamusal alanda kabul edilip edilemeyeceği sorunu Anayasa Mahkemesi kararlarıyla çözülmüştür. Yüksek Mahkeme, yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan yasal düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik kararlarına göre, artık, Anayasa'yla bağdaşmayacağı için, kamusal alanda başörtüsünü serbest bırakacak bir yasal düzenleme yapılması olanaksızdır. Kamusal alanı düzenleyen hukuksal kuralları görmezden gelinerek uygulamada dini kuralları geçerli kılmak da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz." İşte mesele bu... Kamusal alanı düzenleyen hukuk kuralları nedir? Devletlu örneğin, Üniversiteleri, neye göre "kamusal alan" ilan ediyor? Üniversiteleri "kamusal alan" sayacaksak, "öğrenim hakkı"na ilişkin anayasa maddesiyle, kamusal alanı düzenleyen hukuk kuralları arasındaki çelişkiyi nasıl izale edeceğiz? Amacım polemik yaratmak değil. Hasan Cemal'in çok sevdiği ve çok sık kullandığı deyimle "gerginlik yaratmak" hiç değil... Tartışarak, konuşarak bir sonuca varacağız, değil mi? Kaldı ki, laiklikle başörtüsünün hiçbir ilgisi yok... Hem, ne demek "Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik kuralları"? Başörtüsünün Anayasa'yla bağdaşmayacağını belirleyecek olan Anayasa Mahkemesi'nin "yerleşik kuralları" mıdır? Bir mahkeme, kendisini "yasama organı" yerine koyup "yerleşik kurallar" ihdas edebilir mi? Hangi demokraside "nass"lar vardır? Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle, "Atatürkçülük bir çağdaşlaşma ve aydınlanma tasarımı"ysa, "çağdaşlaşma ve aydınlanma laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin geliştirilmesiyle olanaklı"ysa, sosyal hukuk devletini geliştirecek ilkeleri nasslar ve yerleşik kurallar mı (dogmalar mı), yoksa hukuk ve bilgi mi belirlemelidir? Bütün sorun bu işte...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |