|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Dün İstanbul'da yağmur yağdı, gündelik hayat büyük çapta sekteye uğradı. Yer kürenin dört bir tarafında olağanüstü tabiat olayları ve âfetler düzeni bozar. Deprem, sel, hortum yanında beklenmeyen yoğunlukta yağan yağmur ve kar her yerde hayatın akışını olumsuz etkiler. İstanbul'da dün görülen, şimdiye kadar karşılaşılan en yoğun yağmur olayı değildi; yağışın meteoroloji beklentisinin biraz üzerinde gelmesi tedbir alınmasını kısıtladığı için yaşandı yaşananlar. İnsanlar işlerine yetişemedi, çocuklar okullarına gidemedi, evleri ve işyerlerini basan sular yüzünden bazı mahallelerin halkı perişan oldu. Kabul edilmesi gereken gerçek şu: Dün İstanbul'un manzarası arzu edilir bir manzara değildi. Bu manzaranın behemahal ve hemen değiştirilmesi gerekiyor. İstanbul yarı Türkiye demek. Yalnız kalabalık nüfusu açısından değil bu, hayatında İstanbul'u hiç görmemiş olanlarımızın bile orayla bir biçimde ilişkisi bulunduğunu unutmayalım. Bir çok ilimizin kendi nüfusunun çok üstünde bir hemşehri varlığı İstanbul'da yaşıyor; Anadolu için hâlâ 'taşı toprağı altın' İstanbul'un... Doğalın biraz ötesi bir tabiat olayı karşısında felç görüntüsüne bürünmesinin, İstanbul'da yaşamayanların da moralini bozan bir etkisi olduğuna kuşku yok. İstanbul'un yağmura bu yüzden de bu kadar kolay teslim olmaması şart. Konunun bir de siyasî yönü var: Ak Parti, kuruluşunu ve girdiği ilk seçimde iktidarı yakalamasını büyük çapta İstanbul'a borçlu. Tayyip Erdoğan'ın İstanbul belediye başkanlığı sırasında kazandığı karizma onu ve partisini bugünlere ulaştırdı. Akmayan suları akar hale getiren, kilitlenmeye meyyal kent-içi ulaşımı kolaylaştıran belediye başkanının ülke yönetiminde de benzer başarılara imza atması beklentisi Ak Parti'nin seçim başarısında önemli bir rol oynadı. Tayyip Erdoğan ve kadrosu belediyelerden gelerek ülke yönetimini teslim aldılar. Belediyelerin ve özellikle İstanbul belediyesinin başarılı olması ülkeyi yönetenler açısından çok önemli. Bu sebeple, son yerel seçimde, İstanbul'u yönetecek kişi olarak, Tayyip Erdoğan'ın, en yakın dostu bilinen Kadir Topbaş'ı tercihi önemliydi. 'Rüşvet' ve 'iltimas' gibi yanlış uygulamalarla ilgili söylentilerin önü tam kesilmiş sayılmaz. Topbaş'tan beklenen yalnızca yanlışlıklara son vermek değildi kuşkusuz, 'çağdaş yönetim' iddiasını hayata geçirmesi de bekleniyordu. Hâlâ bekleniyor. Yağan her sıradışı yağmur o beklentiden bir miktarını kemiriyor... Büyüklüğü ve sorunlarının çeşitliliği yüzünden, İstanbul, merkezî hükümetin özel olarak ilgilenmesi gereken bir metropol. Bunu iki yolla yapabilir: Şimdiye kadar olduğundan daha fazla yerel yönetimin elini güçlendirir, yasal takviyelerle başa çıkılabilecek bir kente dönüştürür İstanbul'u... Ya da, özellikle İstanbul'la ilgilenmek üzere -bu arada başka büyükşehirleri de uzaktan izleyen- bir yerel yönetimler bakanlığı kurar; bazı ülkeler benzer sorunlarla bu ikinci yöntemle baş ediyorlar... İstanbul özel ilgiyi de, bakanlığı da hak ediyor; hak etmediği sık sık âfet haberlerine konu olması... Yerel yöneticiler, böyle durumlarda, "Olağanüstü tabiat olayları yılda bir-iki kez yaşanıyor; heyecana gerek yok" tepkisi verirler. İstanbul büyükşehir yönetimi bu kolaycılıktan kaçınsın. İşlerin yolunda gittiği durumlarda yapılanlar da önemli elbette, ancak yönetimde gerçek maharet krizlerde sergilenen performansla belli olur. Daha kış bastırmadan fark edilen, İstanbul büyükşehir belediyesinde, krizlerin iz bırakmadan sona ermediği gerçeğidir. Hükümetin telâffuz edilmemiş iddiası, Türkiye'nin aynası ve Ak Parti'nin doğum yeri olan İstanbul'u Avrupa'nın 'en yaşanılabilir' kenti haline dönüştürmektir. İstanbul'da yaşayanların morali Anadolu'nun hayattan aldığı tadı da etkiliyor çünkü. Belediye hizmetlerini hafife alan siyasî kadroların başına gelenleri biliyoruz; belediyelerden gelerek Türkiye'yi teslim almış bir partiye bunu hatırlatmaya gerek var mı? İstanbul ilgi bekliyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |